Ortadoğu`da paradoksal gelişmeler

Ortadoğu`da paradoksal gelişmelere tanık oluyoruz. Bir yandan soğuk savaşa dönemini hatırlatan bir silahlanma yarışı, diğer yandan İsrail- Filistin çözümsüzlüğüne son vermek için gösterilen çabalar?

Erol Güney Köşe Yazısı
9 Ocak 2008 Çarşamba

Ortadoğu’da paradoksal  gelişmelere tanık oluyoruz. Bir yandan soğuk savaşa dönemini hatırlatan bir silahlanma yarışı, diğer yandan İsrail- Filistin çözümsüzlüğüne son vermek için gösterilen çabalar…

Ortadoğu’da silahlanma yarışı
ABD Dışişleri Bakanı Condolezza Rice ve ABD Savunma Bakanı Robert Gates bu günlerde bölgeye gelecekler. ABD;  İran’a karşı olan Suudi Arabistan ve Mısır gibi ülkelere modern silahlar sağlayacak. ABD’nin bu yardımının en büyük payı (20 milyar Dolar) Suudi Arabistan’a verilecek, bu kez İsrail’in  buna karşı çıkması beklenmiyor.   Başbakan Olmert Bakanlar Kurulu’nda: “ ABD, İran’a karşı olan  ılımlı Arap devletlerini güçlendirmek zorunda. Bunu anlayışla karşılıyoruz” dedi.
Ancak Knesset’te sağ kesimden bazı milletvekilleri  endişelerini gizlemeyerek: “ Ne Suudi Arabistan, ne de Mısır, bugün İsrail için bir tehlike oluşturuyor.  İleride bir rejim değişikliği durumunda ABD’nin  en  modern silahları ülkemiz için bir tehlike yaratabilir” dediler.
Washington, bu endişeleri gidermek için İsrail’e yaptığı 2,5 milyar Dolarlık yıllık yardımı 10 yıl için 3 milyar Dolar’a çıkardı.  Bu da İsrail’in gelecek 10 yıl içinde 30 milyar Dolar askeri yardım alacağı anlamına geliyor.  Ayrıca ABD’nin, İsrail’e  askeri açıdan bölgedeki  en güçlü ve özellikli ülke olacağı  yönündeki verdiği taahhüt  halen geçerliliğini koruyor.
Gates; İsrail’i uyararak Rusya’nın da silah teknolojisinde geliştiğini ve İsrail karşıtı ülkelere silah satmasına engel olamayacaklarını söyledi.  Bu da daha önceleri olduğu gibi Rusya- Amerika soğuk savaşı dönemini anımsatıyor. Ancak Putin’in,  Brejnev’den farkı  bunu bir yardımdan çok ticaret olarak görmesi.  Hizbullah ve Suriye, İran’ın sağladığı maddi kaynakla Rusya’dan  ileri teknolojiye sahip silahlar satın alarak, İsrail’e bir tehdit oluşturabilir.
Bakanlar Kurulu’nda, Olmert ile Savunma Bakanı Ehud Barak arasında ciddi bir tartışma yaşandı.  Barak, bu yılın savunma bütçesine 7 milyar Şekel eklenmesi gereğini ileri sürdü.  Olmert, bütçenin buna müsait olmadığını belirterek öneriyi reddetti.
Bir zamanlar Genelkurmay ve Başbakan görevlerinde bulunan Barak’ın kendini sadece Savunma Bakanı olarak görmediği, ülkenin güvenliliğinin sorumluluğunu taşıdığı münakaşanın ciddiyetinden anlaşılıyor. Bu nedenle Olmert ile ilişkileri pek kolay olmayacak. Olası bir savaşı kazanmayı garantilemek için talepte bulunan Savunma Bakanlığı ile Maliye Bakanlığı arasında görüşmeler süreceğe benziyor.

