Gazze ablukası ve İsrail’in ikilemi

Erol Güney Köşe Yazısı
23 Ocak 2008 Çarşamba

İsrail’in Gazze’yi abluka altına alması, her gün Sderot üzerine fırlatılan ve yaşamı adeta felç eden 50 kadar Kassam füze yağmuru büyük ölçüde son buldu.  Ancak uluslararası baskı sonucu İsrail, Gazze’de bulunan elektrik santralinin çalışması için gereken gücü sağlarken, hayati önemi olan bazı ihtiyaç maddeleri ile ilaçların sevkiyatına izin verdi.

Şimdi sorunlar BM’nin Güvenlik Konseyince incelenerek, dengeli bir sonuç alınmasına çalışılacak. Ancak bu şekilde İsrail ile Gazze’de kontrolü elinde tutan radikal Hamas ve İslami Cihad arasındaki çatışmaya son verilebilir.

İlk sorun; Sderot ve Gazze yakınlarındaki diğer yerleşim bölgelerine yedi senedir sürekli yağan Kassam füzeleri. Buralara yakın kibutzların İsrail sınırları içinde yer aldığı ve 6 Gün Savaşı’nda elde edilen topraklarda kurulmuş olmadığının altını çizmek gerekir. İsrail misilleme olarak Gazze’ye 3 ila 5 kmuzaklıktaki bölgelerde bulunan silahlı teröristleri hedef alarak her gün bir kaçını etkisiz hale getirmeyi başarıyor. Tüm bu yaşananlar Gazze sınırında sürekli bir güvensizlik duyulmasına neden oluyor.

İkinci sorun; İsrail’in ve bazı ülkelerin Gazze’yi abluka altına alarak kısıntılara neden olması ve Hamas’ın üstünde baskı uygulaması. Hamas, İsrail’in yasallığını ve varlığını kabul etmediği sürece, aralarındaki ilişkinin normale dönmesi beklenemez. Öte yandan Mahmud Abbas’ın başkanlığındaki Filistin Yönetimi ile Filistin halkının kalbinde yer alan Hamas arasında sürekli bir çatışma yaşanıyor. Bu da bölgedeki durumun daha da karmaşık hale gelmesine neden olurken, henüz ufukta herhangi bir çözüm görülmüyor.

Açık olan bir konu varsa o da, İsrail’in bölgedeki elektrik santralinin çalışmasını engellemek için yakıt ikmalini ve Gazze’ye sağladığı elektriği de kesemeyeceğidir. Çünkü Gazze’de halkın yaşamı bu durumda tehlikeye giriyor.  Zira Mısır, bölgenin elektrik ihtiyacının ancak çok küçük bir bölümünü sağlamaktadır. Aynı zamanda gıda yardım paketlerinin tedariki de engellenmemeli, aksi taktirde BM 860 bin Gazzeliye   vermeyi planladığı gıda yardımı perşembeye kadar dağıtılamayacak. Ayrıca gıdanın sevkıyatını yapacak kamyonlara da yakıt sağlanması gerekiyor. Görülüyor ki durum gerçekten karmaşık. Örneğin: Uluslararası yardım kuruluşu Oxfam’ın açıklamasına göre hayati pompaların çalışması için gerekli yakıt sağlanamazsa bölgenin tüm kanalizasyon ve temiz su sistemi çökmenin eşiğine gelecek.

Batılı ülkeler,  gerek Sderot üzerine atılan füzeleri,  gerekse İsrail ablukasını kınıyorlar. İsrailli yetkililer toplu cezayı uygulayanın kendileri değil, Hamas olduğunu söylüyorlar. İsrail Savunma Bakanlığı sözcüsü Şlomo Dror: “Kassam füzeleri Sderot üzerine yağarken, bunun Hamas tarafından uygulanan toplu bir ceza olduğunun söylenmemesi oldukça tuhaf” dedi.   İsrailli yetkililer ayrıca Gazze’de uygulanan yoğun karartmanın Hamas’ın bir oyunu olduğunu, yakıt kısıtlaması yaşansa bile böylesine karartmalara sebebiyet verecek kadar olmadığını açıkladılar. Karartmalar Hamas oyunu olsa da, olmasa da bölgede İsrail’in tahmininden fazla etki yaptı. İsrail, hayati konulardaki kısıtlamalara son verirken, yolcu araçları için gereken benzin kısıtlamasına devam etti. Partisinde yaptığı konuşmada Olmert: “Gazzeliler, İsrail’in güneyindeki halkın barış içinde yaşamasına izin vermeyen terörist bir idare altında yaşadığı sürece yaya kalabilir” dedi.

Gazze halkı Hamas’ı sorumlu tutuyor mu?

