Süüüpriiiiiyzzzzz

Köşe Yazısı
21 Nisan 2010 Çarşamba

Vladi BENBANASTE


Sürprizleri severim. Ama gerçekten sürpriz olanları, hani biliyor ama süpriz yapanı sevindirmek adına bilmiyormuş gibi yapılanları değil.  Sürpriz olmaktan çıktığı zaman sürpriz partinin, sürprizliği kalır mı? Bugün hangi çocuğa “18. yaş gününde hiçbir şey yapmıyoruz, evde oturup Aşkı-ı Memnu seyredip çekirdek çıtlatacaz, haaa belki de yaş günün dolayısı ile köşedeki muhallebiciye gideriz herhalde… He heh he”  deseniz,  yaş günü çocuğu, “ hea yaa, sorun değil zaten ben de evde oturmak istiyordum” diyecektir. Diyecektir demesine de her şeyin olağandan daha ‘low profıle’ gitmesinden dolayı bir taraftan da ‘tahminen’ kendisi için hazırlanan büyük ‘sürpriz’ partinin hayaline dalacaktır. Bir taraftan da sürprizi yapana, bildiğini çaktırmamak için özel bir caba harcayacak ve daha doğal davranma çabasına girecektir.

‘O’ gün geldiğinde, senaryo gereği, “eh, madem 18 yaşına giriyorsun hadi bari ailecek su kenardaki muhallebiciye gidelim sana da de bir değişiklik olsun”  denildiği zaman, en doğal haliyle, hiçbir şey anlamamış biri olarak, “heee gidelim yaaa” diyeceksin.  Bu sırada annenin, kız arkadaşının, kız kardeşinin sabahtan beri kuaför,  bakım,  makyaj,  giyinmek gibi ‘olağan’ davranışları senin hiiiç dikkatini çekmeyecek. Fısır fısır telefon görüşmeleri, sen odaya girince “ Evet sağdaki saksıya da çok su vermişler parkelere akmış… Tamam… Evet... Hıııı… Ben seni ararım… Evet…  Soruyorlar “Çocuk mu yanında?” Evet… “Konuşamıyor musun ?”  Evet… “Peki müsait olunca beni ara” Evet... “Pastaya karar vermedik daha”  Evet… “Ama bu işi bitirmem gerek; çikolatalı istiyorsan evet de, meyveli olsun dersen hayır de”  Evet, hayır… “Nassı yani çikolatalı mı?  Meyveli mi?” Hayır, evet…  “Adamı deli etme!” Nasıl anlatsam ki şimdi?  Hani pazar günü gitmiştik ya  ‘kara ormana’… “Ne kara ormanı ne diyorsun alla sen” Forenuar istiyor da bunu nasıl anlatsın evet, hayır ile.  Bu sırada çocuğun tek taraflı bu telefon konuşmasında duyduğu evet –evet- evet, hayır… gibi manalı bir konuşmadan işkillenmesine hiç gerek yok… Gayet doğal karşılıyor sormuyor bile; kiminle konuşuyorsun?  Ne konuşuyorsun… Sürprizi anladığını, sürprizi yapana çaktırmamak gerek, maksat sürprizi yapana sürpriz yapmak…

Senaryo gereği, aile fertlerinden biri sanki o anda aklına gelmiş gibi  “Yaaa naaapıcaz köşedeki muhallebiciyi bu akşam da Burako’nun doğum günü var.. Hay Allah ne yapsak ki?  Bari değişiklik yapalım, muz adaya gidelim”  fikri ‘nedense’ tüm ailede “Aaaa… Nassı da güzel olur…  Ne şahane fikir zaten hep oraya gitmek isterdim” şeklinde anında onaylanır doğum günü çocuğu olarak size de  “evet” demek düşer. Bir sürü ‘sürpriz’ arkadaş beklemekte olduğundan belirli bir saatte, belirli bir kıyafet formatında orada olmak gerekir. Sürpriz bozulmasın diye eh artık muz adaya da kot pantolon ile gidilmeyeceğini sana hatırlatılır ve giyinmeye başlarsın. Herkes nedense bir özen, bir şıklık… Tringa giyinmiş, hazır, çaktırmadan son telefonlar, son fiskoslar…  “Aman arabalarınızı uzağa koyun.  Burak görmesin. Görse de bunların tam bir tesadüf eseri olduğuna kendini ikna etmekte zorlanmasın…

Muz adaya geldik… Senin için kıpır kıpır, “Bir şeyler var gibi. Ama belki de yok mu acaba?  Vardır yaaa. O kadar da değil…”  diye düşünüyorsun. Nedense bu gece de tüm arkadaşların doğum günümde “bir şeyler yapalım” fikrini entiripüf ten sebepler ile reddetmiş. Hafif de bozuksun onlara aslında… Ama eğer bu bir sürpriz parti ise işin bir hayli zor en iyi erkek oyuncu Oscar’ına, aday olacak bir rol sergilemen gerek. Malum mekâna ulaştığında, içerisi karanlık ama tanıdık bir sürü ses ile dolu olacak ve sen ışıklar yandığında ve onları gördüğünde… “Aaaa !!!! Nooluyo yaaa???” Bir elin ağzında ‘en bayat şaşkınlık ifadesi’  “hiç anlamadıydım valla acaip sürpriz oldu” diyecek ve seninle birlikte olmayı bir bahane ile reddeden en yakın arkadaşlarına “ Çok kötüsünüz… Valla, anlamalıydım aslında” diye sitem edeceksiniz. Raconu bozmaz ise, gözlerin hafif nemlenebilme sana sürpriz yapanları sevindirmen acısından tercih sebebidir. İlk şaşkınlık anının bolca fotoğraflanması için gelen misafirleri bir bir öperken yüzünün objektiflere dönük olmasına dikkat et yoksa bu yaş gününden birbirine uzanmış, arkadan görünen kafalar fotoğraflarından başka bir hatıran olmaz. İlk heyecan ve öpüşme krizi bittikten sonra , “Yaa aslında ben anladıydım. Seni dün aradığımda yarın akşam sınava çalışacağım demiştin… Filan gibi muhabbetlere sıra gelir…   

Sonuçta güzel geçer, bilsen de sürprizi bilmesen de. Onca kişi senin için uğraşmış, toplanmış, bir çaba sarf etmiş. Sevildiğini bilmek güzel şey…

Çocukluğumdan beri özenle baktığım içimdeki çocuk zamanı geldiğinde bana da “50 yaş” sürprizi yapılacağını söylüyor… Yapın, yapın… Anlamamış gibi yapıp sizi sevindiririm…  Ben? Ben zaten severim… Hepinizi beklerim…

Sevgiyle kalın.