Bayram tatili gelişmeleri etkilemedi

Erol Güney Köşe Yazısı
9 Ocak 2008 Çarşamba

Sukot Bayramı tatiline rağmen  medyaya yansıyan gelişmelere bir göz atalım. Basında yer alan konuların en önemlileri gelecek ay ABD’de gerçekleşecek İsrail-  Filistin Barış Konferansı ; Filistinli tutukluların serbest bırakılması ve Başer Esad’ın  İsrail hakkındaki söylemleri.

Barış Konferansı Annapolis’te
Şimdiye dek  İsrail-  Filistin Barış Konferansı’nın Washington’da yapılacağını biliniyordu. Oysa  konferansın Washington’a 45 km mesafede bulunan Annapolis’teki Deniz Akademisi’nde yapılacağı açıklandı. Ilımlı bir iklime sahip Annapolis’in, barış görüşmeleri için güvenlik açısından  daha uygun bir mekan olduğu söylenebilir.
Söz konusu konferanstan olumlu bir sonuç alınırsa, seçilen yerin bunda rolü olacak.
Ama öyle bir netice çıkacak mı? Konferansa altı hafta kala  soruların  çok azına yanıt var. İyimser olmak mümkün değil. Durumun en olumlu yönü Olmert ile Mahmud Abbas arasında  kurulan karşılıklı güven.  Olmert, Abbas ve Başbakan Fayyad için , İsrail’in yıllardır  aradığı partnerleri bulduğu izlenimini taşıyor. Ve  bir gün onlarla tam bir barışa varabileceğine inanıyor.  Öte yandan Abbas, cesur ve iyi niyetli bir devlet adamı olarak gördüğü Olmert’in bağımsız bir Filistin Devleti’nin kurulmasının İsrail için de en iyi çözüm olduğuna inandığının bilincinde.
Kudüs hakkında suskunluğunu koruyan Olmert’in  Başbakan Yardımcısı Haim Ramon gibi, kentin bölünmesi gerektiğine inandığı biliniyor. Böylece Kudüs’ün Arap nüfusunun yoğun bir şekilde yaşadığı doğu kesimi, Filistin Devletine ait olacak.  
Olmert ile Abbas arasındaki en büyük fikir ayrılığı,  zaman ve mekan konularında ortaya çıkıyor.  İsrail başbakanı,  Abbas’ın zaaflarını ve Hamas’ın gücünü göz önüne aldığında çözümü uzun vadeye yayıyor. Ayrıca Batı Şeria’nın güvenliğinin tam sonuca ulaşılıncaya dek Tsahal’in elinde kalması gerektiğini düşünüyor.

