“Açılım” ve düşündürdükleri

<p class="MsoNormal"><span>Son dönemin en güncel kelimelerinin başında </span><span>“açılım”</span><span> geliyor. Bu açılım kelimesi dile dolanmış ve adeta orada kalmış gibi. </span></font><span>Açılım, Türk Dil Kurumu’nun çevirimiçi sözlüğünde</span><span> “açılma işi”</span><span> veya</span><span> “bakış açısı”</span><span> olarak tanımlanıyor.</span></font></p>

Köşe Yazısı
14 Ekim 2009 Çarşamba

David OJALVO


Açılım, Türk Dil Kurumu’nun çevirimiçi sözlüğündeaçılma işi veyabakış açısı olarak tanımlanıyor.

Gündemi takip ederken nereye doğru bir açılma işinin gerekleştiğini veya hangi bakış açısının değiştiğini anlamaya çalışıyorum. Ortak bir paydaya doğru yol alınabiliyor mu; yoksa çok bilinmeyenli bir denklem mi önümüzdeki? Sorunların çözümüne yönelik anahtar bir kelime mi, yoksa onları maskelemek için yaratılan sanal bir gündem mi? Nedir açılım? Ortada kocaman bir “A” harfi var da, alfabenin geri kalanı nerede? Bir yola çıkılmış olunabilir; ama varılacak bir hedef, harita, pusula, yol-yordam olmadıktan sonra, zaman, emek ve güç kaybı yaşanmış olmaz mı? Belirsizlikler, insanı, dolayısıyla toplumu huzursuz etmez mi?

Gündemdeki bu açılım kelimesi, aynı zamanda çok şatafatlı, abartılı, doğallıktan uzak görünüyor. Bir samimiyet veya alçak gönüllülük sezinlemek çok zor. Kocaman bir kutu var önünüzde, paketi allanıp pullanmış; ama fiyongu çözecek olan siz değilsiniz. Kutunun içinde ne var, bilmiyorsunuz ve ihtiyacınız olan bu paket de değil. Neyi kabul edebileceği az çok belli, nelere ihtiyacınız olduğunu konuşabilmeli ve sade bir yolu takip edebilmeli. Doğal bir akışla izlemeli birey/toplum gelişmeleri, emin adımlarla doğru bir istikamette gidildiğini hissetmeli, içselleştirmeli.

***

Bir açılım sözü var ortada ve pusulası bir o yana bir bu yana dönüyor. Medyanın da buna açık bir katkısı var. İlk ortaya atıldığı günlerde belli bir ağırlığı vardıysa da “açılım” kelimesi ciddiyetini gitgide yitirmekte, popülerleşmekte. Neredeyse her gün bir açılım olmakta. Bunun son örneklerinden biri de “Yahudi açılımı” oluverdi. Aslında ne de gereksiz bir deyiş. Bir kez daha Yahudiler’in parayla olan ilişkisi dile getirildi. Neyin, ne amaçla söylendiğini anlamak da kolay değil. Gündem bu tür sözlerle, manşetlerle doldurulurken, ekonomik kriz tüm derinliğiyle yaşanmaya devam ediyor. Belli bir seviyenin üzerine çıkmak, kalıplaşmış yargılardan kurtulmak ve daha iyi bir gelecek ideali üzerine yoğunlaşmak mümkün olsa...

***

Görünen köy, kılavuz istemez. Önümüzdeki günleri, bir süre daha, “açılım” kelimesiyle geçiriyor olacağız. Somut bir gelişme kaydedildiğini görmeyi istiyorum; ama geride bıraktığımız iki ay bu yönde bir güvence vermiyor. Başka bir konu olsa, daha önemli bir gündemin oluşmasıyla, yavaş yavaş geri planda kalırdı. Ne var ki ABD’nin Irak’tan çekilme süreci devam ederken, “açılım” kolay kolay rafa kalkmayacak gibi duruyor. Neler olacağını, birlikte yaşayıp göreceğiz.

Yine de bu “açılım” konusundan hareketle hepimize düşen bir görev olduğunu düşünüyorum. Türkiye’nin daha da demokratikleşmesi gerekiyorsa eğer, bu tüm toplum katılımıyla, iradesiyle olmalı. Sonuçta daha özgür ve demokratik bir ülkede yaşama ideali, sürekliliğini koruyan bir ideal. Bu ideal gerçekleştikçe de, anlamlı açılımlar kendiliğinden, doğal bir akışla tarihe yazılacaktır.