Savaşin olumlu sonuçlari olabilir mi?

İki önemli gelişme İsrail kamuoyunun Lübnan Savaşı`nın sonuçlarına daha olumlu bakmasını sağladı. Bunlardan biri Hizbullah lideri Nasrallah`ın Lübnan televizyonuna yaptığı açıklamaydı. Nasrallah: "İki İsrail askerinin kaçırılmasının böyle bir savaşa yol açacağını bilseydim asla bu emri vermezdim" dedi.

Erol Güney Köşe Yazısı
9 Ocak 2008 Çarşamba

İki önemli gelişme İsrail kamuoyunun Lübnan Savaşı’nın sonuçlarına daha olumlu bakmasını sağladı. Bunlardan biri Hizbullah lideri Nasrallah’ın Lübnan televizyonuna yaptığı açıklamaydı. Nasrallah: “İki İsrail askerinin kaçırılmasının böyle bir savaşa yol açacağını bilseydim asla bu emri vermezdim” dedi.
İkinci önemli gelişme ise Güney Lübnan’da Türkiye’nin de asker yollayacağı uluslararası bir gücün oluşturulması yolundaki ilerlemeler.
Bu durumda Ehud Olmert’in büyük güce sahip devlet soruşturmasını reddetmesi, bunun yerine daha az etkili üçlü bir soruşturma komisyonu önermesi kamu oyu tarafından hala tepkiyle karşılanırken, birçok etkili yorumcu tarafından da kabul görüyor. Yorumcular, devlet soruşturmasının savaşta yaşanan eksiklikler ve zafiyetleri düzeltecek önerileri getiremeyeceği inancındalar.

Üç ayrı komisyon
Çünkü bir hakimin başkanlığında kurulacak devlet soruşturma komisyonunun birincil amacı bir suçlu bulmak ve onu cezalandırmak. Oysa önemli olan; nerede hata yapıldığını saptamak ve bir an önce bunları düzeltmek.
Sorumlu olan kişilere, özellikle politikacılara verilecek ceza yapılacak kamuoyu araştırmalarında alacakları  oylarla belirlenecek. Beceriksiz bir hükümet er yada geç düşecektir. Doğru olan bunun kararını bir devlet komisyonunun değil, halkın vermesidir.Birçok kişiye göre bu hükümetin şu andaki konumunu koruması imkansız gibi görünüyor. Halkın %63’ü Başbakan Olmert’in, %74’ü Savunma Bakanı Peretz’in, %63’ü ise Genelkurmay Başkanı’nın görevlerini yeterince yerine getiremediklerini ve istifa etmeleri gerektiğini düşünüyor. Ama şöyle bir gerçek de var. Baştaki hükümet, özellikle Kadima ve İşçi Partisi bu olaydan oldukça fazla yara aldığı için yapılacak erken bir seçimde varlık gösteremeyecek. Başka hiçbir parti ise bu görevi üstlenecek cesarete sahip değil. Çünkü bu günkü koşullarda hükümet olmak intihar etmek demek. Bu durumda Knesset’te erken seçimi destekleyecek bir çoğunluk görünmüyor. Bu konuda meclis kararını kendisi verecek.
Bu günkü durumu özetlemek gerekirse şunları söyleyebiliriz: Olmert Hükümetinin Lübnan Savaşını incelemek için oluşturduğu komisyonda, saygıdeğer ve etkin kişiler var. Özellikle Prof . Ruth Gamizon ve Prof. Dror. Mossad’ın eski en iyi şeflerinden olan Nahum Admoni ise komisyon başkanı olacak. Bu kişiler Olmert tarafından atanmış olsalar da, Olmert’in adamı değiller, tarafsız gözle inceleyecek ve varsa hataları – ki kuşkusuz var-tespit edebilecekler. Son dakikada,  eski Hava Kuvvetleri Komutanı, Savunma Bakanlığının genel müdürü, Türkiye- İsrail işbirliğinin kurucusu, İsrail’in Washington Büyükelçiliği’ni yapan David Ivry’nin de kurulan bu komisyona katıldığı öğrenildi. Ivry’nin bu komisyona bir ağırlık katacağı düşünülüyor.
Genelkurmayın ve Silahlı Kuvvetlerin bu savaş sırasında ve bundan önceki durumunu tetkik edecek komisyonun başında eski Genelkurmay Başkanı Amnon Lipkin  Şahak bulunacak. İsrail’in en iyi askerlerinden sayılan Şahak, hükümete hoş görünmek adına gördüklerini saklayacak kişilikte biri değil.
Üçüncü komisyonun başında ise eski bir yargıç ve bugünkü devlet denetleyicisi Lindenstrauss bulunacak. Görevinde enerjik olan Lindenstrauss, çekinmeden herkesi eleştiriyor. Olmert’in ticaret bakanı olduğu dönemde bazı atamalarını usulsüz buldu. Kendisi, hataları ört bas kişilikte biri değil.
Kısacası bu üç inceleme komisyonu, çok yararlı bir sonuca ulaşabilir. Ancak asıl sorun, Olmert’in başına bulunduğu veya bulunmadığı bir hükümetin, komisyonların tavsiyelerini uygulayıp, uygulamayacakları. Bundan önceki hükümetler, çeşitli komisyonların verdikleri raporları dikkate almadıkları için, son savaşta bu kadar hata yapıldığı düşünülüyor. Örneğin; İsrail’in kuzeyinde bulunan sığınaklar hakkında raporlar yazılmış, ancak hiçbir şey yapılmamıştı. Bu nedenden, kuzeydeki sığınaklarda uzun süre kalmak zorunda kalan halk zorluklar yaşadı.

