İsrail halki Türkiye seçimlerini takdirle karşiladi

Erol Güney Köşe Yazısı
9 Ocak 2008 Çarşamba

İsrail’in Türkiye’deki seçimlere ve sonuçlarına  ilk tepkisi,  demokrasinin işleyişi ve Türk halkının gösterdiği büyük olgunluk karşısında hayranlık duymaları oldu. Bu denli yüksek katılımın olması ve özgürlük anlayışı içinde seçimlerin olaysız yapılması, İsrail’de Türk halkına karşı büyük  saygı yarattı.
Tabii AKP’nin gösterdiği başarı da bariz hayranlık uyandırdı. Dört buçuk senelik  oldukça zor şartlarda süren iktidarın ardından %47’lik bir başarı sağlamak, bir çok partinin katıldığı seçimden birinci parti olarak çıkmak çok da kolay değildi. Bu başarı çoğu seçmenlere göre sadece ideolojinin benimsenmesi değildi. Bunun yanı sıra geçtiğimiz süre içinde daha çok yapılacak eylemler olsa da, ekonominin genelde gelişmesi, enflasyonun sona erdirilmesi, halk tarafından onaylandı.
Çoğu seçmen, aynı ekibin iş başında kalmasının  yaşamı kolaylaştıracağı düşüncesindeler.
Bu seçimlerin Ortadoğu üzerindeki etkilerine gelince: birçok konferans ve tartışmanın yapıldığı ünlü Herzelia Merkezi’nde 25 Temmuz Çarşamba günü İsrailli ve Türk diplomatlarla uzmanların katılacağı bir görüşmede herkesin çok önemsediği Türk- İsrail ilişkilerinin geleceği tartışılacak. Bir sonraki İsrail Mektubu’muzda  bu görüşmeden notlar iletebileceğiz. Ancak şimdiden bu konu hakkında medyada birçok makale, röportaj ve yorumlar yer aldı.
Bunları kısaca özetleyecek olursak: Genel kanıya göre iki ülke arasında süregelen iyi ilişkiler özel bir değişikliğe uğramadan devam edecek. Tabii bu  durum İsrail için tatmin edici. Ancak uzun vadede bazı şartların değişebileceği ve bunun iyiye doğru olmayacağı düşüncesi İsrail’i biraz endişelendiriyor da. Söz konusu endişenin gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini kimse bilemez  ama Ortadoğu gibi değişken bir bölgede birkaç sene içinde olabilecekleri kesin olarak kim bilebilir ki?
Sonuç gayet basit; ilişkileri sağlamlaştırmak için elimizden gelenin en fazlasını yapmak ve öyle devam etmesini ümit etmek.Tabii bölgeyi etkileyen  İsrail –Filistin ilişkilerinin de  barışçıl çözümü için gereken her şeyi yapmak.
Böylece Dörtlünün Tony Blair önderliğinde  özel bir görevle bölgeye gelmesi konusunu irdeleyelim.