İsrail- Filistin görüşmeleri
Birkaç günden beri İsrail’in siyasi ve diplomatik çevrelerinde iyimser bir hava esiyor.  Bazı nedenlerden ötürü İsrail ile Filistin’in anlaşma şansının eskiye oranla arttığı düşünülüyor.  Küçük de her iki ülke bu olasılığı değerlendirmek istiyor. Bir yıldır süren Mahmud Abbas- Ehud Olmert görüşmeleri son haftalara kadar  bir sonuç vermemişti.  Şimdi ise küçük ilerlemeler göze çarpıyor: 250’yi aşkın El-Fetih tutuklusu özgür bırakıldı;  Filistinlilere bazı kolaylıklar sağlandı ve en önemlisi  Olmert,  Abbas ile barış konuşmalarına  ilerleme kaydettiklerini  ve bir Filistin Devleti’nin kurulmasını onayladığını, ayrıca somut sonuçlar alınıncaya dek görüşmelere devam edileceğini söyledi.
Bu güne kadar Abbas ile bu tür ciddi konuları tartışmaktan kaçınan İsrail Başbakanı tutum değiştirmiş görünüyor.  Bunun yanı sıra Olmert yaptığı bir konuşmada; “ Batı Şeria’dan geri çekildiğimizde yerimizi UNİFİL güçlerinin alması isabetli olacak.  UNİFİL Güney Lübnan’da  görevini başarıyla yerine getirmişti” dedi.
Olmert, bir Ürdün birliğinin de Batı Şeria’da bulunması gerektiğinin altını çizdi.   Ürdün’ün Bedevi güçlerinin teröre karşı mücadeleyi iyi bildiklerini dile getirdi.  Bütün bu söylemlerden, başbakanın tümünden değilse bile Batı Şeria’nın önemli bir kısmını boşaltmayı önemsediği  görülüyor.  Oysa, Knesset’te hükümeti destekleyen koalisyondaki bazı bakan ve milletvekillerinin çekilmeye karşı olduklarını biliniyor.  Şimdiye dek Abbas ile bu konuyu konuşmaktan kaçınan Olmert’teki bu değişikliğin nedeni ne?
Çünkü Olmert, asıl sorunlara çare bulacak bir yola girmesi gerektiğinin bilincine vardı. Herkes ondan barışa yaklaşacak bir adım bekliyor. Bu adımın da Abbas ile süregelen konuşmalarda atılması lazım.
Hamas’ın Gazze’yi ele geçirmesi, bölgedeki durumu zora sokarken, İsrail açısından işi kolaylaştırdı.  Atılacak ilk adım; FÖY başkanının Ramallah’da kuruduğu yeni hükümetle anlaşmak. Yeni FÖY hükümeti barış planını yayınladı ve bu plan üzerinde görüşmeler başlayabilir. Gazze sorunu da, başka bir zamana ertelenebilir.
İsrail’in dünyaca ünlü yazarı Amos Oz, Yediot Aharonot gazetesinde “İyi Haberler” başlığı altında yazdığı yazıda  yeni FÖY hükümetiyle anlaşmayı mümkün kılan gelişmeler olduğunu belirtti. Bu gelişmeler arasında; eski İngiltere Başbakanı Tony Blair’in yeni görevi gereği Kudüs ve Ramallah’a her ay gelmesi, Arap  Birliği’nin  İsrail’e bir heyet göndermesi ve ABD Başkanı Bush’un New York’ta gerçekleşecek konferansa katılması  yer alıyor.
 Bu nedenle Rice ile Gates’in Suudi Arabistan’a yapacakları ziyaret büyük önem taşıyor.  Unutmayalım ki; Bush’un ve Rice’ın bölgede başarıya ulaşmaları için bu son şansları olabilir. Başarılı olmak için ellerinden geleni yapacaklar. İsrail ve Arap ülkeleri bu yönde çaba gösterirlerse New York’taki konferansın tarihi bir rolü olabilir.
Condolezza Rice Ortadoğu ziyareti öncesinde yaptığı açıklamada bir Filistin devletinin kurulmasının, Gazze ve Batı Şeria ilişkilerine bağlı olmadığını ifade etmişti.
Demek ki, Gazze yönetimi karşı çıksa dahi Abbas ve Selam Fayed  İsrail ile anlaşmaya varabilirler.