Kahkaha ve pirzola

Köşe Yazısı
29 Nisan 2009 Çarşamba

Yakup ALMELEK


Meğer bir kahkaha iki pirzola değerindeymiş. Uzmanlar söylüyor bunu. Ben onların yalancısıyım. 

Öncelikle genç kızlıktan başlayarak kadınların, yansıra da orta yaşlardan itibaren erkeklerin az yiyerek fazla kilolardan kurtulmaları için nefis bir öneri-hipotez  bu…

Bol bol gül ancak yiyeceklere yanaşma pek. Ruhsal durum gıdanın yerine alacak nasıl olsa… 

Tümüyle doğru ise mizah ve komedilerin önleri açık, gıda satanların ise suratları asık.

Eh ne yapalım bu kadar önemli bahsin arasında varsın bazılarımız da ciddi kalıversinler.

Önemli konu denince nedir önemli konu?.

Örneğin dünyamız  Darwin’e göre değil de başka kurallarca Tanrı tarafından  yaratıldıktan sonra Tanrımızın nerede olduğu merak konusudur. İşte önemli bir çıkış.

Şimdi de izninizle daldan dala konalım.

Küçük bir köyde muhtarın afacan mı afacan beş ve altı yaşlarında iki oğlu varmış. Köydeki her kargaşa ve çalkantıda bu iki fırlamanın mutlaka parmakları rol alırmış. Her muzırlığın altından onlar çıkarlarmış.

Bütün köy halkı bıkmış usanmış ancak çocuklar Muhtarın ya. Akan sular duruyor.

Günlerden bir gün köye çiçeği burnunda genç bir hoca gelmiş. Muhtar ciddi ve ağırbaşlı Hocayı çok beğenmiş ve bir ricada bulunmuş.

‘’ Çocuklarımın hiç bir şeyden korkuları yok. Tanrıdan korkuları olursa yaramazlıkları azalabilir ve köy de rahat eder. Çocuklarla bir konuşsanız...’’

Hoca  memnuniyetle kabul etmiş ve önce küçüğü gönderin  bir gün sonra da büyüğü demiş. Onlarla usulüne göre konuşacağım.

 Küçük oğlan varmış Hocanın makamına. Amacı da ağbimle ne yapsak da  bu Hocayı köyden kaçırsak tan başka bir  şey değilmiş, zaten.

Hocayla oğlan karşı karşıya oturmuşlar. Hoca sert bir tonla sormuş “ Tanrı nerede” Çocuk şaşırmış. Önüne bakmış, Cevap vermemiş.

Hoca bu sefer bağırarak tekrarlamış “ Söylesene oğlum, Tanrı nerede? Oğlanın gözleri yere bakıyor. Yanıt yok.

Hoca sesini daha da yükselterek ,“Şu senin haylaz ağabeyin de mi bilmiyor Tanrının nerede olduğunu”?  Oğlandan çıt çıkmıyor?

Hoca çocuğun sol kulağını tutmuş, çekmiş.Çocuk bütün gücüyle  Hocanın karın boşluğuna bir yumruk atmış. Hoca acıdan çocuğun kulağını bırakmış. Çocuk çıkmış kapıdan ve koşa, koşa  evine varmış

Doğru ağabeyinin oturduğu odaya girmiş ve nefes nefese:

“ Bu sefer durumumuz çok kötü. Tanrı kayboldu, hiçbir yerde yok. Ve bunu da bizden biliyorlar.”

* * *

Rahmetli Babam ikinci Dünya Harbi sıralarında Fransız Radyosunu dinlerken “Tanrı nerede” diye söylenirdi.  Ben 8-9 yaşlarındaydım. Bu fıkrayı o zaman ona anlatabilseydim belki biraz gülümserdi.