“Yahudi düşmanı olan sizsiniz…”

Bir baba oğluna hakaret edildi diye diğer bir ülkeye savaş ilan eder mi? O baba Muammer Kaddafi ise eder. Medyamızın fazla önem atfetmediği bu haberin temelinde yatan nedenlerini de araştırarak aktarmaya çalıştım. Ne de olsa Hannibal Yahudi dostu(?) Kaddafi’nin oğlu…

Yakup BAROKAS Köşe Yazısı
17 Mart 2010 Çarşamba

Libya lideri Muammer Kaddafi geçtiğimiz hafta, Mevlit Kandili dolayısıyla Bingazi şehrinde, on binlerin toplandığı bir meydanda İsviçre’ye savaş ilan etti ve tüm Müslümanları her yoldan bu Cihad çağrısına katılmaya, bu ülkenin mallarını boykot etmeye davet etti.

Halk sloganlar atarak, İsviçre bayraklarını yaktı, Büyükelçilik binasını kuşatarak öfkesini açığa vurdu.

Çadırı ve yıllarca önce çadırında Erbakan’a gösterdiği tepkisi ile ünlü Kaddafi için ‘zaten ondan her şey beklenir’ diye düşünebilirsiniz. Ancak bu çılgın görünümlü albayın ulu orta dile getirmekten kaçınmadığı görüşlerinden bazılarının da kimi zaman oldukça mantıklı oldukları bir gerçek.

40 yıldır Libya’da iktidarda bulunmasına karşın ilk kez geçen yıl BM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmasında; kurulduğu 1945 yılından bu yana BM’nin dünya genelindeki 65 kadar savaşı önlemekte başarısız kaldığını, büyük güçlerin kendi çıkarları için dünyada sayısız çatışmalar çıkardıklarını ileri sürerken Kaddafi haksız mıydı?

Keza aynı konuşmasında, Arapların Yahudilere karşı hiçbir düşmanlık hissetmediğini, Yahudilerin ‘Arapların kuzenleri’ olduklarını vurgular ve Avrupalı liderlere hitaben, ‘’Yahudilerden nefret eden, Yahudi düşmanı olan asıl sizsiniz. Yahudi soykırımından ve Avrupa’daki ölü yakma fırınlarından sizler sorumlusunuz’’ sözleriyle sert suçlamalarda bulunurken Kaddafi tarihsel bir doğruyu dile getirmiyor muydu?

Peki, tarafsızlığı ile bilinen, dünya savaşlarından hiçbirine katılmayan, hiçbir ülke ile diplomatik sorun yaşamamaya, ihtilaf içinde bulunmamaya çalışan İsviçre ile Libya’yı böylesi düşman bir konuma getiren uyuşmazlık ne olabilirdi? Kaddafi’nin oğullarından birinin 2008 yılının Temmuz ayında İsviçre’de iki otel personeline kötü davranmaktan gözaltına alınmış olması…

Radio Suisse’in haberine göre; 32 yaşındaki Hannibal Kaddafi, Cenevre’deki 5 yıldızlı bir otelde, Hotel President Wilson’da kaldığı sıra, iki personelin şikâyeti üzerine iki geceyi eşi ile birlikte nezarethanede gözaltında geçirmişti. Sunulan yemeği beğenmeyen Kaddafi, oda görevlilerini dövmek ve tehdit etmekle suçlanmıştı.

Aradan bunca zaman geçmesine rağmen Hannibal’ın babası Muammer Kaddafi, minare yasağını da ima ederek kâfir olarak nitelendirdiği İsviçre’ye karşı Cihad ilan ettiğini açıkladı. Ayrıca, İsviçre ile ilişkisi olan tüm Müslümanların da inançsız olduklarını vurgulayarak onları Tanrı’ya, Hz. Muhammed’e ve Kuran’a karşı gelmekle suçladı.

Bir ülkeyi 40 yıl süresince yöneten bir liderin, böylesine sudan bir sebeple Cihad ilan etmesi, o ülkedeki beş milyar dolar tutarındaki mevduatı geri çekmesi, ekonomik ilişkileri askıya alıp petrol satmaktan vazgeçmesi, hele hele oğlunun bir arsız davranışını -Hannibal 2005 yılında Fransa’da da benzer bir olay yaşamıştı- kan davasına dönüştürüp halkının gözünde ‘ulusal bir sorun’ haline getirerek destek bulması nasıl açıklanabilir?

Ailevi nedenlerle ‘Cihad’ ilan etmek dinin kişisel amaçlar için kullanılması anlamına gelmez mi? Belki pek çok Müslüman Kaddafi’nin bu Cihadçağrısına bıyık altından gülebilir, El-Kaide tarafından ABD yanlısı olarak suçlanan Kaddafi’nin sözleri Müslüman dünyasında bir ağırlık taşımayabilir. Ancak Araplar için milli onur büyük önem taşımakta ve Libya halkı İsviçre’nin bu davranışı ile ülkelerinin saygınlığının zedelediğini düşünmektedir.

Nitekim Hannibal Kaddafi iki yıldan beri Libya’da yasa dışı faaliyetlerde bulunduğu gerekçesiyle hapiste tutulan İsviçreli işadamı Max Göldi’yi ziyarete giderek İsviçrelilere karşı kişisel bir karşıtlığının bulunmadığını, ilkesel olarak İsviçre Hükümeti’nin davranışına karşı tavır aldıklarını kanıtlamaya çalıştı.

Akdenizli olmak biraz duygusal olmaktır, Batı medeniyetleri için kurallar ve mantık ne denli öncelik taşırsa, Doğu medeniyetleri için de manevi değerler o derece önem taşır. Medeniyetlerin bir arada uyumlu yaşaması karşılıklı farklı değerler arasında bir kaynaşmanın sağlanmasından, karşılıklı anlayıştan geçer.

Bölgemizde çözümsüz kalan bazı sorunlara veya inişli çıkışlı ilişkilere bu açıdan bakıldığında bazı gerçeklerin anlaşılması ve çözüm yollarına ulaşılması daha bir kolaylaşacaktır.