Bir konserin ardindan

``Bireylerin de, halkların da yaşamlarında en kötü çatışmalar genelde zulüm görenler arasında patlak verir`` Amos Oz / Aşk ve Karanlık

Yakup BAROKAS Köşe Yazısı
30 Ağustos 2006 Çarşamba

“Arapları emperyalizmle, sömürgecilikle, zorbalık ve baskıyla ezen, aşağılayan ve istismar eden de Avrupa; Yahudileri ezip zulmeden ve sonunda Almanların onları kıtanın her köşesinden söküp atarak çoğunu katletmesine izin veren ve hatta yardımcı olan da yine aynı Avrupa’ydı. Ancak Araplar bize baktıklarında -bu sefer Siyonist kisve altında- yine istismar etmek, kovmak ve zulmetmek için kurnazca Ortadoğu’ya geri dönen Avrupa’nın yeni bir uzantısını görüyorlar. Biz onlara baktığımızda ise kendimiz gibi kurbanları, zor şartlardaki yoldaşları değil, her nasılsa pogromları yapan Kazakları, kana susamış Yahudi düşmanlarını, kılık değiştirmiş Nazileri görüyoruz.”

Bu  alıntı “Şimdi Barış Hareketi”nin kurucularından, dünyaca ünlü yazar Amos Oz’un insanlık dramını gözler önüne seren kişisel bir destan niteliğindeki benzersiz romanı “Aşk ve Karanlık”dan  aktarıldı.
Amos Oz, A.B.Yehoshua ve 2. Lübnan Savaşı’nda oğlunu yitiren David Grossman uzun yıllar İsrailliler ile Filistinlilerin komşu birer devlet olarak birlikte yaşamaları için yoğun bir kampanya yürüttüler, barışa inandılar.
 Oz, barışçıl görüşlerinden ödün vermemekle birlikte savaş patlak verdiğinde vatanını korumak için gerekirse cephede, en ön safta mücadele edeceğini de dile getirdi.

“Doğu-Batı Divanı Orkestrası”nın kurucusu Daniel Barenboim, 1967 ve 1973 Savaşları’nda İsrail askerlerine destek vermek için cephede konserler vermesine ve adeta ulusal bir kahraman olarak karşılanmasına karşın 2001 yılında Kudüs’te Wagner’in müziğini çalarak pek çok kimsenin inançlarını yıktı, tepkilerine neden oldu.
Gazetemiz, belli ölçüde Türk Yahudi cemaatinin bir yansıması olarak algılanmaktadır. Bu nedenle her konuda objektif ve birleştirici olmayı amaçlıyoruz. Barenboim’ın dinletisini bu perspektif içinde, organizasyonuna ilişkin basına yansıyan her türlü spekülasyonun dışında, sanatsal açıdan değerlendirmeye çalıştık.
Kişisel olarak, zamanlama açısından savaşın sürdüğü bir sırada Barenboim’ın, Avrupa turnesinde yayınladığı bildirgenin içeriğini tasvip etmeyip konsere gelmeyenlerin duruşlarına da saygılı davranılması gerektiği kanısındayım.
Barenboim, savaş ortamında, kınama niteliğindeki deklarasyonunu yayınlarken  İsrail’in en önde gelen barış yanlısı yazarlarının görüşlerine koşut bir tutum sergilememiş, onları örnek almamış ve  önce ‘barış’ değil, önce ‘ben’ diyerek Türk Yahudi cemaatini de güç bir konumda bırakmıştır.
   
Ne var ki, söz konusu konser, belli bir kitle tarafından hala tartışılmasına karşın,  ülkemizde binlerce dinleti arasında gündemdeki yerini çoktan kaybedip unutulup gitti. Ancak organizasyonu gerçekleştirmeye yardımcı olanların ve sponsorluğu yüklenenlerin bir daha böylesi tatsız bir deneyim yaşamamalarını umalım.