Ne kadar ekmek o kadar köfte

- Köşe Yazısı
21 Nisan 2010 Çarşamba

“Amerikalılar yapıyor ağabeycim.” Klasik bir söylemdir ama sonuna kadar katılıyorum. Adamlar NCAA finali var diye, o gün dünyanın en popüler ligini askıya alıyor ve NBA programına maç koymuyor. Keza Superbowl’un olduğu akşam da maç saatlerini ayarlayıp Superbowl’un herkes tarafından izlenmesine yardımcı oluyor ama sen bir ay evvelden belli olan Voleybol Şampiyonlar Ligi Final Four mücadelesi ile iki tane futbol maçının saatini ayarlayamıyorsun. Futbol Federasyonu Başkanı kendi ligini bırakıp Fransa’ya Final Four’a gitmeyi tercih ediyor ancak, o günü futbol maçlarından arındırıp voleybolu ilginin odağına yerleştirmeyi düşünmüyor. Bahane de hazır yayıncı kuruluş izin vermiyor.

Ülkenin en büyük, hatta tek sosyalleşme aracının spor olduğu bir ortamda, spora böylesine şuursuzca bakılmasını, özen gösterilmemesini anlayamıyorum. Fenerbahçe Acıbadem Final Four oynuyor, Voleybol Federasyonu Başkanı, İstanbul’da önümüzdeki sene için yabancı sayısını ikiye düşürmeye çalışıyor. Neymiş efendim, gençlerin önü tıkanıyormuş. Acaba siz göreve geldiğinizden beri, Fenerbahçe Acıbadem’in iki günde yarattığı çekiciliği bu gençler için yarattınız mı merak ediyorum... Peki, maçların yayın hakkını elinde bulunduran TRT’ye ne demeli. Bir devlet kanalı olarak amatör sporları desteklemesi gerekirken yarı final maçını TRT 3’de yayınlamayı uygun görüyor, maç öncesi veya sonrası tek bir yayın yapmıyor, yaptıkları tek olumlu hareket son dakika değişikliği yapıp final maçını TRT 1’de yayınlamak. Onu da kimseye duyurmadan, insanları TRT 3’ün karşısında diktikten sonra. TRT’nin bazen el altından özelleştirildiğini ve ticari amaç güden bir kurum olduğunu hissediyorum.

Daldan dala atlayıp ülkedeki spora verilen değeri gözler önüne sermeye futbol ile devam edelim. Federasyon sezon başında yeni bir düzenlemeye gidip A2 ligini kurdu. Hepimiz ümitlendik sonunda bir şeyler değişiyor diye ama yine bana hüsran yine bana esmer günler. Bizim değişikliklerimiz eşşeğe altın semer vurma hesabı. Eşşek yine eşşek... Sadece ismi değişiyor o kadar. Madem yeni bir atılım yapıp, A2 ligini kuruyorsun, bunu niye çekici hale getirmiyorsun?

Amerika’daki NCAA’e olan bakış açısını ve verilen değeri en başta yazdım bizdekini de yazmak isterdim ancak olmayan bir değeri kelimelere dökmeyi beceremedim. Onu da benim acemiliğime verin. Yapabileceğim tek şey alternatif sunmak.

Sen A2 ligini, dört devreli yapacağına, sonuna play-off koysan, play-off maçlarını lig maçlarından evvel takımların kendi stadında oynatsan, yarı final ve final maçlarını televizyondan yayınlatsan, final maçının olacağı hafta sonunu boş bıraksan, yani kısacası o genç sporculara şimdiden önemli olduklarını hissettirsen ve ileride girecekleri ortamın zevkini yaşatsan her şey daha farklı olacaktır. Bu atılım onları aynı zamanda ileri de girmeleri muhtemel olan ortama da daha iyi hazırlayacaktır. Sen o genç oyuncuların, işini sevmesini sağlayacak hiçbir şey yapmıyorsun ve sonunda adamlar antrenmana küfür ede ede gidiyor, iki tur fazla koşmak ağır geliyor. İşin paradan başka hiçbir çekici yanı kalmıyor.

Adamları mükafatlandırmadan, onlardan beklentilerini arttırıyorsun. Sen iyi oynayan adamları Saracoğlu’na, Sami Yen’e, İnönü’ye çıkartmayı vaat edersen o adamların yıl boyunca beslenmelerinden, özel hayatlarına kadar her şey değişir ve ‘alttan neden oyuncu çıkmıyor’ lafını uzun bir süre rafa kaldırırız...Ne kadar ekmek verirsek o kadar köfte yeriz...