Obama’nın İran politikası ne olacak?

Erol Güney Köşe Yazısı
5 Kasım 2008 Çarşamba

Bütün oylamalar gösteriyor ki bu Salı günü sadece ABD vatandaşları değil, tüm dünya vatandaşları oy kullansalardı hemen  hemen her yerde Obama büyük çoğunlukla kazanırdı.

İsraillilerin % 75’i gibi önemli bir çoğunluğu oylarını Mc Cain’ıin lehine kullanırlardı. Bunun başlıca nedeni, büyük çoğunluk Mc Cain’in İran’ın nükleer başlıklı füzeye sahip olma isteğine Obama’dan  daha iyi bir politik tavır alacağına ve gereğinde silah kullanabileceğine inanması. Obama ise Ahmedinecad ile uzun konuşmalara girecek ve bu süre zarfında İranlılar, İsrail için büyük bir tehdit oluşturan atom silahını tamamlayabilecekler.

Haftalık yayınlanan Time dergisinde kısa ancak anlamlı bir yazıya göre: “ Ohio seçmenlerinden ‘muslukçu Joe’ adıyla anılan Samuel Wurzelbacher  John Mc Cain kampanyasında kendisine sorulan: “ Obama’ya giden bir oy, İsrail’in yok edilmesi için verilen bir oy mudur? “sorusuna,  ‘Bu konuda sizinle hemfikirim’ cevabını  verdi. Muslukçu Joe, tipik bir Amerikalı olarak nitelendirilebilir. Eğer Obama için verilecek bir oyun İsrail’in yok edilmesine yarayacağını düşünüyor ise ( Obama, İran’a karşı güç kullanma yanlısı değil) bu çok ciddi bir ithamdır. Eğer İsrail dostu olan biri, bu söyleme inanıyorsa Obama’ya oy vermemesi için çok geçerli bir nedeni var demektir. Ancak gerçek olan şu ki kamuoyu yoklamalarına göre ABD’li Yahudilerin büyük bir çoğunluğu Obama’ya oy verecek. Bu kişiler, İsrail yanlısı ve onun yok olmasını  asla arzulamayacak bir kesim. Bu şartlarda durum gerçekten mantık dışı ve garip…

Bu karışık durumu şöyle izah edebiliriz; Obama’nın Chicago’daki ilk görevi yerel anlaşmazlıklara çözüm bulmaktı. Ve bu işte oldukça başarılı oldu.  İran’ın nükleer tehlikesine karşı da, bir çare bulabileceği umut ediliyor. Obama’nın atlanmaması gereken diğer bir söylemi ise gereğinde şiddete başvurabileceği.  Obama başkan olarak seçildikten sonra bu sorunlar üzerine daha çok eğilecek. Washington’da İsrail’in saygın bir gazetesinin muhabiri olduğum dönemlerde, İsrail ile sıkı ilişkileri olan diplomat ve işadamlarıyla kurduğum dostluklar halen devam ediyor.  Şimdi görüşlerini aldığım bu kişiler, Obama’yı yakından tanıyor ve işbirliğinde bulunuyorlar. 

Örneğin Dennis Ross, Obama’nın İsrail- Filistin çözümsüzlüğünde etkin olacağına inanıyor. Tabii ki Obama’nın barışçıl bir çözüm bulabileceğini, hiç kimse garanti edemez.  Ama iktidara gelecek yeni ABD yönetiminin barış için elinden geleni yapacağına emin olabiliriz.

1980’li yıllarda ilk kez görevli olarak Washington’a gittiğimde biri beyaz diğeri  siyahi  bir çifti birlikte gördüğümde şaşırıyor, kendi kendime Amerika ilerliyor diyordum.  Günün birinde melez bir kişinin ABD başkanı olabileceğini hiç düşünmemiştim.  Obama’nın böyle bir  umut besleyen kişilerin hayallerini gerçekleştirebilmesini diliyorum.

Obama ve İran

Bu Salı sabahı Haaretz gazetesi Obama’nın İran’a karşı tutumunu irdeliyor ve şöyle diyor: “Obama’nın İran ile diyalogun yenilenmesini desteklemesi, İsrailli siyasetçileri rahatsız ediyor. Obama’nın İran’ın nükleer programı ile ilgili tutumu İsraillileri tatmin etmekten çok uzak. Ama tabii ki tam tersi de olabilir, İran ile diplomatik ilişki kurmadaki başarısızlık, Obama’nın başkanlığını zorlaştırabilir. Ancak bu durum İran tehdidi ile karşı karşıya olan İsraillileri pek de ilgilendirmiyor.

Obama’nın zaferi, ABD’nin  dünyadaki imajı açısından da olumlu etkiler doğurabilir.”

İsrail seçime hazırlanıyor

İsrail’de bazı partiler kapanıyor, diğerleri açılıyor ,başkalarıyla birleşiyor, şubat  seçimleri sonrasında yeni oluşturulacak Knesset’in eskisinden çok daha  farklı olacağını tahmin ediyoruz.

Tahminler Netanyahu başkanlığındaki Likud’un 12 olan milletvekili sayısını 30’a çıkartacağı, Tsipi Livni başkanlığındaki Kadima Partisi’nin de az bir farkla Likud’u geçeceği yönünde.

İşçi Partisi ilk kez üçüncü parti konumuna düşecek. Bunun sebebi de, lideri Ehud Barak’ın halkın  destek görmemesi. Herkes onu iyi bir savunma bakanı olarak görüyor ve öyle kalmasını istiyor.  İşçi Partisi, bölünmeye başladı. Barak, partinin sosyalist  geçmişini canlandırmak üzere, kapitalizmin çirkin yönlerine hücum etme yolunu seçti.

Kibutzda doğan Barak ,başbakanlıktan istifa etmek zorunda kaldıktan sonra, iş dünyasına girmiş birkaç yıl içinde bir servet edinmiş ve Tel Aviv’in en seçkin bölgesinde bir daire satın almıştı. Buna hakkı vardı ama şimdi kapitalizme cephe alması pek samimi görünmüyor. Tahminler bu gün 19 milletvekili olan İşçi Partisi’nin 15 milletvekili çıkartabileceği yönünde…

Seçim kampanyaları henüz başlamadı, şubata dek pek çok şey değişebilir.  Likud ile Kadima partilerinin Knesset’te birbirlerine çok yakın güçlerde olacakları ve her ikisinin de birinci parti olabilmek için mücadele edecekleri biliniyor.