İş yerinde var mısın, yok musun?

Nur ŞAUL BARAKAS Köşe Yazısı
11 Mart 2009 Çarşamba

“Presenteeism” kendini rahatsız veya hasta olduğu halde iş yerinde, okulda veya görevinin başında bulunmaya zorunlu hisseden; bir diğer anlamda ‘bedenen işte ruhen dinlenmek için yatakta’ olma haline deniyor.

İşyerleri olarak düşünüldüğünde ise sebepleri aşırı iş yükü, çatışmalar, işsiz kalma veya yükselememe korkusu, kararlara katılmama yada yöneticisinin desteğini alamama duygusu veya tam bir işkolik olma durumu olarak tanımlanabilir. 

Çalışma yaşamı ele alındığı zaman, yapılan araştırmalar, Türkiye’de bu kişilerin sayısının henüz belli olmadığını gösteriyor. Amerikan şirketlerinde devamsızlığın yıllık maliyeti 8,3 milyar dolar iken presenteeism’in maliyetinin 35,7 milyar dolar olması durumunun ciddiyetini gösteriyor.

Hasta olduğu halde işe gitmek zorunluluğunu hisseden kişiler, o günün düşük performansla geçmesine, istenilen işlerin düzgün bir şekilde yapılamamasına, birlikte çalıştığı arkadaşlarının da grip veya benzeri bulaşıcı hastalık varsa etkilenmesine sebep oluyor. Hasta veya çok yorgun halde işe gitmek verimsiz bir günü tamamlamak için dakika saymaktan ve vücuttaki iyileşmeyi geciktirmekten başka bir şey değildir.

 fiziksel hastalığın dışında ruhsal olarak da kendimizi kötü hissettiğimizde görevimizin başında olmayı mecburiyet olarak yorumluyoruz. Kısacası, hasta veya isteksiz olsak da işe gitmekten vazgeçmiyoruz. Bu durumda ne kendimize gelebiliyor ne de verimli bir güne başlayabiliyoruz. Bu durum, İnsan Kaynakları birimi tarafından işyerinde bedenen mevcudiyet ancak ruhen yokluk olarak yorumlanıyor.

Gerçekten sağlıksız olan bir çalışan, iyileşme sürecini geciktirir, işini kendini mecbur hissederek yaptığı için şartlara ve bu şartları yaratan kuruma karşı öfkeli olur. Görevine ve işyerine olan sadakatini olumsuz yönde etkiler. Sonuç olarak ortaya çıkan iş kalitesiz olur.

İngiltere’de yapılan bir çalışmaya göre stres ve ruhsal rahatsızlıklara bağlı kayıplar yılda 70 milyon işgünü ve 8,4 milyar pound ( 20 milyar ytl) mal olurken presenteeism’e bağlı kayıplar fiziksel hastalıkların iki katı fazla oranda, yılda 15 milyar pound (36 milyar ytl) düzeyinde kayba yol açıyor. Kanada’da yapılan bir çalışmaya göre her on çalışandan dördü fiziksel rahatsızlığı olduğu halde işe geliyor.

Tüm bunların oluşmasına meydan veren farklı sebeplerini de göz önünde tutmak gerekir. 

Örneğin ilk olarak akla gelen tükenmişlik hissi, fiziksel veya psikolojik kaynaklardan doğan kendini bezgin halsiz hissedip işe gelmek istememek olarak yorumlanıyor.

Bir diğer seçenekse fiziksel nedenlere (nezle, grip, bölgesel ağrılar, ortopedik sorunlar) bağlı olarak evden çıkamama psikolojisini içerir. Kişiler hasta iken dinlenmek gibi doğal bir hakkı ve ihtiyacı olan şeyleri dahi otorite durumunda olan kişilere söylemekten kaçınırlar. Bu nedenle de kişilerin uzun dönemde çalıştıkları yere karşı bir asilik veya isyan gelişmeye başlar. Çalıştıkları yere karşı aidiyet hissi azalır ve buna uygun davranışlar sergilerler.

En yaygını olarak tanımlayacağımız psikolojik isteksizlik ise konsantrasyon güçlüğü, odaklanma problemleri, isteksizlik gibi sorunları kapsar. 

Günümüzün kaotik ekonomik koşulları göz önüne alındığında var olan işi en iyi şekilde yapmak, düzgün çalışmak bir şart haline geldi. Ancak, işe gidemediğimiz zamanlarda da bilgisayarın kolaylıklarından yararlanıp evden işimizi halletmemiz günlük planların aksamamasını sağlamalıyız. 

Her gün tamamlamamız gereken sorumluluğumuz her ne olursa olsun istekli bir şekilde yapıldığı takdirde beraberinde başarılı sonuçları doğurur. Başarılar, bazen maddi bazen ise manevi olarak ödüllendirilir. Doğru zamanda atılan adımlar peşinden başarıları getirir.