No crime is perfect

Binlerce insanın her akşam televizyona kilitlenmesine sebep olan dizilere oldum olası karşı çıkan ben, neredeyse bir "Dizi Max" fanatiği olmak üzereyim.

- Köşe Yazısı
9 Ocak 2008 Çarşamba
Binlerce insanın her akşam televizyona kilitlenmesine sebep olan dizilere oldum olası karşı çıkan ben, neredeyse bir "Dizi Max" fanatiği olmak üzereyim. "Avrupa Yakası" hariç. Gülse Birsel’in hem senaristliği hem oyunculuğuyla, istisnasız bütün Avrupa Yakası ekibinin de inanılmaz bir oyunculukla harikalar yarattığı diziyi seyretmemek gerçekten büyük bir kayıp olurdu. Bir de Avrupa Yakası’nın reklam aralarında, sadece Kıvanç Tatlıtuğ’u seyretmek amacıyla Gümüş dizisine göz attığımı itiraf etmeliyim! Bu istisnalar dışında bütün yakınlarıma her akşam seyrettikleri (bence) "saçma" diziler yüzünden kızan ve o dizileri izlemeyi şiddetle reddeden ben, finallerim olmasa Dizi Max’in önünden kalkmak bile istemeyecek duruma geldim.
Şu ana kadar yalnızca iki kere seyrettiğim ama sınavlarım bittikten sonra sürekli seyretmeye başlayacağım ajanlık dizisi Alias, 15 yaş dönemimin unutulmaz gençlik dizisi Dawson’s Creek ve canım babamın başıma sardığı asıl "belam" CSI: Miami. Hafta içi her sabah 11:00, akşam üstü 17:00 ve akşam 23:00’te olmak üzere günde üç kere aynı bölüm yayınlanıyor. Tam bir uyku manyağı olmama rağmen sabah erkenden kalkmama sebep olan, inanılmaz bir dedektiflik dizisi.
Dizinin her bölümünde önce bir cinayet işleniyor, geri kalanında ise CSI: Miami ekibinin, katili yakalama çalışmaları gösteriliyor.
Profesyonelliğin ne demek olduğunu bana açıkça gösteren CSI (Crime Scene Investigation: Olay Yeri İnceleme) Miami ekibi her bölümde, lisedeki İngilizce öğretmenimin çok sık söylediği bir sözün doğruluğunu bir kez daha kanıtlıyor: No Crime Is Perfect! (Hiçbir Cinayet Mükemmel Değildir)
Tam bir karizma olan Teğmen Horatio’dan, gerçekten "korkunç" olduğunu düşündüğüm bir işi (Morg bölümünde çalışıp otopsi yapmak) başarıyla gerçekleştiren Alex’e kadar bütün ekibi hayranlıkla izlediğimi belirtmeliyim.
İşi hızlı ve düzgün yapan bir ekip; yalnızca kendi işiyle uğraşıp diğerlerinin işine burnunu sokmayan çalışanlar; gerekli ayrıntıların gerekli elemana anında haber verildiği bir güven ve profesyonellik ortamı... Teknoloji, bilgi, dürüstlük, deneyim, sorumluluk bilinci, yaratıcılık, güven, akıl ve profesyonellikten oluşan bir bütünün asla hata yapmayacağının en bariz kanıtı...
Bambaşka bir filmde geçen cinayet olayının ardından katili yakalayabilmek için neler yapılması gerektiğini teker teker sıralamamı sağlayacak derecede açık, ayrıntılı ve öğretici bir dizi. Ne kadar kötü bir iş yapılırsa yapılsın, profesyonelliğin her şeyin önüne geçebileceğini kanıtlayan mükemmel bir sorumluluk bilinci... Teknolojinin önemini yüzümüze ısrarla vuran örnek cinayet senaryoları silsilesi...
40 dakika boyunca her işinizi unutun ve kendinizi yalnızca CSI: Miami’ye kaptırın. % 100 heyecan ve etkilenme garantisi veriyorum. Tek bir kötü yanı var sanırım... Dizi 40 dakika boyunca tamamen reklamsız yayınlandığı için tuvalet molanızı dizinin bitimine saklamak zorunda kalıyorsunuz!...
Teşekkürler babacım! Yine fark etmeden birçok şey öğrenmemi sağladığın için...