Carl Ebert

Köşe Yazısı
9 Ocak 2008 Çarşamba

Yakup ALMELEK


Sanılanın aksine Carl Ebert Yahudi değildi. Şüphesiz Nazi zulmüne karşı durmak veya Hitler’e karşıt olmak için Yahudi olmaya gerek yoktur. İnsan olmak yetişir. 
Carl Ebert bir insandı. Salt sözlüklerdeki anlamıyla görünüşte değil, temelde de bir insandı. Gerçek bir Alman, gerçek bir kişilik, gerçek bir Avrupalı ve gerçek bir dünya vatandaşı.  Bu şekilde tanımlanıyordu.Ruhsal kimliği bunları içeriyordu.
1887 de Berlin’de doğdu.  Tiyatro eğitimi aldı. 1931 de Berlin Operasının genel  yönetmeni oldu. 1933 de Hitler rejimini eleştirmeye başlayınca işine son verildi. Arjantin’e kaçtı. 1936 yılında Atatürk tarafından Türkiye’ye davet edildi. On yıl kaldı Ankara’da.
Neler yaptı Ankara’da ?
Ankara’da Devlet Tiyatrosuyla, Konservatuarını geliştirdi,çağdaş bir hale getirdi, öğrenci yetiştirdi. O öğrencilerin içinden değerli hocalar yetişti.
Doğumunun 120 inci yılında İstanbul’da Profilo Center’da tertiplenen bir panelde öğrencileri Carl Ebert’i sevgiyle, saygıyla anlattılar.
İzleyiciler de alkışlarıyla eşlik ettiler.
Oyunlarıyla ve köşe yazılarıyla izleyicinin ve okurun takdirini taşıyan Refik Erduran paneli yönetiyordu.
Öğrencisi değildi ancak değerli tiyatro adamı Can Gürzap ta anlattı Ebert’i.
Ayten Gökçer okudu öğrenci Cüneyt Gökçer’in hocası Ebert’e yazdığı mektubu. Ne güzel anlatıyordu büyük Ebert’i. İçtenlikli ve hiç abartmadan.
Macide Tanır tek kelimeyle o gün şaheserdi. Özeleştirisi ve sampatik tavırlarıyla. Şaheser sözcüğü yetişmezse özür diliyorum çünkü daha başka bir anlatım aracı bulamadım onu anlatabilmek için.
Kültür Üniversitesi’nin dekanı da Ebert’e karşı olan takdirlerini belirtti. 
Prof. Mesut İktu’yu panelcilerin arasında görünce kısa da olsa bir müzik ziyafetine tanık olacağımızı sanmıştım ancak hoca konuşmayı yeğledi.  
Sona doğru anladık ki müziği Suat Arıkan’a ve eşlik eden piyaniste tahsis etmişler. Her birini bir diğerinden daha fazla beğendiğimiz aryalar dinledik. 
Kulaklarımız daha bayram gelmeden bayramı idrak etmiş oldular.
Tiyatro ve opera seven kadirşinaslar geceyi tertip eden Emre Erdem’e teşekkür borçlu olmalılar. Canla başla çalıştığını ve kendisine verilen “Hayır” cevaplarından yılmadığını ve ‘’ evet’’ yanıtı verecekleri bulmak için tabir caizse terlediğine tanık oldum.
Başardı da.
Erdem kısa bir konuşma da yaptı. Bu konuşmada sponsorlara minnet duygularını belirtmesi şıktı, zarifti. Şalom Gazetesinin etkin seslerinden Tilda Levi’ye teşekkür etmesi de güzeldi. Bir Şalom köşe yazarı olarak bundan kıvanç duyduğumu belirtmek isterim.Viki Habif de unutmadığı adlar arasındaydı.
Ankara Devlet Tiyatro ve Konservatuarı Carl Ebert’e sahip çıkmalı. Senede bir anma günü tertiplemeleri bugünün ve geleceğin kuşaklarınca bir örnek davranış olarak betimlenir sanırım.
Carl Ebert’i tanıyanlar onun insani yönünü vurguluyorlar. İnsanlığın şarkısı adlı bir şiirle onu rahmetle analım:  

İnsanlık bir ideal, en zor ulaşılanı
Sonsuzlukta bir hilal, severiz ufukları

Duvarcı ustasıyız, gönye pergel elimiz
Nur peşinde koşarız, güzelliktir ismimiz

Din, ırk farkı bilmeyiz, eşit kardeşleriz biz
Şarkılar söyleyelim, insanlık hedefimiz,
İnsanlıktır azmimiz.