Güvenlik Konseyi'nin çözümü: Yanyana iki devlet

Erol Güney Köşe Yazısı
17 Aralık 2008 Çarşamba

ABD Başkanı Bush ile Dışişleri Bakanı Condolleeza Rice görevlerini devrederken, İsrail-Filistin sorununa en azından bir çözümü başlatmayı ümit etmişerdi. Ancak bu konuda başarılı olamadılar. Ama en azından geçtiğimiz günlerde Güvenlik Konseyi’ndeki oylama sonucunda zamanı geldiğinde İsrail ve Filistin’in yanyana iki devlet olarak varolması çözümü kabul edilmiş oldu. Tabii  bütün gayretlere rağmen, bunun gerçekleşmesi oldukça zor. Her iki halkın  kişisel olarak birbirleriyle  iyi ilişkilerde  olmasına rağmen, karşılaştıkları zorluklar  bölgeyi iki devlet olarak bölmenin imkansız olacağı sonucunu veriyor. Başka çözümler üretilmeli. Gerçekten de her ne kadar tek devlet çözümü kanlı çatışmalara neden olacaksa da, bunu öneren birçok kişi var. Ilımlılar ise iki devletli çözümün çok daha barışçıl olacağını ve bölgeye refah getireceğini ileri sürüyorlar.

Ayalon’un şaşırtan açıklaması

Lieberman’ın partisinden parlemento seçimlerine katılan ABD eski elçilerinden Ayalon yeni bir plan önerdi. Bu salı Jerusalem Post gazetesinde çıkan yazıya göre; Ayalon, Batı Şeria’nın büyük bir bölümü İsrail’e,  Arapların çoğunlukta olduğu Galile’nin büyük bir bölümü Filistinlilere bırakıldığı taktirde, çözüme ulaşılabilineceğini söyledi.

Ayalon: “Bu planı Obama ile Hillary Clinton’a sunduğumda neredeyse iskemlelerinden düşüyorlardı” dedi. Ancak bu planın da oldukça büyük zorlukları var.

Nitekim Tzipi Livni ile temaslarını sürdüren Ahmet Kurey bu zorluklardan bahsetti. “Deneyimle sabit olan bir şey varsa o da Filistinlilerin aşırı uçlardaki ve fanatik yerleşimcilerle yanyana barış içinde yaşamasının mümkün olmayacağıdır. Eğer barış içinde yaşamak istiyorsak, İsrail’in istediği Batı Şeria bölgesinin  %7’sini yerleşimcilere vermemeliyiz. Çünkü bu,  bölgede sürekli bir çatışma yaratır.” dedi.

Ayalon’a göre yerleşimcilerin tümü Batı Şeria’dan çıkartılmalı. Ancak bu girişim kanlı çatışmalar olmadan gerçekleşmez. Önemli bir gerçeği gözardı etmemek gerekiyor; yerleşimcilerin nüfusu, genel nüfusa oranla üç kat daha artmaktadır. Geçtiğimiz oniki yıl içinde nüfusları ikiye katlandı.1995 senesinde 130 bin olan yerleşimci sayısı 2007’de 270 bini buldu. Bunların çok azı yerlerini bırakmaya razı. Tabii son zamanlarda yaşanan ekonomik kriz, olayları daha da karmaşık hale getirdi. Böyle bir göç, devasa ekonomik kaynaklar gerektiriyor. Oysa şu anda böylesi bir finans krizi yaşanırken bu parayı sağlamak çok zor.

Bu nedenle her ne kadar görüşmeler büyük gizlilik içinde sürüyor ve  kişiler  birbirleri ile iyi ilişkiler kuruyorsa da, çok fazla bir ilerleme kaydedilmiyor. Netanyahu başbakanlığında da ilişkilerin daha ileri gitmeyeceği aşikar.

Netanyahu’nun  Hamas planı

Binyamin Netanyahu bu kez başbakan olacağına kesin gözüyle bakıyor. Ayrıca bu süre zarfında ne kendisinin ne de partisinin aşırı hareketlerde bulunmaması gerektiğinin de bilincinde. Bu nedenle Moşe Feiglein’e  Likud’da yer vermemek, milletvekili seçilmemesi için elinden geleni yaptı. Netanyahu’nun bu hareketi birçok kimse tarafından demokratik olarak nitelendirilmese de, Feiglin’in Knesset’te girmesini engelleyemeyecek. Netanyahu böylelikle başında bulunduğu partinin aşırı uçlarda olmadığını göstermiş oldu.

Ancak Netanyahu’nun fikirleri de, pek ılımlı sayılmaz. Örneğin Filistinlileri oldukça sıkı kontrol altında tutmak niyetinde… FÖY’ün bir ordusu olmaması ancak bir polis gücüne sahip olması gibi…  Filistin otoritesi yabancı devletlerle askeri bir ittifak veya bir işbirliği yapamayacak; askeri bir ittifak da imzalayamayacak…

Gazze’nin bu günkü durumunu kabullenmeyen ve İran’a benzeten Netanyahu bu konudaki fikirlerini  açıklamaktan sakınsa da Gazze’de oluşan bu duruma karşı askeri güç kullanmayı tasarladığı öngörülüyor.

Gazze’deki Hamas iktidarına son vermek için bazı bedeller ödemek gerekir. Bunun için de seçim sonrasında oluşacak koalisyon ortaklarının görüşleri de önem taşıyor. Ayrıca İsrail Gazze’ye karşı bir harekat gerçekleştirirse Hamas’ın elinde tutuklu bulunan Gilat Şalid’in durumu ne olacak?

Netanyahu, Ehud Barak’ı asker olarak takdir etse de, onun Hamas’a yönelik büyük bir operasyona karşı olduğunun bilincinde.

Altı ay önce Hamas ile imzalanan ateşkes anlaşması gelecek Cuma sona eriyor. İsrail, ateşkes anlaşmasının yenilenmesini istemesine rağmen, karşı taraf bu konuda bir yaklaşım göstermiyor.

Netanyahu başbakan olarak arzu ettiği gibi geniş bir koalisyon hükümeti kurarsa, İsrail’in Hamas’a karşı tutumu hemen değişmeyebilir. Ama uzun vadede Hamas’a karşı bir operasyon düzenlemesi olasılığı çok fazla.

İsrail, 40 bin rokete sahip Hizbullah’ın da bu işe karışma olasılığını göz önünde bulunduruyor.

Kısacası, Netanyahu Hamas’a karşı girişilecek olası bir harekatın tüm sonuçlarının iyice hesap edilmesi gerektiğini biliyor…