Soykirim Endüstrisi

Ne yoksulluk içinde yüzen Ermenistan bu son garip hatta faşizan yasayla zenginleşecektir ne de Diaspora Ermenileri geçmişin tarihsel bağlamında bugünkü toplumsal ve siyasi konumlarına doğru oturacaklardır. Rövanşist duygular sadece sahibini kemirir.

İvo MOLİNAS Köşe Yazısı
9 Ocak 2008 Çarşamba

Fransa’daki neredeyse tüm sağı ve solu toplayan Le Monde, Le Figaro ve Liberation gazeteleri başyazıları dahil olmak üzere sözbirliği etmişçesine, Fransa’da geçen hafta yaşanan garabetin kategorik yanlışlığından bahsetmişlerdi Meclis oylamasından önce.
Ama rövanşist ruh, beyinleri zedeleyince 550 milletvekilinin bulunduğu bir parlamento, beşte bir katılımın yarattığı çoğunluk oyuyla hiçbir uluslararası mahkeminin görüşmediği bir konuyu kendi istekleri doğrultusunda düşünceye kapattılar.
İnsanın böylesi azınlığın çoğunluğa tahakkümüne izin veren bir parlamenter sisteme isyan edesi geliyor.
Neredeyse tüm dünya kararın saçmalığından bahsediyor ama 106 milletvekili çıkıp Türkiye’nin, AB’nin ve hatta Fransa’nın mesaisini anlamsızca işgal edip yıpratıyor.
Evet, Fransız parlamentosunun onayladığı sözde Ermeni soykırımının inkar edilmesine cezai müeyyide uygulayan yasa eğer Senato’dan da geçer ve sonra da Jacques Chirac tarafından onaylanırsa Fransız tarihinin yeni bir kapkara lekesine acaba ileride yine bir özür gelir mi dersiniz?
Dreyfüs olayından yıllar sonra gelen özür her ne kadar modern devlet ciddiyetiyle bağdaşıyorsa da, düşüncenin ve ne tarihçiler ne de yargı bağlamında kesin bir ortak paydaya ulaşılamamış meselenin tartışılmasına ambargo koymak Montesquieu’nün ülkesine yakışıyor mu? Bu 18. Yüzyıl dahi Fransız düşünce adamının dünya demokrasisine hediye ettiği ve özgürlükçü anayasaların çok kez göz önünde bulundurduğu bir ilke olan ‘güçler ayrılığı’ prensibi bakalım bunun mucidinin ülkesinde nasıl çalışacak?
Türkiye’nin AB’ye girmesine kategorik olarak set çeken kimi vizyonsuz ve şoven bir avuç Fransız vekille, onları havaya sokan kimi Ermeni vekillerinin yaptıkları bu akıllara ziyan girişim bakalım Montesquieu’nün fikir babası Serato’da neye uğrayacak?
Eğer orada da rövanşist duygu egemen olursa Fransa’nın Voltaire, Rousseau, Montesquieu ile başlayan ve Camus ve Santre ile iyice pekişen mutlak özgür düşünce geleneği demode olacak!
Montesquieu’nun biraz da ırkçı kokan ama bir o kadar ilginç olan teorisine göre insanın beyninin çalışkanlığı ve parlaklığı iklim ile doğrudan bağlantılıdır. Ona göre Fransa’nın bulunduğu Orta-Batı Avrupa’nın orta soğukluktaki ikliminde yaşayanlar sıcak bölgelerde yaşayanlara göre daha fazla düşünür, üretir ve doğruya yaklaşır. Buradan hareketle acaba diyoruz, son senelerde Fransa’yı kasıp kavuran aşırı sıcaklar Parlamento’nun kimi vekillerini de mi etkilemiş?...
Önemli bir farkı hatırlatmakta fayda var. Kimi gazeteler, Yahudi Soykırımı Holokost’un da inkar edilmesinin cezalandırılmasını aynı şekilde düşünce özgürlüğüne karşı bir uygulama olduğunu ileri sürüyorlar.
Pek tabii ki tartışılabilir, örneğin bir kurgu romanda yazar istediğini söyleyebilir, yaratıcılık adına. Lakin Fransa’da yürürlükte olan ve Holokost’u inkar edeni cezalandıran ‘Gayssot Yasası’, temelini ve gerekçesini bilimden ve gerçek tarihten alır yani 2. Dünya Savaşı’ndan sonra kurulan ve Holokost icraatçilerinin kimilerinin yargılanıp mahkum olduğu Nuremberg Mahkeme’lerinin sonuçlarına dayanır. Gayssot Yasası, hukuksal önemlerini almış, yani ceza tanımını bu sene 60. yıldönümü kutlanan Nuremberg duruşmalarında muhkûm edilen suçlar biçiminde ifade eder...
1915 Ermeni olaylarını bir soykırıma dönüştürmeye çabalayan söylem ve yasanın, ne gerçek temeli vardır ne de herhangi bir uluslararası mahkemenin sonuçlarına dayanmaktadır. Yüzbinlerce Ermeninin yaşadığı büyük trajediyi, ‘soykırım’ gibi son derece tekil ve benzersiz bir uygulama mertebesine çıkartmak ne o ölen Ermenilerin çocuklarına ne yoksul Ermenistan’a yarayacaktır ne de Türkiye-Ermenistan ilişkilerine...
Rövanşist duygular sadece sahibini kemirecektir.
Yıllarını Fransızca ve Fransız kültürü, edebiyatı ve felsefesi ile yoğuran bu satırların yazarı, bir Arthur Rimbaud gibi dünyanın en büyük şairine sahip olan ve özgürlük, aydınlanma, demokrasi, varoluşculuk gibi devrim yaratan akımların sahiplerini doğuran Fransız kültürünün geçmişine ihanet etmeyerek her şeye rağmen bir avuç marjinal oyun bozana teslim olmayacağına inanmak istiyor!...