Yaşlanmayan duygular

Luiza UÇKİ Köşe Yazısı
9 Ocak 2008 Çarşamba

Mordo parkta oturmuş derin düşüncelere dalmıştır. Sanki Karadeniz’de gemisi batmış gibidir, bu yetmiş iki yaşındaki yılların izleri yüzüne yansımış iki çocuk babası dul adam. Bir sesle irkilir. Merkada “Mordo! Sensin. İnanmıyorum!” diye seslenir. Mordo da şaşkındı: “Merhaba! Tam kırk sene oldu. Sizin Amerika’ya göç edişiniz. Değişmemişsin. Hala çok güzelsin.” diye belirtir.
Birlikte çam ağaçlarıyla dolu bir çay bahçesine giderler bu iki eski yıkılmayan ağaç. Merkada: “Seni çok dertli gördüm. Hadi anlatsana neyin var?” diye sorar.
Mordo: “İki tane erkek çocuk yetiştirdik. Dora’yla gençtik. Aklımız kötüye gitmezdi. Çok rahattık. Çok düşünmezdik. Çocukları rahat bırakırdık. Büyük oğlum Bar- Mitzva sonrası okula tek başına giderdi. Küçüğü haftasonları çok geç gelirdi eve. Biliyorum ama onları çok serbest bırakırdım. Seneler geçti. Torun sahibi oldum. Dora’yı iki yıl önce kaybettim. Oğullarım beni yalnız bırakmadılar. Hafta arası küçük oğlum Aslan’da kalıyorum. Haftasonları büyük olan Rubi’deyim. Herşey çok güzel gibi görünüyor.
Ancak bu geçen yıllar mı beni değiştirdi yoksa torunlarıma çok mu düşkünüm bilmiyorum. Hep onları düşünüyorum ve vesveseli bir adama dönüştüm sanki çocuklarımın göremeyeceği tehlikeleri fark eden biri gibiyim. Hep onları korumaya çalışıyorum. Olaylara dayanamayıp müdahele ediyorum, ama herkes bana kızıyor” der. Merkada: “Dediklerinden birşey anlamadım.” diye açıklar. Mordo devam eder: “Örneğin Aslan bahçe katında bir evde oturuyor. Ufak bir oğlu var dört yaşlarında. Bahçe kapısı hep açık. Kapatın bu kapıyı, çocuk kaşla göz arasında dışarı çıkar, diyorum. Dinlemiyorlar. Ya da Rubi’nin evinde kalınca bir moda var. Televizyon açık uyuyorlar. Programlıyorlar. Gece yarısı otomatik kapansın diye. Korkuyorum. Televizyon bu! Şakaya gelmez. Bomba gibi patlar. Televizyon kapanana kadar benimde göz kapaklarım açık kalıyor. Söyleyince kızıyorlar. Bir de “Aaaa baba! Yeter artık hadi sen işine bak. Bulmacan yok mu?” diye beni çocuk gibi azarlıyorlar ki sorma. Karışsam bir dert karışmasam ayrı. Babayım, dedeyim. Olayları önceden görebiliyorum. Yılların verdiği tecrübelerim var, ama onlar sürekli susturuyorlar. Fikirlerime değer vermiyorlar. Karışmazsam kendimi kötü hissediyorum. Anlayacağın çok mutsuzum, iki oğlumun da evinde. Beni yuvalarına aldılar ama süs bebeği gibi. Ağzımı açınca rahatsız oluyorlar. Yıllarca büyütüp emek verdiğim oğullarım kendi çocuklarına yapmadıklarına azarlamaları bana yapıyorlar. Bir psikolog, pedagog modası var. Hep çocuklarını nasıl daha iyi yetiştirebilirler diye saatlerce konuşup tartışıyorlar dostlarıyla ama hiç ebeveynleriyle ilişkilerinde nasıl daha sağlıklı adımlar atacaklarını düşünmüyorlar! Anlayacağın ihtiyarlık maskaralıkmış. Bunu şimdi anlıyorum. Fikirlerinin bile yaşlandığını düşünüyorlar bu gençler! Ama hayır! Ne duygular ne düşünceler ihtiyarlamıyorlar. Gel de anlat  bu modern çoğu kendini kaptırmış yeni nesile! Bak ben seni senelerdir görmüyordum. Şimdi görünce hemen içim titredi. Güzelliğin yine gönlümü yaktı. Sen okulun en güzel kızıydın, Merkada. Seninle bir gün evleneceğimi hayal ederdim. Hey gidi günler! Sen Yosef’i seçtin. Sana duygularımı hiç açamamıştım. Gençtik, ürkektim. Param yoktu. Neyime güvenip senin gibi dünye güzeli birine hislerimi açacaktım ki!  Evlendin. Birkaç yıl sonra Amerika’ya gittin. Biliyor musun seni hep düşündüm bu yıllarda... Nerdedir, nasıldır diye. Sen anlat. Benim hikayem böyle. Kaderde oğulları tarafından fikirleri ciddiye alınmayan biriyle görüşmen varmış” diye açıklar.
