‘O’ olmak

Size bir haberim var: O da bütün bunların farkında. Uyumsuzluğunun, küçümsendiğinin farkında. Ama yaşamını sürdürmek için her gün bizi affediyor, tekrar küllerinden doğuyor. Anka kuşu gibi. Bazen normal olmayı O da deniyor. Sadece bize olan inancından.

Riva ŞALHON Köşe Yazısı
10 Haziran 2009 Çarşamba

Okulda da vardı. İşte de var. Yazlıklarda hep olur. Kapalı devre her ortamda bir adet vardır. Belki de siz O’sunuz. Ya da siz O’na tahammül edemeyen güruhlardansınız. Belki de siz ona karşı sımsıcak duygular beslediği halde onun yanında yeteri kadar mertçe dik duramadığı için eziklik hisseden arkadaşsınız. O tuhaftır. Bu tuhaflıktan baş başayken zevk alan bile toplumda onun yarattığı tansiyondan bir süre sonra bıkar. Kendisinin de o sakınılan kişi konumuna düşeceğinden endişe eder.

O gelince gözler kıpırdar, ya giysisi uygunsuzdur ya üslubu. İnsanlara değer verir.

İnsanlarla ilgilidir. Duyarlıdır. Olmadık yönlerinizi bilir. Aklında tutmuştur. En durağan anlarda etraf onun saçma sorularıyla çınlar. Cevap verilmez çoğuna, bıyık altından gülünür

Kimse onun gibi olmak istemez. Ama herkes O’nu merak eder.

Herkes ondan kaçınır. Herkes ondan uzak durur. Bire bir konuşmalarda tedirgin olunur. Göz teması rahatsız eder. O, Kral Süleyman’ın irfanına da sahip olsa, Homer’in Odise’si kadar becerikli de olsa kapalı devrede tanınan evsaflara uygun olmadığı için, çiğ bir umursamazlık sürüp gider.

Normallik adı altında gizli bir snobizm var kapalı devre ortamlarda. ‘S.nob’ sözcüğü (sine nobilitate) Oxford, Cambridge gibi üniversitelerde soylu olmayan öğrencileri ayırt etmek için kullanılan bir kısaltma olarak doğmuş. Daha sonraları soylu olmadığı için gocunan bu grup İngiltere’nin yeni sesi olmaya başlamış. Ve ‘snob’un günümüzdeki anlamı oluşmuş: ‘Doğrular için fazla mübalağalı biçimde ısrar eden insan.’

Kapalı devre ortamlarda uygun davranış hep bilinir. Kendi karar vermekte zorlananlar da düşüncelerini oluşturmak için etkili insanları örnek alırlar. O’nun davranışı belirsizdir. Onun klas veya sıradan olmak gibi bir kaygısı yoktur. Topluluk onunla temasa girer ama sadece kendi gündemini oluşturmak için. Sadece sakınmalarının haklılığını pekiştirmek için. Konuşacak konu olmasına çanak tutmak için. Varlığı, diğerlerinin normalliğini tanımlamak için bir araçtır. Toplu iletişim araçları da bu toplumsal snobizmi destekler. Her tür ayartıcı oluşum gibi, snoblar da yeni snoblar doğurur.

Size bir haberim var: O da bütün bunların farkında. Uyumsuzluğunun,  küçümsendiğinin farkında. Ama yaşamını sürdürmek için her gün bizi affediyor, tekrar küllerinden doğuyor. Anka kuşu gibi. Bazen normal olmayı O da deniyor. Sadece bize olan inancından.

O eninde sonunda pes edecek. Onun bir gün kalbi kırılacak, gidecek ve bu maalesef iki tarafın da kaybı olacak. Gözler hep O’nu arayacak. O’nun yarattığı farklılık hep duyumsanacak.

Kabul edin, yukarıda tarif edilen kadar sizi ve çevrenizi çileden çıkaran ya bir ofis arkadaşı, ya bir ada tanıdığı, ya da okulda dışlanan bir insancık mutlaka hayatınızdan geçmiştir. Akıp gidiyorlar. Pes ediyorlar. Hâlbuki onlar gittikten sonra biz onları özlüyoruz. Ben suçlu hissediyorum kendimi onun tutunmasına yardım etmediğim için. Zamansız absürd soruları özlüyorum. Abartılı doğum günü kutlamalarını, yersiz, soğuk  fakat akıllı esprileri, sürekli özel hayatımın ilgiyle sorgulanmasını. Ve o huyları az da olsa kendime katmaya çalışıyorum. Acaba pes etmelerini bekleyerek çok mu ileri gidiyoruz? Benim O olduğum kapalı devreler de var. Örnek: kendi ülkem. Acaba bana da pes dedirtecekler mi?..