Vijna ve kaymak

Tilda LEVİ Köşe Yazısı
21 Temmuz 2010 Çarşamba

Küçücüktü Yunus onu tanıdığımda. Babasının seyyar dondurma arabasında selenin üzerinde otururdu. Gerçi o zamanlar ben de çocuktum. Babasının adını bilemedim. Onlar hep ‘dondurmacı Yunus’ diye çağırılırdı. Dondurmacı Yunus, Büyükada’nın bir simgesi oldu hep. Çocukluk günlerimde ev kalabalık olurdu. Pazar öğleden sonralarının en büyük keyfi, sokakta ‘dondurma kaymak’ diye bağıran Yunus’a seslenip, arabasını bahçe kapısının önünde durdurmaktı. Bu arada büyüklerden biri içinde ince belli bardaklar bulunan tepsiyi Yunus’a teslim ederdi. Heyecan o zaman başlardı. Zira her bir bardak dolup aile büyüklerine ikram başlayana dek, kimse dondurmanın tadına bakamazdı. Bu arada biz çocuklar da seyyar arabanın etrafını çevreler, parmak uçlarımızda dondurmanın bulunduğu daire şeklindeki iki gözün dibini görmeye çalışırdık. Dondurma hiç tükenmeyecek hissine kapılırdık. O zamanlar vişne, çukulata, kaymak ve limondan ibaretti çeşitler. Ama vişnenin üstüne yoktu; hem lezzeti hem görüntüsü sıra dışıydı. En nihayet bardaklar isteğe göre doldurulur, hesap görülür ve ebeveynlerin sohbet ettiği çardağa götürülürdü. Sonra sıra biz çocuklara gelirdi. Ne keyifti ama…

***

Seneler geçti, Yunus büyüdü, aile sahibi oldu. Ve baba mesleğini sürdürdü. Pırıl pırıl beyaz önlüğüyle her gün Maden semtini bir boydan diğerine arşınlar. Mahallenin çocukları Yunus’un evlerinin önünden kaçta geçeceğini bilirler. Gerçi artık bardakta dondurma yeme geleneği kalmadı, ama hala az sayıda da olsa, keten helvayı ikiye bölüp ortasına dondurma koyduranlar var. Her yaz en az bir kere helvalı dondurmayı yer, anneannemi anarım. Çok severdi rahmetli. ‘Bana bir halvaçiça, vijna ve kaymak olsun’ derdi. Yunus, var olan çeşitlerine kavun, şeftali ve kayısıyı da ekledi. Oğlu da baba mesleğini sürdürüyor. O da her gün, beyaz kolalı önlükle Anadolu Kulübü’nün önünde hizmet verir. Zaman içinde Ada’da bir çok dondurmacı dükkanı açıldı. Ama hiçbirinde Yunus’un dondurmasının tadı yok. Tıpkı önceleri babası gibi, Yunus ve oğlu da yaz bitiminde farklı bir gelenek sürdürüyorlar. Kışın kestane satıyorlar. İnanın onların da lezzeti bir başka güzel.

Diyeceğim şu ki, ‘nitelik’li mal her zaman satar. Maksat geleneği sürdürebilmek, ona sahip çıkabilmek.