Tony Blair’in görevi
Dünya Bankası geçmiş dönem başkanı, neredeyse bir senedir de Dörtlünün sözcülüğünü üstlenen James Wolfenson, Gazze’nin boşaltılması sürecinde Tony Blair’i uyardı. Wolfenson Jerusalem Post gazetesine verdiği röportajda, Blair’in Filistin kurumlarının çalışır hale gelmesi yolunda  sınırlı yetki ile çok başarılı olamayacağını,  ancak barış sağlamak için kendi başına yetkilerini genişletmek istemesi halinde Condoleeza Rice gibi bölgede etkili kişilerin kıskançlığına yol açacağını açıkladı. Wolfenson ayrıca,  bölgeye barışı getirmek ve kahraman olmak isteyen bir çok kişinin Blair’in de gayretlerini sabote etmeye çalışabileceklerini ifade etti. Bu nedenle Blair’in yetkilerini resmi olarak genişletmesi gerektiğini vurguladı.
Filistinliler ise Abbas’ın sözcülüğünü yapan Saeb Erekat aracılığı ile Blair’e aynı mesajı verdi. Tabii Blair her şeyin farkında ve hiç acelesi yok. İlk temaslarında bölgeye eylül sonunda barış görüşmesi için gelmeyi planlayan Rice ile çatışmayı önleyerek sadece iki tarafla konuşacak. Gerçi şu ana kadar söz konusu toplantının içeriği, nerede yapılacağı, kimlerin katılacağı belli olmadı.
Bölgede bir ikilem yaşanıyor. Ortadoğu’da barış konusunda ilerleme uzun ve sabır isteyen bir süreç ancak, rol oynayan aktörlerin konuda yoğunlaşacak kadar çok zamanları yok ve zamanı olanlara da bu yetkiyi vermek istemiyorlar. Blair’in barışı sağlamak için gereken zamana, sabra ve yeteneğe sahip olduğu apaçık.  Ancak ne Rice  ne de AB Dışişleri Sorumlusu Solana bu durumdan hoşnut görünüyorlar. Wolfenson’un girişimlerini engelledikleri gibi Blair’i de engelleyebilirler. Ancak Blair Dünya Bankası Başkanı’ndan çok daha fazlasına sahip ve yetkileri olmasa da sahip olmak için her şansı değerlendirecek. Böylece göreve başladığı andan itibaren ilginç bir süreç yaşanacak.
 İsrail, iyi niyetli ve eski bir dost gibi gördükleri  Tony Blair’i iyi karşıladı.
Blair , Abbas ve  FÖY Başbakanı Fayyad ile uzun bir konuşma gerçekleştirdi. Bu görüşmeyi önemseyen Filistinli liderler kendisinden, barış anlaşmasıyla ilgili  sorunlar, Kudüs ve  mülteciler gibi konularda Mahmud Abbas ile görüşmek üzere   Olmert’i etkilemesini istediler.
 Bu konuda Olmert’in  yakın çalışma arkadaşı Haim Ramon, İngiltere eski başbakanına Olmert’in en kısa zamanda bu konular hakkında Abbas ile görüşeceğini müjdeledi.   
Ancak  Blair’i İsrail yanlısı bulan Filistinlilerin bazı kuşkuları var.  Hamas, Blair’i uyararak,  kendileriyle görüşmez ise tüm çabalarının sonuçsuz kalacağını söyledi.  Dörtlü  İsrail’e karşı düşmanca tutumunu değiştirmemesi ve  yasal varlığını  tanımaması durumunda Blair’in Hamasi el görüşmesini yasakladı.  İsrail ile Filistinliler arasında uzlaşmaya varmak her zaman çok zordu, şimdi daha da zorlaştı.
Görünen tek çare  Gazze yokmuş gibi davranarak, Abbas ve Fayyad ile görüşmek.  Anlaştıktan sonra mümkün olursa Gazze sorununu ele almak.

Grev turizme darbe vuracak
Son dakikada bir değişiklik olmaz ise İsrail çarşamba sabahından itibaren büyük bir grevle karşı karşıya kalacak.  Devletin ve belediyenin 700 bin memur ve işçisi grev yapacak. İşçi Konfederasyonu Histadrut, hükümetten %10’luk bir zam talebinde bulundu. Oysa maliye bakanı sadece  %1’e razı oldu. Aradaki fark o kadar büyük ki, uzlaşma yolu görünmüyor. Bu grevin en zarar verici yanı, Ben Gurion Havaalanı’nın kapatılması olacak.  Maddi kayıpların büyük rakamlara ulaşacağı tahmin ediliyor. Tabii ki bununla bitmiyor; trenler çalışmayacak, posta işlemeyecek, bu sıcakta çöpler toplanmayacak, bakanlıklar kapanacak, resmi belgeler verilemeyecek, sadece bankalar ve otobüsler hizmet verecek.
Histadrut Başkanı Ofer Eini grevin nedenini şöyle izah ediyor: “ hükümet 2006’da banka memurlarına %10 zam yaptı. Biz de aynısını istiyoruz. Düzelen ülke ekonomisinden yararlanmak istiyoruz.” Mali uzmanlar, küçük bir zamma taraftar oldukları halde %10’luk bir zammın bütçe açıklarına ve işsizliğe neden olacağına dikkat çektiler.

Olmert vakit kaybetmeden soruna bir çare bulmalı.
Olmert’ten söz ederken bazı noktaları da belirtmekte fayda var. Olmert’in bir lider olmadığını, onu destekleyenlerin oranının azaldığını kamuoyu yoklamaları ortaya koyuyor. Ancak  İsrail’in en yetenekli siyaset adamı olduğu açık. Son zamanlarda hükümeti de sağlamlaştı, gelecek yılın sonuna kadar da görevde kalacak. Zira sonbaharda açıklanması gereken Winograd raporu, 2008’in ilk aylarında yayınlanacak.
Tabii bir sürpriz olmazsa…