Olmert`in cesur tavri prestijini arttirdi

Erol Güney Köşe Yazısı
9 Ocak 2008 Çarşamba

İsrail Başbakanı  Ehud Olmert  bu günlerde fiziki ve siyasi iki büyük cesaret örneği gösterdi. Bunların Annapolis Konferansı ve olası sonuçlarıyla ilgileri var.
Prostat kanseri tansısı konan Olmert’in  iki ay içinde ameliyat olması bekleniyor. Başbakanın soğukkanlılığı ve  şeffaflığı  takdir gördü, prestijini yükseltti.  Öyle ki yapılan son kamuoyu yoklamaları Netanyahu’ya yaklaştığını gösteriyor.
Olmert’in Annapolis Konferansı’nın olası sonuçlarına gösterdiği ilgi ve tüm zorluklara karşı kısmi iyimserliği merkez sol ve sol kesimde beğenildiyse de, sağ  ve aşırı sağda onaylanmadı, hatta tenkit aldı.  Öyle ki Olmert, bir zamanlar  Rabin ve Peres’e karşı yapılan suçlamalara maruz bırakılıyor. Bunu öngören  Olmert, koalisyonda yer alan iki partinin çekilmesini bile göze almıştı. Bu cesareti de bazı kesimlerde prestijinin artmasını sağladı.
Yine de kimileri: “ Olmert, güzel konuştu ancak bu cesur sözleri, eyleme dönüştürebilecek mi?” sorusunu ortaya atıyor.
İyi bir konuşmacı olan başbakan, geçtiğimiz pazar günü Kudüs’te Saban Forumu’nda yürekten ve samimi  bir konuşma yaptı.   Yorumcular, Olmert’in bu konuşmasını  yeni barışçı  politikasını ilan eden Şaron’un Herzliya Konferansı’ndaki söylevine benzettiler.
Olmert, İsraillilerin büyük bir çoğunluğunu Annapolis Konferansına  kuşku ile baktıklarını ve bir sonuç alınamayacağına inandıklarının bilincinde. Bu nedenle ilk amacı onları ikna etmek oldu: “ Bu konferans bir tuzak değil, bir fırsattır. Bundan yararlanmalıyız.  Sonucunda iki taraf arasında ciddi konuşmalara başlanacak. Ve bu konuşmalarda İsrail-  Filistin anlaşmazlığındaki her konu ele alınacak” dedi.  Olmert,  iki tarafın da azim ve kararlılıkla çalışmaları durumunda Bush’un Beyaz Saray’ı boşaltmasından önce gerçek ilerlemeler sağlanacağını, konuşmaları sürüncemede bırakmaya niyeti olmadığını  vurguladı. Bunun gerçekleşmesi için doğru zaman olduğunu da sözlerine ekledi.

Neden şimdi?
Olmert bunu açıklamasa da  doğru zaman olduğunun sebebi  belli: çünkü 20 Ocak 2009’da Bush iktidarı bırakacak ve yerine kimin geleceği belli değil. Zaten yeni bir başkanın hazır bir Ortadoğu politikası olmayacak, olsa da  İsrail’e  Bush kadar olumlu bakmayacak.   Bush’un, Şaron’a  Kongrenin de onayıyla verdiği mektubun içeriği şöyleydi: “ İsrail’in  1967  sınırlarına dönmesi ve bütün yerleşim birimlerinin boşaltması beklenemez”. Şimdiye kadar hiçbir ABD başkanı  böyle bir açıklama yapmamıştı.  Ayrıca ABD Başkanı Yol Haritası Planını  kabul etmiş ve ilk maddesinin  terör örgütlerinin fes edilmesi  olduğunu söylemişti. İlk madde bu olmasına karşın  yasa dışı yerleşim birimlerinin  boşlatılması gerekiyorsa, Olmert bunu da yapmaya hazır.  Anlaşılan ABD’de şimdilik sadece iki yerleşim biriminin boşlatılmasından bahsediliyor.  Kısacası İsrail, Bush iktidarının sonuna dek konuşmalarda ilerleme kaydetmek istiyor.
Bunun bilincinde olan Filistinliler, zaman kazanmayı, yeni bir ABD yönetiminin kurulmasını beklemeyi tercih etmeyecekler mi? Oysa  Mahmud Abbas ve Salam Fayad uluslararası kamuoyu  baskısı altındalar.

Annapolis kesinleşti
ABD Dışişleri Bakanı Condollezza Rice’ın Ortadoğu ziyaretinden sonra Annapolis Konferansı’nın bu ayın sonunda gerçekleşeceği kesinleşti.  İsrail ve Filistin,  yan yana yaşayan iki devlet olmasına sıcak bakıyor.  Filistin halkının bir devlete sahip olmasında herkes hem fikir.   Bu durumda İsrail tarafı kurulacak yeni devletin bir Filistin devleti, İsrail’in  ise  bir Yahudi devleti olması gerektiğini savunuyor. Bu formülün kabul edilmesi durumunda, 1948 Filistin mültecilerinin, İsrail’e dönme hakları olmayacak.  FÖY bunu kabul etmiyor.  Bu sorunun üstesinden nasıl gelinecek?  Belki ABD, bu soruna bir çözüm bulacak.
Muhalefet partisi Başkanı Netanyahu’nun: “Bu konuda bile Filistinlilerle anlaşamıyorsak, diğer sorunlara nasıl çözüm bulacağız? sorusuna Olmert: “ Barışa varmak için en azından bir partnerimiz var” yanıtını verdi.
Birkaç gün içinde tekrar İsrail’e gelecek Rice’ın bazı zorluklara çare bulacağı umuluyor. Rice, aynı zamanda Annapolis Konferansı’na katılımları belirleyecek.   ABD, Suriye’nin konferansa katılmasını istiyor. İsrail buna karşı değilse de, bu konferansta sadece İsrail-  Filistin sorununa temas edileceğinin Suriye tarafından bilinmesini istiyor.
Önümüzdeki haftalarda İsrail Mektubu’muzun gündemini Annapolis Konferansı’nın gelişmeleri  oluşturacak.

Öğretmenlerin grevi
İsrail gündemine oturan çok önemli bir sorun var:  dördüncü haftasına giren lise ve üniversite öğretmenlerinin grevi.  Bu grevin lise mezuniyet sınavı ve üniversite dönem çalışmaları açısından vahim sonuçları olabilir.  Son yıllarda diğer ülkelere oranla eğitim düzeyi gerileyen İsrail’de 600 bin lise, 100 bin üniversite genci zaman kaybediyor.

Ölü Deniz projesi
Ölü Deniz’in 180 kilometrelik bir kanalla Kızıl Deniz’e  bağlanması projesi  askıya  alınmıştı.
Şimdi 2,5 milyar Dolar’lık bu projenin sorumluluğunun kime verileceği  sorusu gündemde. Altyapı Bakanı Binyamin Ben Eliyezer, projeyi ele aldı. Ancak bu konu ile yakından ilgilenen ABD’nin eski Başkanı Clinton ve İngiltere eski Başbakanı Major bu işten çekildiler.  Geçtiğimiz günlerde bu konu ile ilgili olumlu bir gelişme yaşandı: Dünya Bankası bir fizibilite ve çevre  araştırması  raporu hazırlanması için 15 milyon Dolar’lık bir bütçe ayırdı.  Ancak kanal üzerinde somut çalışmaların başlanması, 2010 yılının ilk aylarına ertelendi. Bu olumlu proje Ölü Deniz’in yok olmasını engelleyeceği gibi aynı zamanda tüm bölgenin gelişmesini de sağlayacak.