Hanuka ve mucize beklentileri

Dünyada antisemitizmin giderek güç kazanması, bu çarpık zihniyetin radikal kesimlerden merkeze kayması ve Ahmedinejad`ın Tahran`da Holokost`un varlığını inkar eden bir uluslararası konferans düzenlemesi günümüzün kaygı veren gelişmeleri. Bugünlerde kutlayacağımız Işıklar Bayramı`nın zihinleri aydınlatmasını dileyelim.

Yakup BAROKAS Köşe Yazısı
13 Aralık 2006 Çarşamba

Hanuka Bayramı 2000 yıl önce Yahudilerin Helenlerle savaşını anlatır. Helenler, Yahudi din ve geleneklerini yıkmak için ellerinden gelen her şeyi yapar, Şabat kutlamaları, Kaşerut, Brit-Mila gibi temel uygulamaları yasaklarlar.
M.Ö 175 yılında Helenler Yahudileri daha da aşağılamak amacıyla domuzlar soktukları Beit-Hamikdaş’ı talan ederler. Helenlere karşı savaşan Makabiler Kutsal Mabed’e girdiklerinde kandil yakmak isterler ve sadece bir güne yetecek kadar yağ bulurlar. Fakat bir ‘mucize’ gerçekleşir ve yağ sekiz gün süre ile yanar.
Burada sorgulanması gereken ‘mucize’ tanımının ne anlama geldiğidir; kimine göre bilimsel olarak açıklanamayan doğa kurallarının ötesinde gerçekleşen bir olgudur, kimine göre ise sıra dışı, gün be gün rastlanmayan, tanrısal bir gücün müdahalesi ile ortaya çıkan bir oluşumdur mucize.
Kimi septik ‘ben görmediğime inanmam’ der, kimi ise mucizelere hep din kitaplarında, Talmudik dönemlerde tanık olunduğunu, günümüzde, modern çağda  böylesi gerçeküstü olaylar yaşanmadığını ileri sürer. Belki de en iyimser bir yaklaşımla bu görüşün savunucularına göre mucize ‘olumlu bir rastlantıdır’.
Oysa çevremizi biraz dikkatlice gözlemlediğimizde her an bir mucizenin gerçekleştiğinin ayırtına varırız. Bir bebeğin doğması, bir çiçeğin açması, kuşun uçması mucize değil de nedir? Mucizeyi doğa kuralların ötesinde değil, doğa kurallarının kendisinde aramak gerekir. Mucize doğalın içinde doğal olmayanı görmektir.
Konuyu sosyal boyutlara indirgediğimizde belki 20. yy.’da, soğuk savaş döneminde nükleer güce sahip iki süper gücün düğmeye basmamaları, Berlin Duvarı’nın bir günde çökmesi, I. Körfez Savaşı’nda atılan sayısız scud’ın  ölüme yol açmaması birer mucizevi olay olarak kabul edilebilir.
* * *
11ᆠ Aralık tarihlerinde, Tahran Üniversitesi’nde Holokost’un gerçek  olmadığını kanıtlamak adına düzenlenen konferansa 30 ülkeden 67 öğretim üyesi katıldı.
İran’ı ziyaret eden Filistin Özerk Yönetimi Başbakanı İsmail Haniye yaptığı konuşmada ‘İsrail Devleti’ni tanımayacağı’ yönündeki görüşünü yineledi. Acaba bu nefret sürdükçe bölgede barışın sağlanması için bir mucizenin gerçekleşmesini mi beklemek gerekiyor?
* * *
2 Aralık Cumartesi günü Radikal Gazetesi’nde “Takva”, “Abdülhamit Düşerken”, “Salkım Hanımın Taneleri” gibi filmlerden ve “Yabancı Damat” dizisinden tanıdığımız sinema ve tiyatro oyuncusu Güven Kıraç ile gerçekleştirilen söyleşide sanatçı; “Bence Yahudiler, Hitler'in yaptıklarının faturasını bütün dünyaya kesiyor. Kin duydukları şeyi kendileri tekrarlıyor.  (…) Yahudiler içinde de bu savaşçı politikacılara muhalif olanlar var ama şiddetle destekleyenler de var tabii. Amerika'nın sahibi onlar, Hollywood'un sahibi, her şeyin sahibi. Bunlar sır değil ki…” demek suretiyle tüm dünya Yahudilerini hedef haline getiriyor, bildik komplo teorilerini bir kez daha savunuyor ve Ahmedinecad tarzı bir söylem ile antisemit yüzünü açıkça ortaya koyuyor.
Üzücü olan antisemitizmin ülkemizde bağnaz çevrelerden giderek daha merkeze kayması ve liberal bildiğimiz gazetelerde de yer bulabilmesi. Acaba dünyada antisemitizmin yok olması için de bir mucizenin gerçekleşmesini mi beklemek gerekiyor?
Hanuka Bayramı’nın yaydığı ışığın tüm dünyayı aydınlatması umudu ile…