Antisemitizm yok mu dediniz?

Aslı AYDINTAŞBAŞ Köşe Yazısı
20 Ocak 2010 Çarşamba

Annemin Galata’da bir resim atölyesi var. Geçen yıl tam bu zamanlar, İsrail’in Gazze’deki operasyonu dolu dizgin devam ederken, bir gün annem aradı. Atölye bir kaç yıl önce bombalanan Neve Şalom Sinagogu ile aynı sokaktaydı ve belediye sinagog önüne sokağı tepeden tırnağa kaplayan devasa bir Filistin bayrağı asmıştı. Tam önüne. Annem, Filistinlilere büyük sempatisi ve operasyona tepkisi olmasına karşın olaydan irkilmişti.

Peki, bir kaç yıl önce bombalanan havranın önündeki o dev bayrak, sadece siyasi bir mesaj mıydı, yoksa içinde Yahudi cemaatine karşı tehditkâr, düşmanca bir tutum yok muydu?

Bu olayı ve anlamını çok düşündüm. Maalesef bana göre kolayca geçiştirilebilecek basit bir olay değildi bu. 

Galata bölgesinde onlarca sokak varken Filistin bayrağının oraya asılması, tehdit amaçlı olmasa bile, Yahudi cemaatini rahatsız etmek, İsrail’de yaşananlardan sorumlu tutmak anlamına gelen bir davranıştı.

Bir baskı, bir cins tacizdi.

Ve bana göre Türkiye’de yükselen yeni bir antisemitizmin örneğiydi.

Türkiye tarihsel Yahudilere karşı Rusya ve Avrupa’da yaşanan kanlı eylemlere, ‘pogrom’ denilen katliamlara hiçbir zaman tanık olmadı. Bu topraklarda Yahudi kültürü yüzyıllar boyu Avrupa’dan daha huzurlu, daha rahat bir biçimde yaşayabildi.

Ancak son yıllarda Ankara’nın dış politika eksenini genişletip ‘Ortadoğu’ya dönmesiyle’, toplumsal hayatta yeni ve bence son derece de rahatsız edici bir Yahudi düşmanlığı baş gösterdi.

Liderlerimiz başını kuma gömüp ısrarla “Türkiye’de antisemitizm olmaz” diyor. Ancak kenarda köşede yaşanan ufak olaylar, edilen laflar, mezarlıkların tahrip edilmesi, Kurtlar Vadisi veya Ayrılık gibi dizilerde İsrail’in ‘şeytanlaştırılması’, popüler kültürde yeni Yahudi tiplemelerinin yaratılması, tam tersi bir tablo ortaya koyuyor.

Başımızı kuma gömmenin anlamı yok. Türkiye’de antisemitizmden nasibini almamış, en azından hayatının bir noktasında bir kırıcı söz, bir haksız tiplemeye maruz kalmamış Musevi vatandaşımız var mı? Bir de şimdi üstüne Kurtlar Vadisi, Ayrılık gibi yayınları ve siyasilerin İsrail’e karşı öfkesini ekleyin. Endişelenmekte haksız mıyım?

Gerçek şu ki,  Filistin meselesiyle tarihte hiç olmadığı kadar yakından ilgilenen Türk kamuoyu, İsrail’e karşı öfke nöbetleri ve popüler kültürde antisemitizmin temel taşlarından olan ‘komplo teorileriyle’ yoğrulmaya son derece açık.

İşte bu yüzden İsrail Dışişleri Müsteşarı Danny Ayalon’un geçen hafta Knesset’de Türk Büyükelçisi Oğuz Çelikkol’a yaptığı yakışıksız davranış beni korkuttu. Medya koro halinde İsrail’i eleştirirken, bunun toplumun bazı kesimlerinde var olduğuna inandığım Yahudi düşmanlığını meşrulaştırmasından korktum.

Bu kriz atlatıldı ancak belli ki Türk-İsrail ilişkileri bundan sonra inişli çıkışlı bir seyir izleyecek. Bu yüzden başımızı kuma gömmeden antisemitizmi gündemde tutmak, popüler ve günlük hayattaki örnekleriyle mücadele etmek zorundayız. Hep birlikte...

Aslı AYDINTAŞBAŞ kimdir?

Robert College’den mezun olduktan sonra üniversiteyi ABD’de Bates College’da okuyan Aydıntaşbaş, profesyonel gazeteciliğe Yeni Yüzyıl Gazetesi’nde muhabirlik yaparak başladı. Yeni Yüzyıl’dan sonra ABD’de, NTV ve Radikal için muhabirlik Aydıntaşbaş bu dönemde New York Üniversitesi’nde gazetecilik ve Ortadoğu üzerine yüksek lisansını tamamladı. Gazeteciliğe iki yıl ara veren Aydıntaşbaş, son 7 yılını ABD’de geçirdi. Sabah’ın Washington’da temsilciliğini yaptı. Bu sırada New York Times, Wall Street gibi gazetelerde haber ve makaleleri yayınlandı. Başta CNN olmak üzere birçok televizyon kaynağının Irak, Türkiye ve Ortadoğu konularında görüşlerine başvurdukları bir isim oldu. Aslı Aydıntaşbaş, halen Milliyet Gazetesi’nde yazılarına devam ediyor.