İsrail’in güvenlik endişesi
İsrail’in endişesi  teröristlerin Batı Şeria’yı ele geçirmeleri ve buradan Kassam hatta daha ileri teknolojiye sahip füzelerle Tel Aviv’i ve Ben Gurion Hava Alanını hedef almaları.
Bu tehlikeyi önlemek için İsrail, daha uzun zaman sadece kendi askeri gücüne inanmak zorunda.  Bu günlerde Batı Şeria’da hemen hemen hiçbir terör girişiminin olmaması, bölgede İsrail askeri güçlerinin güvenliği sağlamasından kaynaklanıyor. Bu gün İsrail güçlerinin koruduğu güvenliği, uzun bir süre sonra Filistin Polisi ve güvenlik güçlerinin sağlayacağına inanılıyor.
İsrail ve Filistin güvenlik güçleri arasında tam bir işbirliği gerçekleştiğinde, Batı Şeria’nın bazı bölgeleri Filistinlilerin kontrolüne bırakılabilir.  Kudüs’te durum daha da karmaşık. Zira Arap nüfusunun yoğun olduğu bir mahalle Filistin güvenliğine bırakıldığında, komşu Yahudi mahallesinin güvenliği tehlikeye düşmez mi?  Örneğin Gazze’nin birkaç kilometre uzağında bulunan Sderot kentinde, yaşam zor şartlar altında devam ediyor. Kudüs’ün bölünmesi durumunda bazı Yahudi mahalleleri zor duruma düşmez mi?  Bunu önlemek için  FÖY güvenlik güçleri etkin konumda olmalı.
Oysa uzun yıllardan beri bir devlete sahip olmak isteyen Filistinliler ABD konferansından, Filistin devletinin sınırlarının tespit edilmesini-  1967 sınırlarından farklı olmaması-   kararının çıkmasını istiyorlar.
Oysa İsrail büyük yerleşim birimlerinin %5’nin  kendilerinde kalması karşılığında, Filistinlilere Negev’de toprak vermeyi planlıyorsa da Filistinliler buna yanaşmıyor.  Ancak Şam’da gerçekleşecek konferansta İsrail’in hiçbir ödün vermeye hazır olmadığı vurgulanacak bu da radikallerin  ılımlıları etkilemesine yol açacak.
Diğer yandan İsrail’deki radikaller ABD’de yapılacak konferanstan kaygı duyuyor ve hükümetin politikasını sertleştirmesi yönünde çaba harcıyorlar.  Koalisyon hükümetinde iki sağ parti yer alıyor: Libermann’ın İsrael Beitenu Partisi ve Rav Ovadya Yosef’in Şas Partisi. Olmert onları görmezden gelemez.
Anlaşmazlığın en önemli unsuru 1948 mültecileri sorunu.  Ne Abbas ne de diğer FÖY politikacıları mültecilerin evlerine dönme hakkını inkar etmiyor.  Diğer yandan ılımlı bir siyasetçi olan İsrail’in Dışişleri Bakanı Tsipi Livni de  buna karşı.  Livni bu hafta BM’de yaptığı konuşmada Filistinli mültecilerinin  yerinin yeni kurulacak Filistin devleti içinde olacağını vurguladı. Kamuoyunun aynı fikri paylaştığı İsrail’de bu soruna nasıl bir çare bulunacak? Şimdiye dek hiçbir Filistinli siyasetçi mültecilerin Filistin devletine dönmesini kabullenmedi.
Filistinlileri yakından tanıyan Haaretz muhabiri Dani Rubinstein : “Dönme hakkı ile, fiilen  evlerine dönmeleri arasında bir ayrılık yapmak lazım. İsrail, dönme hakkını reddetmeyecek, ancak bunun günümüz şartları altında gerçekleşmesinin mümkün değil” fikrini ortaya attı.
Annapolis Konferansı barışın prensiplerinin kararlaştırılacağı, ayrıntılara girilmeyeceği bir toplantı olacak.  Bu Çarşamba günü Olmert ile Abbas bir araya gelerek ortak prensipler beyanatı üzerinde çalışmaya başlayacaklar.

87 tutuklu serbest bırakıldı
Bu Salı günü 30’u Gazzeli 87 tutuklu Ramazan Bayramı vesilesiyle serbest bırakıldı.  Oysa Genelkurmay Başkanı  Gabi Aşkenazi  başbakana gönderdiği bir mektupta, “Gilad Şalit tutuklu bulunduğu sürece, Gazzeli tutukluları özgür bırakmamalıyız” önerisinde bulunmuştu.
İsrail Savunma Bakanı Dihter, Genelkurmay Başkanının mektubunu başbakana değil, oylamadan önce bakanlar kuruluna göndermesi gerektiğini belirtti.  Devlet Başkanı Peres’in af kararını geç imzalaması, halk arasında Olmert-  Aşkenazi-  Peres arasında bir ihtilaf bulunduğu izlenimini yarattı.

Esad’ın BBC’ye demeci
Başer Esad’ın BBC demecini  İsrailli yorumcular şöyle değerlendirdiler: şimdilik İsrail-  Suriye savaşı riski yok. Esad’ın Rusya’dan satın aldığı modern silahların eline ulaşacağı 2009 yılına dek Suriye savaşa girmeyecek. Zaten Suriye şimdi daha çok Lübnan ile meşgul.