Bir futbolkoliğin itirafları

Rudi DİRİMAN Köşe Yazısı
11 Kasım 2009 Çarşamba

Futbol hayatımızda ne kadar yer almalı. Açıkcası bir futbol sevdalısı olarak bunu sınırlandırmakta zorlanıyorum. Bir hafta sonunda evde oturmaya kalsanız ve benim gibi bir futbolkolikseniz neler yapabilirsiniz?

Bir erkek için alışveriş ne kadar sıkıcı ise herhalde futbol da bayanlar için bir o kadar anlamsızdır. Geçtiğimiz günlerde sinemalarda yayınlanan “Bir Alışverişkoliğin itirafları” filminden esinlenip, bir futbolkoliğin ideal hafta sonu programını çıkardım.

Hafta Cuma akşamı Bursaspor-Gençlerbirliği maçı ile başlar. Bu sezon iyi bir çıkış yapan Bursaspor ile Thomas Doll yönetimindeki Gençlerbirliği’nin maçı seyredilir. Cuma günkü maç bayanlar için her zaman alışveriş yaptığınız bir mağazaya göz atmak gibi anlaşılabilir. Cumartesi programı biraz daha yoğundur. Öncelikle Türkiye liginde haftanın derbisi Trabzonspor ile Beşiktaş’ın tek kale maçı vardı; seyretmesek olmazdı.Trabzon tek kale oynadı ama yine de Beşiktaş net bir skorla maçı kazandı.Ardından kralın adamları ile ezilmiş halkın temsili hikâyesi olan Atletico Madrid-Real Madrid maçının kaçırılması düşünülemezdi.Her şey çok iyi giderken bir kırmızı kart ve son 15 dakika da müthiş heyecan. Cumartesi 23:00 T.V başında olmak için pek uygun değilse Pazar sabahı interneti açmadan heyecanla tekrarı seyredilebilirdi. Bu arada TV’de maçlardan bir ara fırsat bulunursa, Emir Kustarica tarafından çekilmiş Maradona belgeselini seyredilir, ben daha bitiremedim fakat ilk 30 dakikası bile beni çok heyecanlandırdı.

Geçelim Pazar programımıza; malum 20:00’de Diyarbakırspor-Galatasaray maçı var onu izlemeden olmaz. Öncesinde ise Premier Lig derbisi Chelsea-M.United karşılaşması atlanmaması gereken başka bir maç. Aslında Pazar öğlen CSKA-Rubin Kazan maçı vardı; Gökdeniz ve Hasan Kabzeyi takip etmek için iyi bir fırsat olabilirdi fakat maç Cumartesi 13:00’deydi. Bu da sağlıklı bir insanın sosyal hayatını oldukça zorlar. Bu programa fırsat olsa da saat 16:00’da Sivasspor-Kayserispor ve aynı saate Lazio-Milan maçlarını eklesek. Ronaldinho ve Makakulayı dönüşümlü seyretmek, bayanların anlayacağı dilde İstinye Park’tan çıkıp Profilo’ya alışverişe gitmek gibi bir şey... Bu kadar maça rağmen bu haftanın en iyi maçını kaçırmış durumdayım. Yine bu duruma bayanlar için örnek veriyim, Harvey Nicholas’da %90 indirim oluyor ve sizin haberiniz yok. Bu fırsatta hayatta her gün karşınıza çıkmaz. Benim kaçırdığım Lyon-Marseille maçı 5-5 bitti. Avrupa liglerinde sezon başından beri oynanmış en keyifli karşılaşma olarak kabul edebiliriz. Üzülerek itiraf etmeliyim ki Inter-Roma maçını seyrettim ve oldukça sıkıcıydı. Tabii bu yukarıda saydığım bütün maçlara, Turkcell Süper Ligi’nin özet görüntülerini, tartışmalı pozisyonlarını ve yorumlarını da aralarda geçişli olarak seyredilmesi gerektiğini belirtmeliyim. Bunların yanında geçtiğimiz günlerde satışa çıkan PES 2010 ve FM 2010 futbol oyunları da tıpkı alışveriş dergilerine bakmak gibidir bizim için…

Yukarıdaki satırları bir futbolkoliğin itirafları olarak okuyabilirsiniz. Bunlar idealler fakat gerçekleştirmesi size kalmış zira sosyal hayatta biraz sıkıntı yaratabilir. Son bir örnek daha vermek istiyorum. Şişli-Kurtuluş son durakta futbol oynadığımız bir halı saha var ve buranın etrafı evler ile çevrilidir ve bu evlerin salonları da halı sahaya bakar. Düşünsenize akşam, sabah, öğlen gece ve gündüz sürekli futbol seyretmek; tıpkı Akmerkez’de yaşamak gibi.