Rafael Torel`e minnet duygusu ile

Roş Aşana ve Kipur`u içeren "Tişri" pişmanlıkların dile getirildiği, geçmişe yönelik davranışların değerlendirilerek bir iç muhasebenin yapıldığı aydır. Pesah`ın kutlandığı "Nisan" ise özgürlüğü simgeler, geçmişe değil geleceğe yöneliktir.

Yakup BAROKAS Köşe Yazısı
6 Ekim 2005 Perşembe

Rav Eliezer gibi kimi din bilginine göre, yeni yıl, Tanrı’nın Evren’i yarattığı ay olarak da varsayılan "Tişri" ile başlarken, Rav Yehoşua, Mısır çıkışı ile özgürlüklere kavuşulan ve geleceği simgeleyen "Nisan"ı takvimin başlangıcı olarak  kabul eder.
Bu Talmudik tartışma her ne kadar Tişri ayı lehine sonuçlanmışsa da  bir çelişkinin varlığından söz edilemez; gerçekte iki görüş birbirini tamamlamaktadır. Nitekim, "Ha şana aba be Yeruşalaim" dileğinin sadece Pesah ve Tişri ayında Kipur’da söylenmesi bu bağın, bütünlüğün bir kanıtıdır.
Geçmişimizden koparak köklerimiz ve geleneklerimizin  bilincinde olmadan geleceğe umut ile bakamayız.
Bu yıl Roş Aşana bayramının kutlanmasından iki gün önce Or-Ahayim Hastanesi’nin "Alegra Torel Geriatri Pavyonu"nun açılış töreninde geleceğe yönelik çok anlamlı dev bir projenin yaşama geçirildiğine tanık olduk.
Yaşlı ve bakıma muhtaç insanların barındırılması amacıyla geliştirilen bu proje ve inşa edilen ek bina sadece giderek yaşlanan cemaatimiz açısından ivedi bir ihtiyaca cevap vermekle kalmayacak, İstanbul gibi çok kalabalık bir metropoldeki  önemli bir eksikliği de karşılayacaktır.
Or-Ahayim Hastanesi’nde bir dönem başkanlık görevinde de bulunan, değerli hayırsever Rafael Torel’in anıları açılış töreninde tüm katılımcıları fazlasıyla duygulandırdı ve düşünmeye yöneltti; Rafael Torel 20 yaşında Haliç vapurları ile işe giderken bu muhteşem beyaz binanın Kadoori ailesinin bağışları ile gerçekleştiğine tanık olur ve Tanrı’ya imkanları olduğu takdirde muhtaçlar için benzer katkılarda bulunmaya söz verir. Rafael Torel işte tam 70 yıl sonra bu dileğinin gerçekleştiğini görmenin mutluluğunu yaşıyor.
Rafael Torel’e Geriatri Pavyonu’nun bir maketi armağan edildikten sonra kızı Deyzi babasını kucakladığında pekçok kimsenin gözlerinin yaşlandığına tanık oldum.
Yardımseverlerin katkıları ile iç tefrişatı sağlanan ve 31 odayı barındıran Geriatri binasını gezerken,  tören sırasındaki konuşmalarda da dile getirildiği gibi, bakıma muhtaç yaşlılara hizmet verecek olan bu ünitede kalacak hastaların sağlıklarına kavuştuktan sonra bile kendilerini çevreleyen sıcak ortamdan  evlerine  dönmek istemeyeceklerine gerçekten inanıyorum.
Sadece cemaatimize değil kliniği ile tüm çevre halkına hizmet veren ve 21. yüzyılın teknolojisi ile donatılan Or-Ahayim Hastanesi’nin belki tek eksiği her birimizin sağlık sorunlarında başvurduğu ilk adres olma özelliğini henüz kazanamamış olması. Bunda ise cemaat olarak bazı alışkanlıklarımızı aşmamız gerektiğine inanıyorum.
Hahambaşımız Rav İsak Haleva’nın da bir dilek olarak ifade ettiği gibi  gelecekte bir doğum pavyonunun faaliyete geçmesi sonucu belki bir gün hastanemizden bebek ağlamaları ve sevinç sesleri de yükselebilecektir.
* * *
Kimi Yahudi yalnızca Tişri ayında, bayramlarda sinagoga gider, bunları "Kipur Yahudileri" diye de tanımlamak mümkün.
 Yahudinin biri,  dostunu ziyarete gittiğinde kapısında mezuza olmadığını görünce; "Mezuza takmıyor musun?" diye sorar, diğeri "kalbimde"  yanıtını verir. Ne var ki, Yahudiliği yaşatmak için sadece onu kalbimizde duyumsamak yeterli değil.
Kalbimizdekileri yeni yılda dışa da yansıtabilmek dileği ile ŞANA TOVA.