Gazze halkı Hamas’ı  pek de sorumlu görmüyor. Her ne kadar Hamas idaresinin kendilerine fakirlik ve sefalet getirdiğinin bilincindeyseler de, İsrail’in düşman olduğunu ve Sderot’a düşen füzeleri sadece bahane olarak kullandığını düşünüyorlar. Onlara göre İsrail’in gerçek amacı, Gazze’deki Hamas hükümetine son vermek. Aksini düşünenler ise bunu yüksek sesle söylemekten çekiniyorlar. Bu da Hamas’ın bölgede gücünü henüz kaybetmediğinin göstergesi.

İsrail’in ikilemi

Gözlemciler durumu şöyle özetliyorlar: İsrail’de Gazze’ye yeniden girilmesi yolunda baskılar var. Ancak hükümet ve ordu bu fikirde değil. Böyle bir harekatın bedelinin oldukça ağır olacağını biliyorlar. Hamas ordusu güçlü ve iyi hazırlanmış durumda. Ayrıca Gazze’ye girmenin, Sderot üzerine atılan füzelere son verip vermeyeceği şüpheli. Bu nedenle çözüm; Hamas ile ateşkesin sağlanması. Hamas bunu istiyor çünkü; politik ve askeri olarak güçleneceğini, zayıf düşecek Mahmud Abbas’ın kendisi ile işbirliği yapması gerekeceğini öngörüyor. Ancak bu gerçekleşirse FÖY ile İsrail arasındaki barış sürecini tehlikeye düşürebilir. Ama ateşkesin en önemli sakıncası, her ne kadar önlem alınırsa alınsın Hamas’ın daha da fazla silahlanmasını engelleyememesi. Bu nedenle İsrail’in kararı ne olursa olsun oldukça riskli görünüyor.

Gerilim dorukta

Winograd Raporu’nun nihai halinin yayınlanacağı 30 Ocak tarihi yaklaştıkça İsrail’de durum oldukça karmaşık görünüyor. Şimdiden İsrail Başbakanı Olmert’in istifasını isteyen bir hareket başladı.

Rapor, Olmert üzerinde yoğun baskılar yaratacak. Özellikle Hizbullah’a karşı savaşta yer alan ihtiyat askerleri ve subayların yanısıra savaşın son günlerinde Güvenlik Konseyinin 1701. maddesiyle çözüm bulacağı açıkken boş yere öldürülen 33 askerin aileleri bu baskıyı kuvvetlendirecekler.

Olmert’e göre, bu son saldırıda her ne kadar istenilen sonuçlar elde edilmediyse de,  İsrail lehinde bir kararın geçmesinde etken oldu. İsrail ziyaretini sürdüren BM’nin  Amerikan elçisi  Bolton  kararın metni üzerine görüşmeler yaparken, İsrail’in askeri harekatının söz konusu kararın çıkmasında etkili olmadığını açıkladı. Kararın istediği gibi başarılı olmadığını açıklayan Bolton, İsrail hava kuvvetlerinin yanlışlıkla 28 sivili öldürmesinden sonra Rice’ın kendisinden bir an önce çözüm bulmasını istediğini, bu nedenle metinde önemli ayarlamalar yaparak kabul etmek zorunda kaldıklarını anlattı.

Winograd Raporu’nun açıklanması öncesinde İsrail basınında bir yandan Olmert’in  kalmasını, diğer yandan onun da Genel Kurmay Başkanı Halutz ve Savunma Bakanı Amir Peretz gibi istifa etmesini isteyen yazılar yer alıyor. Olmert,  direnmek konusunda kararlı ve Savunma Bakanı Barak’ın da onu desteklemesi bekleniyor. Gerçi Barak İşçi Partisi lideri olarak seçilmeden önce Kadima Partisi’nden başka bir başkan seçmesini isteyeceğini açıklamıştı. Bu durumda Dışişleri Bakanı Tsipi Livni güçlü bir aday olarak görülüyor. Ama bölgedeki durum, özellikle İran’ın nükleer alandaki gelişmeleri,  Barak’ın fikrinden cayarak Olmert’i desteklemesini gerektiriyor. Olmert, Suriye’deki gizli tesisi bombalayarak riskli kararlar alabileceğini gösterdi. Genelkurmay Başkanı Aşkenazi’nin “İran’ın nükleer güç olması İsrail tarafından kabul edilemez bir durumdur”dediğini de unutmamak gerekiyor. Askeri yorumcular, İsrail’in İran’da neler olduğunu görecek bir uyduyu fırlattığına dikkati çektiler. Ayrıca İsrail, bu hafta 4bin kilometrelik menzile sahip balistik bir füze fırlatmayı denedi.