Merkada: “Benim öyküm seninkinden farklı. Kocamla çok zorluklar çektik. Beş kuruşsuz gittik yabancı bir memlekete. Çalıştık çabaladık. Çocuklar hep yuvalarındaydı. Sonra okullardaydı. Onların tadına bile varamadan büyüyüverdiler. Anlayacağın biraz kopuk bir aile olduk. Kızım evli ve iki çocuğu var. Eşinin işi için başka şehire taşındı. Oğlum tek başına yaşıyor. İkisiyle de haftada bir iki konuşuruz. Kocamı kaybedeli on sene oldu. Ben yalnız yaşıyorum. İşte böyle Mordo” der. Mordo “Bir fikrim var. Neden biz seninle evlenmiyoruz ki! Duygular yaşlanmıyor canım. Seni hep çok sevdim. Hem ihtiyarlılığımızı birlikte geçiririz. Çocuklara yük olmayız. Benim evim var. Açarız. Halim vaktim de yerinde. Gezeriz. Eski kanadı kırık Mordo değilim artık. Ne dersin? Hadi evet de...” derken cep telefonu çalar. Mordo açar ve bağırır: “Ne! İnanmıyorum, hemen geliyorum”. Merkada’ya “Sorma, torunum açık bahçe kapısından dışarı çıkmış. Fark edene kadar bir bisiklet hızla ona çarpmış. Hemen gitmeliyim. Şimdi “ben size söylemiştim” desen yine kabahatli olursun... Sen çektin diye başlıyorlar lafa sonunu  getirebilirsen. Ah be yavrum kaç kere söyledim dinlemediler... Merkada şimdi gitmeliyim. Ne olur dediklerimi düşün. Birlikte çok şey paylaşırız. Düşün!” diye hemen torununun yanına koşar. Yüreği pır pır etmektedir, bu ihtiyar delikanlının. Kolay mı ilk aşkına evlilik teklifi etmiştir. O da onun gözlerinin içine bakmamış mıdır?
Koşarak hastaneye gider. Çok şükür torunu iyidir. Öbür oğlu “Baba ya sen çok haklıymışsın. Biz senin engin tecrübelerinden daha çok yararlanmalıyız. Bizim evdeki televizyon da gece yarısı acayip sesler çıkardı. Çok korktuk. Galiba sen herşeyde haklısın. İyi ki bizimlesin” deyince Mordo: “Önemli değil çocuklar. Gençken hepimiz hatalar yaptık. Biz çok geçirdik çok gördük. Kendinizi benim yerime koyun empati yapın. Yıllar geçiyor ve çocuklar soğuk bir yüz ifadesiyle “Tamam baba, hadi sen bulmacanı çöz. Yeter!” diyorlar. Bu nasıl bir duygu biliyor musunuz? Yaşamın çirkinliğini iliklerine kadar hissediyorsun. Çocuklar ben bir karar verdim. Yeniden evleneceğim.” lafını duyan çocukları  “Baba, saçmalama! Ne evliliği! Kocaman yaşlı başlı bir adamsın. Otur oturduğun yerde. Sonra arkadaşlarımıza ne deriz! Hem seninle bu yaştan sonra evlenenler paran için evlenirler. Paralarımızı başkalarına mı yedireceksin?” diye hışımla çıkışırlar. Mordo’nun bedenine sanki bir güç gelmiştir. Bir an at gibi şahlanır ve herkesi susturur: “Bana bakın ben ölene kadar bu ailenin reisiyim.! Artık çocuk muamelesi yapmanıza izin vermeyeceğim. Çocuklarınıza bile böyle davranmazken babanızı sürekli küçültüyorsunuz. Kararımı verdim. Evleniyorum. Size soracak değilim.” der bu kararlı genç dinamik cengaver. Kafasına koyduğunu yapacaktır. İlk aşkıyla ömrünün son demlerinde kararlarını kendi verecektir olması gerektiği gibi...