Gençliğin güzel yüzü

Tilda LEVİ Köşe Yazısı
19 Mart 2008 Çarşamba

Evliliğinizin ilk yıllarında birileri size “on yıldır evliyiz”dediğinde genel tepkiniz “bir asır gibi, ne kadar da uzun” şeklinde olurdu. Aradan zaman geçer, siz de önce on yıl, derken yirmibeş yıllık evli olursunuz. Siz yirmibeş yılın bir çırpıda geçtiğine inanmazken, genç evliler de yirmibeş yıllık birlikteliğe “mümkün değil” gözü ile bakarlar.

Bu süreçler hep orantılı mıydı? diye düşünüyorum.Çark döndükçe,çağın getirdiği değişimler haricinde, orantı hep aynı. Onbeş yaşındaki ergen kırkbeş yaşındakini orta yaşlı bulurken, kırkbeşindeki yetmiş yaşında olanı nedense yaşlı bulmuyor.

* * *

Bu konuyu açmamın iki nedeni var.Birincisi,insanların eskiye oranla kendilerine daha iyi bakmaları, dolayısı ile daha dinç ve birlikte olmaktan keyf alınacak durumda olmaları. Tıpkı geçtiğimiz hafta ‘altın yılı’nı yani ellinci evlilik yıldönümünü kutlayan,çok sayıp sevdiğim Gilda ve Albert Arditti çifti gibi. Umarım burada yazdığım için kızmazlar. Albert Arditti hala lacivert bakıyor, espri yapıyor; Gilda ise hala yürüyüş yapıyor,herkesi idare ediyor! Aslında hala sözcüğünü kullanmam  da doğru değil.

Ne mutlu onlara ki,uzun yıllardır birlikte oldukları arkadaşları ile bir sevgi çemberi içindeler. Biraz yakın biraz uzak, çocukları ve torunlarıyla birlikteler.Her ikisine de sağlıklı, güzel yıllar diliyorum.

İkinci neden ise katıldığım bir Golden Age toplantısı oldu.Genelde benzer toplantılara kolumda saate bakarak girer, zamanım dolunca da giderim. Bir telaştır sürer gider. Yetişilecek başka bir iş, verilen bir randevu çalışma hayatının gerekleridir.

Bu kez çok farklı bir ortamda,ortak bir çok konuyu paylaşabildiğim dostlarla bir aradaydım. Ekibin her yaş kesiminden oluşması, duyarlılığı en üst seviyede tutmak istemeleri, hedef noktaya nasıl ulaştıklarını anlamaya yetiyordu. Purim dolayısıyla “Golden”ların yapmış oldukları inci/gümüş karışımı kolyeler, kesecikleri açıp onları takan herkesin üstünde farklı yansıyordu. Keselerin içinde Golden Age logosunun bulunduğu kağıtta şöyle bir cümle vardı: “Gençliğin güzel bir yüzü,ihtiyarlığın güzel bir ruhu vardır.”

Her ne yaparsanız yapın, verdiğiniz oranda alırsınız.Gerek Golden Age Yönetim Kurulu üyelerinin, gerekse o gün konuklardan duyumsadığım, huzurlu ve her an vermeye hazır bireylerin bir arada bulunuşuydu. Farklı bir nefes aldığımı, bana yeni bir pencere açtığını ve yeni bir görüş açısı oluşturduğunu hissettim. Dilerim çok fazla ‘Golden’ olmadan pencereyi daha fazla aralayabilirim.

* * *

Yahudi geleneklerine göre düğün töreni sırasında damat bir bardak kırar. Amaç iyi gününde de kötü olayları anımsamaktır. Ne yazık ki, bugün böyle bir benzerlik yaşadım. Güzel başlayan bir gün, dostumuz, otuz yıllık arkadaşımız Beki Mizrahi’nin bizleri bıraktığı haberiyle son buldu. Her zaman bakımlı, her zaman sabırlı Beki; nice gelinlere mutluluk kattın. Ve bir ‘Golden’ olamadan gittin. Rahelikalar seni özleyecek.