Nasrallah’ın açıklaması
Yazımın başında değindiğim Nasrallah’ın: “ İsrail’in hiç beklemediğim tepkisi beni şaşırttı” şeklindeki itirafı, bir çok İsrailliyi savaşın sonuçlarını yeniden gözden geçirmeye sevk etti. Bu sözlerden İsrail’in “ caydırma kabiliyetini” kaybetmediğini, tam tersine güçlendiğini görüyoruz. Bundan böyle İsrail’in tüm düşmanları, bunu hesaba katmalı. Bu da önemli bir kazanç. Son günlerde Lübnan’da yapılan bir kamuoyu yoklaması Şii olmayan halkın üçte ikisinin Hizbullah’ın savaşı kaybettiğini düşündüğünü ortaya koydu. Lübnanlıların çoğunluğu buna inanıyorsa, İsrailliler niye inanmasın? Yapılan bir çok hatanın düzeltilmesi gerektiği de, ayrı bir gerçek. Olmert, Hayfa’da İsrail’in başarısından söz ettiği konuşmasında haksız değildi. Eğer savaş öncesinde İsrail halkına: “Hizbullah sınırdan uzaklaştırılacak; silah taşıması engellenecek; İsrail güçleri tarafından yok edilen yeraltı sığınakları yeniden inşa edilemeyecek; Lübnan’ın güneyinde Lübnan Ordusu ile Uluslararası barış gücü bulunacak” denilseydi yanıt ne olurdu? Doğal olarak her İsrail hükümeti bunu memnuniyetle kabul ederdi. İşte aynen böyle oldu. Nasrallah gizlendiği yerden çıkamıyor, Hizbullah yeniden silahlanamıyor.
Yeni imkanlar da açılabilir. Bazı yorumculara göre, Lübnan Savaşı’ndan sonra İran ve Hizbullah’tan çekilen Suudi Arabistan, Mısır, Ürdün gibi Sünni Arap ülkeleri ile İsrail arasında bir yakınlaşma olabilir. Suriye ile yeni temaslardan söz ediliyor. Ama Suriye İran’dan kopabilir mi? Diğer yandan, İsrail ile Lübnan arasında -eğer Sinyora hükümeti BM kararlarına uyar, İsrail de Lübnan işgaline son verirse- bir yakınlaşma öngörülüyor.