Çalişmak, her zaman!

Avram VENTURA Köşe Yazısı
9 Ocak 2008 Çarşamba

Yaşıtlarımla bir araya geldiğimde, söz dönüp dolaşıp günlük uğraşlar üstünde yoğunlaşıyor: Yaptıklarımız, yapamadıklarımız, yaşadığımız sosyal ve ekonomik sorunlar ya da boşluktan doğan can sıkıntıları... Çalışma alanlarına göre kimimizde yorgunluk, kimimizde de bir bıkkınlık havası eserken, pek azımızda yeni atılımlar için tükenmeyen bir heves gözlemliyorum. İçlerinde bir arkadaşım var ki, her görüştüğümde sürekli yeni konular, bana göre gerçekleşmesi oldukça güç projeler, olağanüstü düşlemler anlatıyor, beni de heyecanına ortak ediyor. Çoğu kez bu anlatılanlara bıyık altından gülüp geçiyorsam da, diğerlerinin tersine, düşünce ufuklarını her zaman geniş tutan bu arkadaşımın çabalarını alkışlamaktan da geri kalmıyorum.
Birçoğumuz belirli bir yaştan sonra risk almaktan, bedensel bir uğraş üstlenmekten kaçınırken, düşünsel de olsa yeni çalışmalar için yoğunlaşanlar, sanırım tinsel sağlıklarını daha iyi koruyorlar.
Zorunlu nedenlerle ya da kendi istekleriyle emekli olan arkadaşlarım var. İlk günler, bir sorumluluk üstlenmeden zaman tüketmenin keyfini, nasıl çıkardıklarını anlatırlardı. Daha sonra hiç geçmeyen saatlerin, evin içinde çoğalan tartışmaların, yaşamlarını ne denli kararttığına tanık oldum. Bu yüzden, zaman zaman belirli bir süre boşta kalmayı özlüyorsak da, bu sürenin uzaması, bizi kaygılandırmalı diye düşünüyorum. Kendi payıma her sabah aynı saatte evden çıkmayı, maddesel bir kazancı olsun ya da olmasın, sınırlı da olsa mutlaka kimi sorumluluklar üstlenmeyi, gücüm yettiğince sürdürmek istiyorum.
Aslında bizi zorlamadığı sürece, dinlenme saatlerini çoğaltabiliriz, ama tümüyle boşta olmak korkutucu!
İster düşünsel, isterse bedensel alanda olsun, yaptığımız çalışmalar, her yaşa göre farklı bir gereksinim olarak ortaya çıksa da, yaşama anlam katan en önemli eylemlerden biri olduğunu düşünüyorum.
Bu konuda büyük insanların yaklaşımlarını göz önüne alacak olursak:
Picasso öldüğünde, geride binlerce yapıt bırakmış. Onunla yapılan söyleşilerde, çalışırken rahatlayıp dinlendiğini, onu asıl yoran şeyin hiçbir şey yapmamak ve anlayışsız konuklar ağırlamak olduğunu söylermiş.
Goethe’ye dostları dinlenmesi gerektiğini anımsattıklarında, daha çok erken olduğunu, bunun için önünde büyük bir sonsuzluk olduğunu yinelermiş.
Çalışma konusunda Bernard Shaw’un yaklaşımı dikkate değer:
“Tüm çalışma gücümü tükettiğim an ölmek isterim. Çok çalışırsam, çok yaşayacağıma inanıyorum. Hayat benim için titrek bir kandil değil, kuvvetli bir meşaledir. O meşalenin olabildiğince güçlü ve parlak bir şekilde yanmasını sağladıktan sonra, onu gelecek kuşaklara emanet etmek istiyorum.”
İlerleyen yaşımızla birlikte bedensel çalışmalarımız bir şekilde engellenebilir, ama akıl sağlığımız yerinde olduğu sürece, düşünsel alandaki üretici yanımızın, her zaman işlevini sürdürebileceğine inanıyorum.