Peçeteden gül

Balçiçek PAMİR Köşe Yazısı
12 Ağustos 2009 Çarşamba

Büyükada’nın en güzel gecelerinden biri…

Kalabalık bir sofradayız.

Herkes birileriyle sohbet ediyor. Müthiş bir kakafoni gibi gözükse de herkes memnun. Arkadan Adamo çalıyor: “Vous permettez monsieur…”

Bir ara tavsiye edebileceğim kitap olup olmadığını sordular.

“Kum Saati” geldi aklıma…

Uğur Mumcu’dan, Bahriye Üçok’a, Çetin Emeç’ten Turan Dursun’a kadar suikasta uğrayanların son saatlerini anlatan bir kitap bu. Gazeteci Ümran Avcı bu isimlerin ölüme giderken neler yaşadıklarını, bazılarını 2-3 gün, bazılarını bir hafta öncesine kadar anlatıyor.

Daha cümlemi bitirmeden üzerimde bir bakış hissettim. Başımı kaldırdığım anda onunla göz göze geldim. Güzel bir kadındı. Şık giyinmişti. “Son günlerini anlatıyor öyle mi?” diye sordu. Çevresine dönerek “Bakın ben haksız değilmişim, benim gibi merak edenler de varmış.”

Soran gözlerimi fark edince bana doğru döndü.

“1098 gün oldu” dedi.

“Tam bin doksan sekiz gün önce kızım öldü benim.”

Adamo devam etti şarkıya.

“Vous permettez monsieur, que j’emprunte votre fille?”

Karşımdaki güzel kadın anlatmaya başladı, masadakiler o anlattıkça başlarını salladılar. O güzel gece çekti gitti sanki bir anda. Hava soğudu mu ne?

“Kızımı bir trafik kazasında kaybettim ben. Üç kişi daha vardı arabada. Söylemiyorlar. Kızımın son anlarında neler dediğini, neler hissettiğini anlatmıyorlar. Kızımın son kelimelerini bilmek istiyorum.  Ne dedi? Ne anlattı?”

Uzun sürer sandım. Bütün gece konuşuruz belki de diye düşündüm. Sürmedi. Laf karıştı gitti. Adamo şarkıyı bitirip ikinciyi geçtiğinde bu güzel kadın, yanındakiyle koyu bir sohbete dalmıştı.

Gece biterken sırtıma dokundu, elinde peçeteden yaptığı bir gül vardı.

Gül hala aynamın önünde duruyor.

Baktıkça kaybedilenleri, yitip gidenleri düşünüyorum. Acıtıyor belki ama hatırımdan çıkmamasını da sağlıyor. O gül bana iyi geliyor.

O gece masanın etrafındaki tek Müslüman bendim.

Ne fark etti?

Acılar, sevinçler, paylaşılan yemekler, müzik ve Büyükada aynı değil mi?

***

Şalom Gazetesi’ne yazmam istenilince aklıma ilk önce Rıfat Bali geldi. Birkaç ay önce ‘Söz Sende’ programıma yeni kitabını anlatmaya gelmişti.

Cumhuriyet yıllarında Türk Yahudileri.

Bali’yle ilk tanışmam, “Devlet’in Yahudileri ve Öteki Yahudi” isimli kitabıyla olmuştu. Son kitabını okurken ise ne yalan söyleyeyim zaman zaman utandım.

Özellikle mensubu olduğum medyanın tavrından, duruş değişikliğinden, zamana göre kaygan zemin yaratma merakından.

“Sahi mi? Biz bu kadar ikiyüzlü müyüz?” diye sordum Bali’ye canlı yayında…

Başını gülümseyerek salladı.

“Bunun yorumunu yapmak bana düşmez, sen karar ver. Belgeli yazılar, tarihler, ortaya konan düşünceler, hepsi burada. Bundan sonrasını sizler yorumlayacaksanız.”

Çok Yahudi kız arkadaşım vardır benim. Hepsi tuttuğunu koparan, gündelik hayatta haksızlığa uğradığını anladığı anda tırnaklarını çıkaran kadınlardır üstelik. Yahudi kadınlarının olaylar karşısında dik durma gibi bir becerileri vardır. Bazen yaşananlar çok acı olsa da…

Bali’ye bu gözlemimi anlatırken, o da sessizce beni dinliyordu.

“Sen şimdi soracaksın, madem böyle niye sesinizi çıkarmadınız olup bitene diyeceksin değil mi” diye takıldı.

Asıl merak ettiğim geçmişte sessiz kalınan olaylar değil, bugündü aslında.

Filistin için asılan o “Bilboard”lar mesela…

“One minute” çıkışının bazı çevrelerce çılgınlığa dönüşmesi mesela…

Bali’nin cevap vermesine gerek yoktu aslında.

Cevap kitabın isminde gizliydi.

“Devletin Örnek Yurttaşları”

Acı acı gülümsedi Bali.

“Hem de her şeye rağmen” diye fısıldadı.

***

Çok gider gelirdim Büyükada’ya…

Ama ancak bu yıl Adalı olmayı becerebildim.

Birbiri ardına gecelere katılıyorum. Çoğu yemekli, sohbetli, bazıları müzikli…

Bali’nin deyimiyle Devletin Örnek Yurttaşları’yla beraberim.

Hepsinin hikâyesi ayrı.

Hepsinin anlatımı farklı.

Ama özünde dertlerimiz, sıkıntılılarımız, gülümseyişlerimiz, mutluluklarımız, endişelerimiz, eğlencelerimiz, hatta dedikodularımız bile aynı değil mi?

Eve her gelişimde peçeteden güle takılıyor gözüm.

Aslında öyle aynıyız ki…

Balçiçek Pamir kimdir?

Ankara’da doğan Balçiçek Pamir, liseyi Notre Dame de Sion’da, üniversiteyi ise Ortadoğu Teknik Üniversitesi’nde okudu. Gazetecilik hayatına yirmili yaşlarının başında Cosmopolitan Dergisi’nde başlayan Pamir, daha sonra Aktüel Dergisi’nde editörlük, Sabah Gazetesi’nde köşe yazarlığı yaptı.

Pamir, halen Habertürk Gazetesi’ndeki köşe yazılarının yanı sıra televizyonda da siyaset, ekonomi, müzik alanındaki ünlüleri konuk ettiği “Söz Sende” adlı bir program yapıyor.