Bir sergiye gidilecekse “açılış” ikinci ziyaret olmalı!

Bir önceki köşe yazıma, Pazar gününün yarattığı çağrışımlardan söz ederek giriş yapmıştım. Farklı Pazar günlerinde, insanın alabileceği değişik rollere değinmiştim. Geride bıraktığımız hafta sonu, birçok açıdan tam da düşüncelerimle örtüştü.

Köşe Yazısı
26 Kasım 2008 Çarşamba

David Ojalvo


22-23 Kasım tarihlerinde dördüncüsü gerçekleşen Limmud Kültür Festivali, inanıyorum ki bu yıl da cemaatimize sıradan olanın dışında bir Pazar yaşattı. Geçtiğimiz üç yılda katılımcı, konuşmacı ve gazetemiz için etkinliğin haber koordinatörü olarak katıldığım Limmud’a bu yıl gidemedim. İnanıyorum ki etkinlikler başarıyla gerçekleşti, katılımcılarına birer ilham kaynağı oldu.

23 Kasım Pazar, Limmud’un  yanı sıra, toplumumuzu ilgilendiren bir başka ilham kaynağına, bir açılışa da ev sahipliği yaptı. Gazetemizin çizerlerinden İzel Rozental, Schneidertempel Sanat Merkezi’nde “Akvaryum” adlı son karikatür albümünü bir sergiyle tanıttı.

Sergi açılışlarını aslında pek sevmem; çünkü olayın sosyal boyutunun serginin anlamına gölge düşürdüğüne inanırım. Elbette böylesi günlerde sanatçının başarısını, sevincini paylaşmak önemli ve güzel... Öte yandan sergiler, verilen kokteylin eşliğinde çevre kültürünü (!) pekiştirmek adına da bir misyon taşıyor sanki. Oysa esas sergi, duvarlarda... Bilhassa resim sergilerinde izleyici, yapıt ile bir ilişki içine girmek istiyorsa, açılışlar bunun yeri ve zamanı değildir, diye düşünmüşümdür hep. Sonuç olarak bir sergiye gidilecekse “açılış” ikinci ziyaret olmalı. Birinci ziyaret, o kalabalığının bulunmadığı herhangi bir zamanda.

Gazetemizi yakından takip eden okurlarımız, İzel Rozental’in sergisinde yer alan karikatürleri “yeniden” görme şansını elde edecekler. Bence bu farklı ve önemli bir “yeniden”. İki sebebi var:

Birincisi, karikatürler altı başlık altında toplanmış: “Avrupalılar”, “Ötekiler”, “Çevreciler”, “Demokratlar”, “Savaşçılar” ve “Teröristler”. Gerek ülke gerekse dünya olarak zor bir dönemden geçiyoruz. (En son, göreceli de olsa, ne zaman “kolay bir dönem” diyebildik ki?) Duyarlı bireyler, bu süreçten etkileniyor. Bir gerçekçilikle iyimserliğini korumaya çalışırken, karamsarlığa kayıyor insan. Mizah, tam da bu noktada dayanma ve mücadele gücünü arttırıyor. Sanatçı, gerçeklere dokunuyor; ama bunu yaparken iyimserliğe, umuda asılıyor. Bir kahkaha, bir gülümseyiş nefes alıp vermenizi kolaylaştırıyor.

İkincisi ise, yıllardır “Tünelin ucu” adlı köşeye ister istemez bir göz alışkanlığı geliştiriyor kanaatimce okur. Sergide yer alan büyük, net ve tertemiz kareleri izlemenin keyfini yaşamak, farklı bir yere sahip.

Resim sergilerindeki tablolar sizi mest etse bile, genellikle onları satın almak apayrı bir olgudur. Schneidertempel Sanat Merkezi’nde 7 Aralık’a kadar devam edecek olan sergideki karikatürleri ise, Gözlem Yayınları’ndan basılan “Akvaryum” albümüyle edinebilirsiniz.

2005 yılında İzel Rozental ile “Sanatçının asıl mesleği” konulu bir söyleşi gerçekleştirmiştim. Kendisi, bir sanat olarak karikatürü, insanın hayatta birden fazla alanda profesyonel olabileceğini anlatmıştı. İzel Rozental’in yedinci karikatür albümü, bizleri farklı çalışmalarımız için yüreklendirmeli.

Yazımı sonlandırırken, sanatı umuttan yana algıladığımı belirtmek isterim. Mizahçının bir sihirli değneği olsa kim bilir neler yapardı?...  Onun kalem ve çizgileri var. Tam da bu noktada İzel Rozental gerçeklere dokunuyor, hep onları iyimserlikle buluşturarak...