Yahudiler zengindir, doğru mu?

İklimler ne kadar değişirse değişsin, ülkede hala dört mevsim yaşanıyor. Bunun için de gerçekten şanslı sayılırız. Yani yaz sıcağında doğalgaza zam, ya da günler uzunken elektriğe zam yapıldığı haberi insanlarda şok etkisi yaratmaz. Psikolojik açıdan, gün içinde bir yere yetişmeğe çalışırken, radyodaki açıklamalar, size o anda kış aylarında ödeyeceğiniz doğalgaz faturası gerçeğini hissettirmez.

Tilda LEVİ Köşe Yazısı
6 Ağustos 2008 Çarşamba

İklimler ne kadar değişirse değişsin, ülkede hala dört mevsim yaşanıyor. Bunun için de gerçekten şanslı sayılırız. Yani yaz sıcağında doğalgaza zam, ya da günler uzunken elektriğe zam yapıldığı haberi insanlarda şok etkisi yaratmaz. Psikolojik açıdan, gün içinde bir yere yetişmeğe çalışırken, radyodaki açıklamalar, size o anda kış aylarında ödeyeceğiniz doğalgaz faturası gerçeğini hissettirmez.

Ancak bir gerçek var ki, TEFE- TÜFE oranlarının açıklanması ile enflasyon son dört yılın en yüksek noktasında. Bu, klimalı bir ofiste çalışırken terlemeniz için yeterli bir neden… Sonuç olarak, hava sıcak ya da soğuk, gelişmelerin toplum düzeyine indirgenmeye başlanmasıyla, sıkıntılı günler kapıda.

* * *

Doğal olarak cemaatimiz de geniş toplumun bir yansıması. Kimimiz ‘gerçek dünyadan uzak’ bir gezegende yaşasa da büyük çoğunluk ‘kemerleri sıkmaktan’ öte sıkıntılar yaşıyor.

Yerleşik bir kavram olan “Yahudiler zengindir” imajının artık doğru olmadığını topluma inandırmak kolay olmuyor. Gazetemize gelen araştırmacılara bunun geçerli nedenlerini açıklamak zaman alıyor. ‘Babadan oğula’ geçen ticaret anlayışının artık kaybolduğunu; her yerde olduğu gibi küçük esnafın yaşama şansı kalmadığını dile getiriyoruz.

Anlatılanlarla yaşananlar her zaman aynı paralelde gitmiyor. Çöküş o zaman başlıyor.

Günümüzde Türk Yahudileri çok eğitimli olabilirler, ama kesinlikle çok varlıklı değiller.

* * *

İhtiyarlara Yardım Derneği, bünyesinde yetmiş yaşlı insanı barındıran bir kurum. Geçtiğimiz günlerde başkanları Hayim Küçük ile ‘gayri resmi’ bir sohbet gerçekleştirdik. İYD Yönetimi cesur bir karar aldı. Roş Aşana’dan başlayarak bayramlarda hediye dağıtımına son veriyorlar. Bu akılcı girişimlerini yürekten destekliyorum. Bir an için selofan kâğıtlarının ‘hışırtılı’ sesi ve üzerine kondurulan kocaman fiyonk gözümün önüne geldi… Evler zücaciye dolu, Çin işi aksesuarlar toz yuvası; atsan atamazsın satsan satamazsın!

Peki, hediye trafiği kalkınca ne olacak?

Onun yerini yeni iki sertifika alacak. Biri ‘sağlık fonuna katkı’ diğeri ise ‘pansiyonerlere aylık katkı fonu’. Halen geçerliliği olan, bayram yemeği, altın, platin, bronz, gümüş gibi sertifikalar ise devam ediyor.

* * *

Hayim Küçük İYD ile tanıştığında otuz beş yaşında idi. Bu gönül işine arkadaşlarının ısrarı ile başladı. Hayim sadece bir örnek. O başkalarını da yetiştiriyor. Ama önemli olan ‘35 yaş’ grubu gençlerin kurumlarda görev alması. Bir yaşlının duası, bir çocuğun sevinci, bir gencin diploması birilerimize bir şeyler ifade etmeli. Belki de önce verici olmayı öğretmeliyiz genç nesle. Her kurumda çoğu genci sarsmayacak ‘kart’lar mevcut. “Anne ne olur, şuna, şuna ve şuna bir kart yapsana”nın yanıtı genelde, “Peki paşa” olur. Oysa ki, kişi, ilk adım olarak kartı kendi yapmayı öğrenmeli.

* * *

Bayramlarda kurumlardan gelen hediyeler, törenlerde verilen plaketler, benim tarzım olmayabilir. Tıpkı, tam tersi birçok insanın hoşuna gidebileceği gibi. Önemli olan herkesin kendi çizgisini oluşturması ve çağın koşullarına göre hareket etmesi.