Teşhis: “ŞEY”

Köşe Yazısı
28 Ekim 2009 Çarşamba

Vladi BENBANASTE


… Nerede kalmıştık?   Kos Limanı’nda bağrış çağrış konuştuğumuz yan teknedeki Amerikalı dostlarımıza “Şana Tova, Şabat Şalom” dedikten sonra masalarımıza dönüp yemeğimize oturmuştuk. 

Her güzel şeyin bir sonu vardır. Sınırlı sayıda gün, size “daha dün başlamıştık” gibi gelen tatil hemencecik biter. Bizler Türk karasularında dönüş yolculuğuna doğru yaklaştığımız rutin bir günün öğleninde yine teknenin arkasında yemeğimizi yediğimiz sırada eşime bir telefon geldi. Ben, yağsız sebze yatağında haşlanmış patates yemekle o kadar meşguldüm ki, eşimin yanımdan kalkıp 15 – 20 dakika yok olduğunu bile fark etmedim. Döndüğünde yüzü biraz bozuktu. Anlam veremedim. “Az bilen, çok yaşar” teorisi gereği sormadım da. İş hali, kim bilir neler olmuştur… Masadan kalktık, herkes köşesine çekildi. Mavi yolculuklara bayılırım, istediğin zaman istediğin yerde vur kafayı, uyu. Hafif bir uyku çekmek niyeti ile odama yönlenirken, kayınbirader geldi beni öptü, hayırdır?  ‘Bayram değil seyran değil kayınço beni niye öptü?’  diyecem de diyemiyorum çünkü hem Ramazan Bayramı, hem Roş Aşana… “Hayırdır” dedim. “İçimden geldi”... dedi. Tuhafıma gitse de “bence sakıncası yok” diye cevapladım. Biraz sonra eşim yanıma geldi, kem, küm de filan da falan da. “Ne diyon kardeş? Anlamıyorum” vaziyetindeyim. Ama aşkımın bu halini tanırım; ortalıkta iyi gitmeyen bir şeyler var. Kendisi aklınca bana açıklama yaptı; “Hani endoskopi yapmışlardı ya sana, hani biyopsi de almışlardı. İste onlarda bir “şey” bulmuşlar”.  Nassı yani?  Nasıl bir ‘şey’? Yani, aslında yokmuş bir şeyim. Ama önemliymiş, varsa bile daha başındaymış lâkin aslında hiç bir şey yokmuş, ama başka yerlerde de acaba hiç bir şey yok muymuş diye bakmaları gerekiyormuş, acelesi yokmuş ama ihmale de hiç gelmezmiş, dolayısı ile hem önemli olmayan mühim bir konuymuş, fakat korkacak bir şey kesinlikle olmadığı gibi endişeleri gidermek için “hani eğlence olsun diye “ bir de tomografi almak isterlermiş ama tomografiyi derhal acilen yaptırmamda fayda varmış… Hani çimen lekesi şeklinde… Ya diğer yerlere de bulaşırsa!!  . Haaaa anladım… “Bende kanser var”  diyeceğim,  daha çok üzülecekler, denizin ortasındayız, şu an itibarı ile yapılabilecek bir şey yok, etraf masmavi, gölge bir yanda deniz bir yanda, haşlanmış patatesten oluşan mükellef yemeklerim her an emrimde, sahil güzel, sevdiklerim yanımda iyisi mi; ben anlamamaya devam edeyim. Herkes kapadeyar de korason olacak  “iyi çekeriz tomokaçiyi (tomografi)  olur biter” dedim gayet sakin, neşeli ve güler yüzlü bir tavırla. Ölüm yok ya ucunda!!!  Hem de tatildeyiz. Denize atladım ve yeğenimle denizkestanesi kabuğu toplamaya devam ettim…

Seyahat bitti, herkeste bana karşı bir ilgi bir ihtimam, işin ucunda kötü bir şey olmasa keyfim; yerinde.  Biz kendimizi tomokaçicinin yanında bulduk. Nedense tüm ailem orda, arkadaşlardan da gelenler var, neredeyse bekleme salonunda çift kale maç yapacağız. İşin kötüsü maalesef yine açım. “Besle kargayı, başına çorap örsün” mevzuundan midemle aram açık, beslemiyorum artık onu, küstüm… Tomokaçinin güzel fotoğraf vermesi için bir de teneke tadında bir sürahi su… Görevli, ak tolgalı beylerbeyi edası ile emretti: “iç bunu”. Olur abi kızma sen, bi tane daha getir onu da içerim. Senin canın sağ olsun dedim. “İç ama tuvalete gitmek yok! ”  Yooook kardeş bu kadar olmaz, “Bari ilk iki saat yapiim sonra son 20 dakika gitmem” şeklinde pazarlıktan sonra son yarım saat gitmemek kaydı ile anlaştık… Teneke tadındaki sıvıyı içmeye başladım, bir taraftan da bana destek vermeye gelen ailem ve arkadaşlardan, “Aslında bir şey yok,  tedbir amaçlı buradayız”  gibi “Andersen’den masallar” dinliyorum.   Bu arada fiziki durumumu bilenler bilir, fil – inta gibi bir delikanlıyım!! Sporumu !! Yapıyorum, iştahım yerinde, zayıflama yok, adı lâzım olmayan hastalık olsa böyle olmam mümkün mü, alla sen? Sağ olsun doktorlar, insanın içine kuruntu salmasınlar bir kere “acaba mı?  Belki mi? Hani bir ihtimal de olsa…? Gibi sorular geri planda beynimi kemiriyor… 2.5 saat boyunca teneke suyunu içtikten sonra içeri girdim, çıktım… Tomokaçi sonucunu bekliyoruz… Herkeste bir doğum sancısı, benim aklımda “çıkışta nerede yeriz acaba?” sorusu.  

Neyse tomokaçici çıktı, haberler iyi. Eşimin ifadesine göre; hani bende olması muhtemel ama olmayan ama belki de var olan ama başlangıç safhasında olduğu için ameliyatla kolaycacık kurtulunacak olan adı lazım olmayan ve zaten bende de olmayan hastalık var ya, başka yerlerde yokmuş… Oh! İyi, maz de maraviya… Midemi ve çevre lenfleri aldırıp kurtulacağım. Zaten bildiğiniz gibi kendileri ile aram bozuk bu aralar, emekliye ayırma zamanı gelmiş…

Yine yerim bitti…

Neden halen bilmiyorum ani bir kararla beğenmediğim bu teşhisin, bir daha teşhis edilmesi için İsrail’e gitmeye karar verdim… İlerleyen bölümlerde, tuhaf bir Kipur, değişik bir Sukot ve farklı bir bar-mıtzva ile İsrail maceram… Sağlığım? Geçen hafta da söyledim ya… Aslan gibiyim maşallah

Sevgiyle kalın…