Marko Paşa Hattı...

Tilda LEVİ Köşe Yazısı
4 Haziran 2008 Çarşamba

Cep telefonunuza gelen mesajların kaçta kaçını reklamlar oluşturuyor, farkında mısınız? Kimini hemen silerken, kimine de gözümüz takılıyor. Bu da toplumun istenilen oranda tüketmediğinin, daha doğrusu tüketemediğinin bir göstergesi. Örneğin; beyaz eşya satan dükkanların yaptığı promosyonlar gerçekten cazip. Çamaşır makinesine ihtiyacınız olduğunu varsayalım. Kulağa ilk cazip gelen “Eskisini ver, yenisini al” sloganıdır. Zira eski makinenizi ne yapacağınız kendi başına bir sorundur. Ayrıca yenisini alırken eskisi için de birkaç YTL hesaptan düşülüyor. Başka seçenek  de; çamaşır makinesi alana ikinci ürün, örneğin buzdolabı, yarı fiyatına veriliyor. Her ne kadar bilinçli bir tüketici olsanız da buzdolabınız arıza sinyalleri vermeye başlamışsa “bu fırsat kaçmaz” psikozuna girmeye başlarsınız. Çok genç değilseniz satıcı size potansiyel müşteri gözüyle bakmaya başlar. “Biraz dinlenin” deyip metal masasının önündeki iskemlelere sizi buyur eder ve iki çay ısmarlar. Bu arada gözünüz dev ekranda yüzen boy boy renkli balıklara takılır. Ne hoş! Tabii klimadan gelen serin hava hoşunuza gittiğinden “yatak odasına da mı taksak?” sorusunu gündeme getirir.

Sayısız taksit seçeneklerinin, veya peşin ödemede yapılan indirimin ardından, dükkana ikinci veya üçüncü girişiniz olmasına rağmen “kararlıysanız birşeyler daha yaparız” sözleri sıralanır.

Böylesi bir öngörüşme ya da ön alışverişin ardından gelen karar mekanizması tabii ki her ailede farklı sonuçlanır. Kimileri sadece gereken çamaşır makinesini alırkeni kimi de kampanyadaki ikili ürün seçeneğini değerlendirir. Hepsini uygun taksit ve indirimlerie alabilecekler çıkacağı gibi, ‘çamaşır makinesi bu yıl da idare eder’ diyenler çoğunlukta olacaktır muhtemelen.

* * *

Gelelim daha çok üst gelir grubunun rağbet ettiği bir caddeye; İstanbul’un 5th Avenue’su diye adlandırılan, dünya markalarının çokça yer aldığı Abdi İpekçi’ye...

İşler şehrin hiçbir kesiminde istenildiği gibi yürümüyor. Her sektör kendi içinde satışları özendiren yöntemler arayışında. Vitrinlerinde ilan etmeseler de, bazı büyük mağazalar her ayın birinci günü %50’ye varan indirimler yaparken, kimileri ise aynı oranı her ayın son iki günü uyguluyor. Butik tarzı dükkanlar  da vitrinin şıklığını bozmayacak, nerdeyse dekorasyonun bir parçası gibi gözüken çerçeve şeklinde bir fotoblokta, kiminde istiridye içinde bir inci, kiminde kocaman bir elmas, bir diğerinde ise uğur böceği yerleştirmiş.

Dükkana girdiğimizde  giysilere iliştirilmiş inci, böcek, veya elmas ürünün indirim oranını belirtiyor. Haftasonunda gördüğünüz fotobloklar,  indirime girilmemiş gibi pazartesi vitrinden çıkartılıyor. Bu da başka bir yöntem.

* * *

Aşırı uçta iki örnek vermeye çalıştım. Ekonominin kötüye gittiğini anlamak için dataların açıklanması gereksiz. ABD bile tüketimi destekleyip ekonomiyi canlandırmak için, vatandaşından aldığı vergiyi iade etti.

* * *

Üretim, tüketim, ekonomi derken cemaatimizde de yeni bir oluşum gerçekleşti. “Öneri, görüş ve şikayetler için mail yoluyla iletişim.” Gerçi bu duyuru e-posta kullanan tüm cemaat bireylerine gönderildi. Gazetemizde ise haber olarak yer alıyor. Yine de konuya bir kez daha açıklık getirmek istiyorum. Zira daha önceleri cemaat üyelerinin her ayın belli bir günü önceden randevu alarak yetkililerle görüşebilecekleri bir sistem oturtulmaya çalışıldı. Yürümedi.

Dolayısı ile, zamana karşı yarıştığımız bu devirde yönetim daha iyi hizmet verebilmek için e-posta yöntemini kullanıyor.

Cemaat ile ilgili sorunlarınızı, oneri-sikayet-hb@hotmail adresine yazarsanız, en kısa zamanda yanıt alacaksınız.

Cemaat yönetiminin ilk kez tabana bu denli yakınlaşması takdir edilecek bir olgudur. Dilerim, e-posta’dan  sadece kurum, dernek ve kuruluşlarla ilgili olanlar değil, özellikle işleri gereği cemaat etkinliklerine katılamayan, birçok karardan haberleri olmayan cemaat üyeleri de yararlanır.

Sadece körler ve sağırlar birbirlerini ağırlarsa Marko Paşa Hattı’na yazık olur.