Katsav - Mazuz uzlaşmasi

Erol Güney Köşe Yazısı
9 Ocak 2008 Çarşamba

Bu hafta içinde İsrail’in iç ve dış politikalarında  ilginç gelişmeler yaşandı. İsrail kamuoyu  özellikle  iki gün önce istifa eden Devlet Başkanı Moşe Katsav ile  Başsavcı  Meni Mazuz arasında imzalanan –bir çok kişinin eleştirdiği-  uzlaşma ile yakından ilgilendi.
Bu yazımda bu konu üzerinde duracağım.
Haaretz Gazetesi bir başyazısında şöyle bir düşünceyi ortaya attı:“Turizm Bakanlığı’nda çalışan ve “ A” adıyla tanınan  kadın devlet memuru dokuz yıl önce ‘ Turizm Bakanı Moşe Katsav  bana cinsel tacizde bulundu’ diye resmen şikayet davası açsaydı, Katsav iki yıl sonra Knesset tarafından Devlet Başkanı olarak seçilmeyecekti. Dolayısıyla Şimon Peres  bu gün değil, o tarihte devlet başkanı olacak ve İsrail de bugünkü pek hoş olmayan durumda bulunmayacaktı’
Bundan çıkarılacak ders;  “devlet memuru kadınlar, taciz edildiklerinde veya tecavüze uğradıkları şeflerine karşı resmen şikayetçi olmaktan korkmamalılar”
Oysa bugünlerde  tam tersi bir eğilim görülüyor, bazı kadınlar savcılıktan ümitlerini keserek, diğer kadın memurlara “Şikayette bulunmayın, bir işe yaramayacak. Önemli bir mevkiide olan bir adama karşı ne kadar haklı olursanız olun, yine de mücadelenizde kaybedersiniz. Vazgeçin, kazanma şansınız yok” diyorlar.
Başsavcı Meni Mazuz’un, Katsav ve avukatlarıyla imzaladığı uzlaşma buna neden oldu.  Zira bu uzlaşma ile Katsav, gerçekten zor bir durumdan nispeten kolayca kurtarıldı.  Ona karşı şikayette bulunan iki kadın Katsav’ı mahkemeye bile sevk ettiremediler. Bundan ötürü geçen hafta 20 binden fazla kişinin katıldığı bir protesto gösterisi gerçekleşti.
Bu durum ancak Yargıtay’ın anlaşmayı bozması, mahkemenin de Katsav’ın cezasını ağırlaştırmasıyla değişebilir.  Ancak ne olursa olsun  Başsavcı Katsav’a karşı dava açan bu iki kadını düş kırıklığına uğrattı. Neden? Siyasal bir baskıya dayanamadı mı?   Katsav’ın bulunduğu bu zor durumda  dahi hala güçlü dostları mı var?  Olaya tarafsız  bakan –ki İsrail’de böyle kişiler kaldıysa-   buna pek inanmıyorlar.   Başsavcı Mazuz’un durumu izah eden başka nedenler var.
Mazuz kendisine yöneltilen eleştirilere yanıt verdi.  Katsav’ın suçluluğuna inanan başsavcı, televizyonda yaptığı konuşmada: “ 20 yıldan  beri  Katsav görevlerinde  sürekli tacizde bulunan kişi konumundaydı”. Onunla çalışan kadın memurlar benzer deneyimlerini anlatmışlardı.  Ancak bu tacizleri mahkemede ispatlamak zor. Öncelikle tacize uğramış memurların yaşadıkları geçmişte kaldı ve geçerliliğini de yitirdi.
Bu yılın başına dek, Mazuz ağır suç olan cinsel tacizi kanıtlanabileceğine inanmıştı.  Mazuz ilk hazırladığı iddianamede ispatlayabileceğinden söz ettiyse de, Mayıs ayında Katsav’ın yetenekli avukatlarının etkisiyle bunun tahmin ettiği kadar kolay olmayacağının bilincine vardı. İlk şikayette bulunan kadın memurun Katsav ile ilişkilerinde bir zorlama unsuru olup olmadığı belli değildi. Bu nedenle bu dosya inandırıcılığını kaybetti. Diğer davada ki memur kadın ise hem tecavüzden bahsediyor, hem de  Katsav ile ilişkisini sürdürüyordu.
Mazuz, bu davaların uzamasının  devlet başkanlığı statüsüne ve İsrail’e zarar vereceğine ikna oldu.  Bu nedenle Katsav’ın avukatları  ve savcılık arasında bir uzlaşmaya varıldı.  Böylelikle Katsav ceza evine girmeyecek “fakat ben masumum, cinsel tacizde bulunmadım” diyemeyecek.

2. Lübnan Savaşı yıldönümü
2 Temmuz Pazartesi günü İbrani takvimine göre 2. Lübnan Savaşı’nın  birinci yıl dönümüydü.
Bu savaşta yaşamını kaybeden 119 asker ile 44 sivili anmak üzere Kudüs’ün Herzl Tepesi’ndeki askeri mezarlıkta bir tören gerçekleşti. Törende yakınlarını yitiren aileler hazır bulundular.
Bu savaşa karar veren ve yöneten üç kişiden eski Savunma Bakanı Amir Peretz ile eski Genelkurmay Başkanı Dan Halutz törene katılırken, Başbakan Olmert’in gelmemesi eleştirilere neden oldu.
Bazıları Olmert’in şehit ailelerinin karşısına çıkmaktan çekinmesini anlayışla karşılarken, bazıları da doğru bulmadı.  Jerusalem Post Gazetesi bu Salı sabahki  başyazısında : “  Şehit ailelerinin karşısına çıkmaktan çekinen bir başkan, olası yeni bir savaşta askerlere ‘ savaşın’ emrini veremez” ifadesini kullandı.
Ancak Olmert: “ Törene katılsaydım,  katılımcılar güvenlik kontörlünden geçerken  zaman kaybedilecekti. Şehit asker ve aileleri ile her hafta görüşüyor ve sorunlarıyla ilgileniyorum” dedi.
Törende  Devlet Başkanı vekili ve Knesset Başkanı Dalia  İtzik, Hizbullah’a hitaben yaptığı konuşmada  ellerinde bulunan iki askerin serbest bırakılması için takas konuşmalarına başlanmasını ve hayatta oluklarına ilişkin bir kanıt vermelerini önerdi. 
Yeni Savunma Bakanı Ehud Barak ve Genelkurmay Başkanı Gaby Aşkenazi  Tsahal’in son savaştan çıkarılan dersleri dikkate aldığını söylediler.
Eski Genelkurmay Başkanlarından Amnon Lipkin Şahak önderliğinde çalışan bir komisyon, hükümetin güvenlik sorunlarını çözümlemek için yaptığı çalışmaları tamamladı ve bir rapor hazırladı. Bundan böyle güvenlik alanında alınacak kararlarda, milli güvenlik konseyinin rolü belirleyici olacak. bir yıl önce durum böyle olsaydı, İsrail birkaç saat içinde savaşa girme kararı almayacaktı.
Bu son savaşın en önemli sonucu, İsrail güvenlik güçlerinin kusurlarını ortaya çıkarması ve bunların giderilmesi için çalışmaların başlatılması oldu.
Ancak ülke içinde özellikle kuzey kentlerinden Kiryat Şmona’da güvenlik konusunda fazla ilerleme kaydedilmedi. Kentin belediye başkanı sığınakların yetersiz olduğuna dikkat çekti.