Şofar`in sesi

Yom Kipur`da çalınan Şofar, Roş Aşana`dan farklı olarak bir çağrı değil bir hatırlatmadır. Orucun sonunda, kutsal duyguların doruğa eriştiği aşamada Tanrı`nın Tek`liği ve Hükümranlığı hatırlatılır. 5767 yılı üç inancın birlikte güleceği, "medeniyetler savaşı" yerine, dinler arası diyalogun önem kazanacağı ve tüm dünyanın daha mutlu olacağı bir yıl olsun...

Yakup BAROKAS Köşe Yazısı
27 Eylül 2006 Çarşamba

Roş Aşana’da, tüm kötü anıları, acıları geride bırakarak 5767’yi barış, sağlık, mutluluk dolu bir yıl olması dilekleriyle karşıladık.
Savaş, yıkım, akan göz yaşları yeni yılda bölgemizde umutların yeşermesi için bir fırsat oluşturabilir mi? Ahmedinejad ırkçı söylemlerinden, Nasrallah ‘tarihi zafer’ çığlıklarından vazgeçer, gerçeklerle yüzleşerek   ateşkesi sürdürür,  bir Lübnan-İsrail barışı gündeme gelebilir mi? Hamas İsrail’i tanır ve ulusal birlik hükümeti içinde yer alır mı? Oldukça şüpheli görünen tüm bu olasılıkların yanı sıra Suriye’nin barış yolunda yeni umutların doğabileceği yönündeki açıklaması ‘her şeyin bir saati vardır’ deyişini anımsatıyor.
Tabi ki ülkemizde gün be gün asker ve sivillerin kanlarının akmasına neden olan PKK terörünün sonlandırılması birincil dileğimiz.
* * *
Eski dönemlerde ‘Şofar’ bir yangın, salgın hastalık veya saldırı haberini iletmek için çalınırdı. Babil sürgününden sonra, Babil kralı, bir ayaklanma çağrısı olabileceği endişesi ile Şofar’ı yasakladı.
Onuncu yüzyılda Saadia Gaon, Roş Aşana’da Şofar çalınmasının pek çok nedeni bulunduğunu açıklar. Roş Aşana yargı anıdır, herkesin kendini yargılaması gerektiği ‘Teşuva’ (pişmanlık) anıdır. Şofar’ın sesi vicdanımıza, iç dünyamıza yönelik bir çağrı, bir ‘alarm’dır.
Yom Kipur’un sonunda çalınan Şofar ise Roş Aşana’dan farklı olarak bir çağrı değil bir hatırlatmadır. Orucun sonunda, kutsal duyguların doruğa eriştiği aşamada Tanrı’nın Tek’liği ve Hükümranlığı hatırlatılır. O anda ne oruç, ne Teşuva, ne de Kipur söz konusudur, sadece geçmiş yıllarda da kutsal topraklarda Şofar sesinin yankılandığı anımsanır.
Manda yönetiminde, İngilizler, Filistin’de Arap milliyetçi akımların tepkisini uyandırmamak için Ağlama Duvarı önünde, duaya ayrılan küçük alanda, Yahudilerin Şofar çalmalarını yasakladılar. Ancak her yıl askerlerin sıkı denetim ve aramalarına karşın Kipur günü gizlice getirilen bir Şofar Ağlama Duvarı önünde çalınırdı.
1930 yılında Şofar’ı ile yakalanan Rav Moşe Tsvi Segal hapse atıldı. Ancak Başhaham Rav Avraham İtzhak, Rav Segal’in serbest bırakılmasına kadar oruca devam edeceğini İngiliz makamlarına bildirince salıverildi.
Roş Aşana bitiminde, Kipur öncesi bana ilginç gelen bu bilgileri aktarmak istedim. Babil Sürgünü’nden İngiliz Manda yönetimine iki bin yıl boyunca Şofar’ın sesinin susturulamaması Yahudiliğin sürdürülmesinde en önemli etkenlerden biri olmuştur.
* * *
Gazetemizin son sayısı ile birlikte Dostluk Yurdu Derneği Dergisi de okurlara ulaştırıldı.
Magazin niteliğinden uzak, Yahudi kültürüne ilişkin ciddi araştırma ve bilgilendirme yazılarını içeren dergi gerek tasarım, gerek içerik ve dil açısından kusursuz. Bunda gerçek bir profesyonel olan Editör Aylin Yengin’in büyük uğraş ve katkısı bulunduğunu sanıyorum.
Gazetemiz yazarlarından Coya Delevi’nin, değişik kaynak ve çalışmalardan yararlanarak kaleme aldığı “Coha ve diğerleri” başlıklı yazısı Matilda Koen Sarano’dan bir alıntı ile noktalanıyor:
“Cuha, Giufa, Coha ve Nasrettin Hoca öyküleri üç önemli kültüre ait olup, belki de hepimize birlikte gülmeyi sağlayabilecektir.”
5767 yılı üç inancın birlikte güleceği, ‘medeniyetler savaşı’ yerine, dinler arası diyalogun önem kazanacağı ve tüm dünyanın daha mutlu olacağı bir yıl olsun...
HATİMA TOVA