Güzel şeyler de oluyor...

Prof.Dr.Esther Benbassa, Şalom`un 60.yıl etkinliklerinde konuşması olarak davet edildiği panelde Yahudi bilincinin oluşumunun salt acı deneylerden yola çıkarak açıklanmasına karşı çıktığını, köklü Yahudi kültürünün olumlu bir yaklaşımla da irdelenmesinin zorunluluğunun altını çizdi.

Yakup BAROKAS Köşe Yazısı
24 Ekim 2007 Çarşamba

Şalom’un 60. yıl etkinliklerinde konuşmacı olarak davet edilen Sorbonne Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Esther Benbassa, Prof. Dr. Elda Abrevaya’nın; Freud ve Derrida’yı örnek göstererek Yahudilik bilincinin oluşmasında antisemitizmin rolüne değinen konuşmasını çok beğenmekle birlikte görüşlerine tam olarak katılmadığını belirtti.
Tarihçi, Yahudi kimliği ve bilincinin oluşumunu niye hep pogromlar, antisemitizm, Holokost gibi acı deneyimlerden yola çıkarak açıklamaya çalışıyoruz. Olumlu bir yaklaşımla Yahudi dinini ve köklü kültürünü irdeleyelim, Yahudiliği bu olumlu değerlerde arayalım. Yoksa alanı Lubavitch’lere bırakırız görüşünü ileri sürdü.
Geçmişte Holokost’un, Yahudilik kimliğinin temel taşlarının en önemlilerinden biri olduğunu ileri sürmüş ve bu konuda duyarlılığımı dile getirmiştim. Ancak bugün düşünüyorum da Lubavitch akımının, Yahudilik dinini ve uygulamalarını, bu dinin mensuplarına hiçbir zorlamaya gitmeksizin ‘güler yüz’ ile benimsetmeye çalışması ve bu yönde oldukça önemli yol alması pek de kınanacak bir davranış olmasa gerek.
Bir ravın dediği gibi Yahudileri sinagoglara çekmek adına güleç, hatta ‘komik’ bir din adamına gereksinme varsa o da sağlanmalıdır.
Ben dayatmaya, güncel tanımıyla ‘mahallenin baskısı’na karşıyım, yoksa her bireyin özgür iradesi ile kendi yolunu seçmesine değil.
* * *
60. yıl kutlamalarından sonra Yayın Yönetmeni Tilda Levi ve eşlerimiz ile birlikte, maalesef etkinliğe katılamayan gazetemizin Judeo- Espanyol sayfası duayenlerinden Klara- Eli Perahya’yı ziyaret ettik. Bu ziyaretin üç amacı vardı; ilki Eli Perahya’ya geçmiş olsun demek, ikincisi yine Eli Perahya’nın tüm bilgeliği ile çözümlediği bir soru hakkında kendisinden bilgi edinmek ve de ‘Şalom’da 60 yıl’ kitabını armağan etmek.
Eli Perahya nükteli bir tavırla kitabı eline aldı ve tartar gibi yaparak; “çok da ağır, belli ki çok değerli” dedi.
60. yıl etkinlikleri kapsamında yayımlanan almanağa birkaç kez başyazılarımda değindim. Ben şahsen 1965 yılında Onursal Başkanımız Bensiyon Pinto’nun  rahmetli dostum Hayim Eskenazi’nin yönetimindeki Yıldırımspor Kulübü tarafından sahneye konan ‘Batşeva’ oyununda Kral David rolünde oynadığını, Dostluk Yurdu Derneği’nin 1967 yılında Av.Yuda Saygıbilen’in yanı sıra Mişon Aydoğan, David Eskenazi, Avram Behar, Moşe Behar, Şapat Aviente ve Moris Behar gibi gençler tarafından kurulduğunu, Milli Güvenlik Kurulu’nun 1979 yılında Mişne Tora’ya 7.000 Liralık bir bağışta bulunduğunu ve bu tür ilginç haberleri okuduğumda ayrı bir haz duydum.
‘Şalom’da 60 yıl’ kitabı, cemaatimize 60 yıl boyunca hizmet etmiş nice kişinin özverili çalışmalarını Şalom’un penceresinden izleyebilme olanağını sağlıyor…
* * *
Dostluk Dergisi’nin 10. sayısı elime geçti; Editörü Aylin Yengin’in de belirttiği gibi 10. sayıda ‘istikrar’ yakalanmış. Dergide yer alan tüm yazılar amacına uygun, hatta işlevsel olarak belli bir dernek konseptini bile aşar nitelikte.
Alis Daron ve Elza Kohen’in ‘Hasköy Ruhani Lisesi’ni ele aldıkları inceleme tarihsel bir belge olarak dikkati çekiyor. Keza Coya Delevi’nin ‘Anılarımdaki ve şimdiki Galata’ da geçmişi araştırmaya yönelik nostaljik bir girişim. Deniz Razon Toros’un ‘Kenaan’ın kapısı Yeriho’ başlıklı yazısını okurken yine aynı tarihi tadı ediniyoruz.
Rav Mendy Chitrik’in Tevrat Dönemi’nin gerçek kanıtlarına İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde ulaşması beni gerçekten hayrete düşürdü. Yeruşalayim’de ortaya çıkan 3000 yıl önceye ait en eski belge yanı başımızdaymış da haberimiz yokmuş. Şaşırmamak mümkün mü?...
Bu vesile ile yakında AKM’de sahne alacak olan dev proje ‘Masada’ müzikali için Dostluk Yurdu Derneği’ni şimdiden kutluyor, başarılar diliyorum.