Tsur Yisra`el

İsrail Devleti`nin kuruluşuna saatler kala David Ben Guryon büyük bir sıkıntıyla karşılaşır. Dindarlar, deklarasyon metnine konulması için bir şart koşarlar. Laikler kabul etmez. Lakin İbranicenin mucizeleri ile sıkıntı ortadan kalkar ve Yahudi Devleti kurulur. Bugün Gazze problemi çerçevesinde yaşanan benzer `kavga`nın çözülmesi için yine bir mucizeye mi ihtiyaç var? Hem evet, hem hayır?

İvo MOLİNAS Köşe Yazısı
9 Ocak 2008 Çarşamba

1948 yılının 14 Mayıs’ı. Günlerden Cuma ve Şabat’ın başlamasına birkaç saat var.
İngiliz ordusunun son birlikleri Filistin’I terkederken Tel Aviv’in mütevazi bir binasına müthiş bir heyecan, kaos ama aynı zamanda bir sıkıntı hakimdir.
David Ben Guryon İsrail Devleti’nin kurulma deklarasyonunu açıklamak için yoğun çaba göstermektedir dava arkadaşlarıyla. Ama önemli bir sorun vardır ve sıkıntı gittikçe büyümektedir. Dindar partilerin yetkilileri açıklamaya mutlaka bir ‘Tanrı’ boyutu katmak istemektedirler. İşçi Partisi ile dindar partiler arasında uzun zamandır baş müzakereci rolünü üstlenen Moshe Shapira arayı bulmak için metnin sonuna "elohay yisra’el" – "İsrail’in Tanrısı" ibaresini önerdiğinde İşçi Partisi’nin laikçi kesimi büyük tepki verir, ‘bu devlette ateistlere de yer var’ deyip resmi bir deklarasyonda Tanrı’nın yeri olmadığını söylerler. Tanrı varsa, kendileri yoktur anlaşmada!
Şabat’ın olmasına bir kaç saat vardır. Ve bu gidişle İsrail halkı, devletlerinin kurulması için en azından 24 saat daha beklemek zorunda kalacaklardır.
Son dakikada Shapira ilginç bir teklifle gelir. Elohay Yisra’el yerine ‘Tsur Yisra’el’ ibaresini önerir. ‘Tsur Yisra’el’, ‘İsrail’in kayası’ anlamında Tora’da kimi yerde Tanrı’ya, kimi yerde İsrail halkının güçlü birliğine gönderme yapan çift anlamlı bir ibaredir. Mucizevi bir işlev görerek her iki tarafın da olurunu alır. İbranice’de büyük-küçük harf ayırımı olmadığından kaya’nın k’sının önemi de kalmaz ve İsrail Devlet’i Şabat’a dakikalar kala kurulur…
Tsur Yisra’el, Yahudi toplumunun dindar ve laik kesimleri arasındaki mucizevi bir anlaşmanın simgesidir.
Ben Guryon, Şabat gününün kutsallığını ve dinlenme günü özelliğini kabul eder. Evlenme, boşanma ve din değiştirme gibi çetrefilli konuları dindarlara havale eder. Din eğitimi ve öğrencilerine özel statü tanır. Bunun dışında ‘batıcı’ bir devlet kurar uzun müzakereler sonunda.
Dindarlar ile laikler arasında bu ‘uzlaşma’ kimi sorunlara rağmen ama tahminen, sürekli savaş konumunun özelliğinden az hasarla atlatılmış bir devlet tecrübesi geçirtir İsrail’e bugüne kadar…
Kim ne derse desin, İsrail’de bugün Gazze’den çekilme bağlamında yaşanan kriz büyük oranda bir dindar laik mücadelesinin yeni bir tezahürüdür.
Ülkeyi ayıran ‘turuncu’ ve ‘mavi’ bilinen bir ayrışmanın simgeleridir.
Doğrudur; onlarca yıl önce üstelik laikler tarafından güvenlik nedeniyle Gazze bölgesinde yerleştirilmeye itilen 8 bin kişinin, çölden vahaya çevirdikleri bölgeleri terketmek istememeleri en doğal vatandaşlık ve insanı itirazıdır. Bu olay, resmen bir zorunlu sürgündür. Ve onları bu manada sonuna kadar anlamak gerekiyor. Nitekim, İsrail Cumhurbaşkanı Moşe Katsav, resmen özür dilemiş ve mağduriyetlerinin en seri ve doğru şekilde giderileceğini söylemiştir. Lâkin, onlara göre Gazze’den çekilme, "İsrail’in siyonist değerler ila Yahudi köklerinden geri çekilmeyi" simgelemektedir. Yerleşimcilerin çoğu hala binlerce yıl öncesini yaşamak istiyorlar. Bunda bir yanlışlık yok. Yanlış olan, bu tercihlerini günümüz bölge demografik gerçekler ile ‘reelpolitik’ koşullarını gözardı ederek kullanmaları.
Ariel Şaron güvenlikle ilgili çekinceler yüzünden kimi liberal sağ kesim tarafından da eleştiriliyor.
Lakin hepimiz aynı hatayı herdaim yapıyoruz.
Geleceği hep geçmişle kıyaslıyoruz. Aralarımızda bazıları vizyoner özelliği sayesinde ufkumuzu açabiliyor.
Şaron, dün solcular tarafından eleştiriliyordu bugün ise sağcılar tarafından! Ya hep yanlış yapıyor, ya da hep doğru!…
Binlerce yıllık acılardan sonra kurulan İsrail Devleti önemli sıkıntıya rağmen aynı kurulma aşamasında yaşadığı gibi bu badireyi de atlatacaktır.
Kendine güvenen, sağlam k(K)ayası ile birlikte farklılıklarını fırsata dönüştürecek bir gelecek beklesin İsrail’i.
Paranoya ile yaşayanların bugün nerede, kendine güvenenlerin ise nerede olduğunu görmek için tarih kitaplarını ve bireysel geçmişimizi yoklamak lâzım.

Hemen, şimdi…