Devlet-sanayi işbirliği

İshak ALATON Köşe Yazısı
28 Nisan 2010 Çarşamba

Kısa zamanda daha yüksek sanayi seviyelerine varabilmemizi mümkün kılacak bir devlet-özel sektör işbirliği örneği sunmak istiyorum.

Tekerleği yeniden keşfetmeyeceğiz. Başka ülkeler başardı. Onların yolundan gidersek, biz de başaracağız.

Örnek ülke İsveç. Gençlik yıllarımda İsveç’te üç yıl boyunca kaynak işçisi ve sonra da teknik ressam olarak çalıştım ve çok şey öğrendim.

İsveç deyince, ilk akla gelen, sosyal demokrasi, yani sosyalizm, yani bir nebze antikapitalizm… Hiç de öyle değil.

En katı kapitalistler İsveç’te yaşar. Üstelik bu büyüklere devlet özellikle ayrıcalıklı bakar ve daha da büyümelerini teşvik eder.

Kısaca anlatayım: o yıllarda, yani ellilerde, İsveç’in nüfusu sekiz milyon insan… Şimdi, altmış yıl sonra, dokuz milyona geldiler.

Sekiz milyon kişilik küçük bir piyasa ile yetinecek bir sanayici hiç bir büyük yatırım göze alamaz; kısa zamanda batar. Çare?

İsveç’in en büyük yedi sanayi grubu bir araya geldi ve İsveç’in sosyal demokrat hükümetini özel teşvikler için razı ettiler. Bu yedi gruba özel yatırım teşvikleri, özel vergi indirimleri tanındı.

Hedef, makine sanayi yatırımlarını İsveç piyasasına göre değil dünya ölçeğinde teşvik etmek…

Kısa zamanda netice alındı. Bu özel teşvik politikası neticesinde, İsveç bütün dünyada en kaliteli, en çok tanınan makine sanayi ürünlerini ihraç etmeye başladı. İşte örnekler: Skf rulmanları, Atlas Copco kompresörleri, Ericsson telefonları, Alfa Laval tarım ürünleri makineleri, Scania kamyonları…

Dünyanın bir numaralı en iyi kalite markalar, sosyal demokrat İsveç hükümetinin verdiği özel teşviklerle gelişti. İsveç, kalitede ‘bir numara’ seviyesine ulaştı.

Gelelim bizlere…

Ben buradan, büyük firmalarımıza, yani Sabancı’lara, Koç’lara veya diğer büyüklere özel teşvik verelim demiyorum. Doğru olmaz, hakkani ise hiç olmaz…

Sizlere mesajım başka… Diyorum ki, sadece Türkiye içinde makine satmayı aklımızdan çıkaralım. Türkiye ile kısıtlanmayalım.

Türkiye çoktan beri dünyaya açıldı. Dünya ekonomisi ile entegre oldu. En iyi makineleri Avrupa veya Amerika’dan gümrüksüz getirebiliyoruz. Bu durumda, Türkiye’deki makine sanayicilerimiz dünyanın en ileri ülkelerinde, en iyilerle rekabet edebilecek ise, bir yatırımı göze alsınlar. Yoksa yolun daha başında yatırımdan vazgeçsinler diyorum. Vazgeçilmez birinci kural, dünya ile rekabet edebilmek… Kalite ve fiyatta dünyanın en önde gelenleri arasında bir yer almak için yola çıkmak…

Bu hedef, ilk bakışta sizlere çok zor görünebilir. Prensipleriniz doğru ise, öz sermaye ve kredi dengeniz sağlıklı ise ve en önemlisi, teknolojik beceriniz en az dünya standardında ise, başarılı olursunuz. Türkiye’ye saygın bir dünya markası kazandırırsınız.

Size cesaret verecek bir taze örnek; 2007 yılı Eylül’ünde, Danimarka’da yirmi kadar Türk asıllı işadamı ve bilim insanı bir araya gelip bir fon kurdular. Türkiye’de bioteknoloji dalında bir yatırım fırsatı buldular. On yıldan beri kısıtlı maddi imkânlarla çalışan Nemed şirketini satın aldılar. Nemed, kalp ve damar cerrahisinde kullanılan kateterler, balonlar ve ilaçlı stentler imal eden bir bioteknoloji şirketi…

Şimdiki ismi Alvimedica. 30 milyon Dolar’lık bir yatırım yaptılar. Amerika’daki bir kateter şirketini satın alıp, buraya taşıdılar. En yüksek teknolojiye göre, rekor sayılabilecek kısa bir sürede Çatalca Serbest Bölge’de 5.500 m2’lik bir fabrika kurdular. Ve dünyaya açıldılar.

Bugün Alvimedica’nın  Çatalca’da imal edilen kateter ve stentleri, Amerika’nın devleri ile rekabet ediyor. İlaçlı stentler, Amerika’daki devlet laboratuarında diğer Amerikan markaları ile yarıştı.

Dünyada bugün mevcut en kaliteli, yani Amerikan markalarından daha ileride oldukları bu raporla tescil edildi. Kısaca, Çatalca’da Alvimedica’nın ilaçlı stentleri ve kateterleri, bütün dünyada pazarlanabiliyor ve kalitesi ile Türkiye’nin imajına katkıda bulunuyor.

Bu örneğin sizlere umut vermesini istiyorum. Dünyada en iyiler arasında yarışmak büyük heyecan verici bir olay…

Ben yönetim kurulu başkanıyım. Önümüzdeki beş yıl içinde, Türkiye’nin bioteknolojideki başarıları bütün dünyada tanınacak ve imajımıza müspet

katkıda bulunacak. Aynı başarıyı makine sanayinde de görmemiz mümkün… Yeter ki, başımız bulutlarda iken, ayaklarımız yere sağlam bassın.

İshak ALATON kimdir?

1927 doğumlu İshak Alaton Şişli Terakki ve Saint Michel’de okudu.  Babası Varlık Vergisi mağduru olarak Aşkale’ye gönderilen Alaton, ailesini geçindirebilmek için küçük yaşta çalışmaya başladı. Volvo ithal eden bir şirket aracılığıyla İsveç Konsolosu ile tanışan Alaton bir süre İsveç’te çalıştı. İshak Alaton,  28 yaşında Türkiye’ye dönünce, Üzeyir Garih ile birlikte Alarko’nun temellerini attı. Alarko Holding’in günümüzde altı binin üzerinde çalışanı bulunmakta.