Kaybolan prenses

L’arche Dergisi’nin sayfalarını karıştırıyordum. Rav Josy Eisenberg’in Rabbi Nahman hakkında kaleme alınan bir yazı dikkatimi çekti. Aynı yıl doğan ve prenses olması gereken çocuğun köle, kölenin ise prenses olduğu ‘The Lost Princess’ adlı ünlü hikâye irdelenmekteydi.

Yakup BAROKAS Köşe Yazısı
31 Temmuz 2008 Perşembe

Breslav’lı Rabbi Nahman, Rav Zalman Ladi ile birlikte 18. yüzyıl Yahudi felsefesinin temel taşlarından, en önde gelen Talmud bilginlerinden biridir.

Ünlü din adamı yaşamının son yıllarında öğreti yönteminde bir değişiklik yapmaya karar verir ve öğrencilerine; “bundan böyle sizlere yalnızca hikâyeler anlatacağım” der. Bu öykülerin ünü o denli yayıldı ki, Franz Kafka’ya bile esin kaynağı oluşturdukları söylenir.

Bu hikâyelerinin arasında en çok bilinenlerden biri, ‘Kaybolan Prenses’ (The Lost Princess)’dir. Fransız Televizyonu 2. Kanalı’nda Rav Daniel Epstein ve Rav Josy Eisenberg tarafından yorumlanan bu öyküyü Google’da “Video CONTE RABBİ NAHMAN- LA PRİNCESSE DİSPARU- NAHMAN BRESLEV” başlığı altında izledim ve dini bir metni ele alış tarzlarına hayran kaldım. Öykünün tamamına internet’ten erişmek mümkün.

‘Kaybolan Prenses’de, aynı yılda doğan iki çocuktan kral olması gerekenin köle, kölenin ise kral olduğu anlatılır. Hikâyenin gerçek amacı ise, diyalektik yöntem ile ruh ve beden arasındaki ilişkiyi ortaya koymaktır.

Tanrı ‘Kral’ (Meleh) ise, her insanın bir ‘prens’ olması da doğaldır. Yahudilikte her sabah uyandığımızda -bilinçsiz durumdan bilinçli duruma geçerken- Tanrı’ya; “beni köle olarak yaratmadığın için sana minnettarım” şeklinde dua eder, şükranlarımızı sunarız. Oysa prenslik ile kölelik arasındaki derin uçurum kolaylıkla aşılabilmekte, kölelerin prense, prenslerin de köleye dönüşebilmeleri her zaman mümkün olabilmektedir.

Ruh ile beden arasında her daim bir çatışma mevcuttur. Bedenin yaşamını sürdürebilmesi için yemek yemek, para kazanmak, başarılı olmak gibi pek çok güncel gereksinime ihtiyacı vardır. Diğer bir deyişle beden güncel gereksinimlerinin kölesidir. Ancak bu kölelik bedenin yadsınması ve günlük yaşamın önemsenmemesi anlamını taşımaz. Yaşam ‘gözyaşlarının vadisidir’, yalancı dünyadır. Tinsel yaşama ulaşmak için gözyaşlarının vadisinden soyutlanmak gerekir. Gözyaşlarının vadisinden kurtulup, ruhun krallık mertebesine erişebilmesi için kişi bu geçişin bilincine varmalıdır.

Rabbi Nahman, bu öyküsü sayesinde sadece ikilemi kişisel düzeyde açıklamakla kalmamış, tüm Tora’ya, başlangıcından bugüne Yahudiliğin toplumsal tarihine farklı bir bakış açısı getirmiştir.

Bu bakış açısı doğrultusunda, ilk doğan çocuklar (Yişmael, Esav, Reuven) ile sonrakiler (Yitshak, Yaakov, Yosef)  arasındaki ‘behor’luk hakkı için verilen mücadele ve ilk doğan kardeşlerin bu mücadeleden yenik çıkmaları gerçekte ruhun kölelik ve prenslik arasındaki karşıtlığının ifadesidir. Çünkü diğer kardeşler ‘behor’a itaat edecek, bir anlamda onun kölesi olacaklardır. İbranice’de kraliçe anlamına gelen Sara, kölenin oğlu Yişmael’e karşı çıkar ve ‘behor’luk hakkı için oğlu Yitshak’ı öne sürer.  Yosef, ilkin Mısırlı eşi Asenat’a tutsak olur, sonra tüm Yahudi halkı Firavunun kölesi durumuna dönüşür. Ta ki Mısır çıkışına dek…

Talmud; “Tora özgür kılar” der. Bu hem kişisel açıdan, hem de Yahudi halkı açısından doğrudur. Dualarda; sürgün, bir nevi kölelik -uzun uyku hali-  olarak nitelendirmektedir.

Sürgündeki Yahudiler her zaman hor görülmüş, pogrom ve soykırımlara tabi tutulmuşlardır. Fransız Televizyonu 2. Kanalı’nda yorumlarını izlediğim Rav Epstein ile Rav Eisenberg, sürgündeki Yahudilerin köleliklerinin bilincinde oldukları, ancak ruhlarının derinliklerinde bir gün prens/prenses olma inancını taşıdıkları görüşünü paylaşıyorlar.

Dini konularda yetkin değilim. Ancak insan varlığının özünün bu denli basit bir öykü ile anlatılması, bu öyküden din adamlarının böylesi derin anlamlar çıkartmaları ve iki Yahudi din adamının tartışmalarının Fransız televizyonunda yayımlanması beni oldukça şaşırttı. Gönül ister ki, dini vecibelerimizi yerine getirmenin yanı sıra felsefi açıdan da bilincimizi zenginleştirecek, bizlere yeni ufuklar açacak daha kapsamlı bilgiler edinebilelim.