İngilterede akademik çevrelerin daha önce de yaptıkları gibi İsraili boykot etme kararı aldıkları, bunun aslında İsraile uygulanması düşünülen genel bir yalnızlaştırma kampanyasının başlangıcı olduğu ifade ediliyor bazı İsrail gazetelerinde
Tam da 10 gün kadar önce Cenevrede meydana gelen sinagog yangınının kundaklama sonucu geliştiği ilan edilmişken, İngiltereden gelen bu haber, Yahudi düşmanlığının boyutu ve karakteri hakkında ipuçları veriyor. Kısa bir zaman içinde, akademik çevrelerden ilham alan mimarların da benzer bir boykota gireceklerinden söz ediliyor.
Öte yandan, İsrailin özellikle Gazeye yönelik saldırıları tekrar yazılı ve görsel basının gündemine oturuyor. Ancak kimse, günlerdir Sderota inen Kasım füzelerinden söz etmiyor! Dahası, kimse Gaze ve Batı Şeriada aylardır Hamas ve El Fetih arasında süren ve iç savaş boyutuna kadar tırmanan olayların üstünde durmuyor. Bir yandan aralarında çatışıyorlar, bir yandan da İsraile füze göndermeyi ihmal etmiyorlar. Kimine göre bu saldırıların haber değeri yok!
Kuzeyde, Lübnanda durum içler acısı. Burada yaşananlar, medyada açık açık yer alacağına satır aralarında kalmaya mahkum haberler arasında yer buluyor
Lübnanın güneyine yerleşmiş Hizbullahın devlet içinde devlet konumu geçtiğimiz yaz aylarında İsrail ile tutuştuğu ve ülkede siyasi deprem yaratmaya aday savaş sonrası ortaya çıktı
Şimdi de, Lübnan ordusunun kuzeydeki Filistin kampları içinde filizlenen Fetih El İslam örgütüne karşı giriştiği operasyonlardan, ve çatışmalar sonucu ölen sivillerden söz ediliyor. Lübnan kaynakları örgütün ülkenin kuzeyinde geniş çaplı terör saldırılarına hazırlandığını iddia ediyor. Bu grupların Lübnanda nasıl filizlendiklerinden, kimlerden destek aldıklarından ise - adeta kural olarak söz edilmiyor.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin eski Lübnan Başbakanı Refik Hariri suikastı konusunda Suriyeyi sıkıştırması ve Başkan Beşir Esadı yargılama konusunu gündeme getirmesi, Şamda ciddi rahatsızlık yaratmış durumda. Yehidot Aharonotta yayınlanan bir yazıda, Esadın kendini kurtarma çabası içinde İsraili vurabileceği ifade ediliyor. Hizbullah ile olan çatışmalardan siyasi anlamda kayıpla çıkan ve özeleştiri çerçevesinde yöneticilerini sorgulayan bir İsrailin, kırk senedir Golan Tepelerini alma hayali ile yaşayan Suriyeye karşı varlık gösteremeyebileceği konusu, belki de Şamdaki idarecilerin iştahını kabartıyordur, kim bilir?
Ortadoğuda oluşan ve ilhamını muhtemelen İrandan alan, Suriye ve Iraktaki Şii grupları da içeren Hamas destekli ittifakın amacının neler olabileceği ise bu aşamada es geçiliyor. Cumhurbaşkanı Ahmedinecadın İranın nükleer yakıt teknolojisine ulaştığı açıklamasını yaptığı gün, dünyanın İsrailin ortadan kalkışına tanık olacağını da ifade etmesi, ne haber oluyor ne de tepki topluyor kamuoyundan
İngiltereye dönecek olursak
Akademisyenlerin, aydınların, mimarların, veya kimlikleri ve siyasi görüşleri ne olursa olsun, genelde İngilizlerin, Sykes - Picot pazarlıklarından bu yana Ortadoğuya şekil vermek için değişik eğilimli Londra hükümetlerinin aldıkları kararların sonuçlarını irdelemeyip, bugün gelinen noktada İsraili yok etmeye odaklanmış güçlere destek verirmişçesine, bir demokratik ülkenin akademik dünyasını boykot kararı vermeleri, ne yazık ki, tam bir ironi
Özelde Avrupadaki entelektüel çevrelerin anti İsrail yaklaşımı ile başlayan ancak saldırı, kundaklama vs gibi olayların da kanıtladığı gibi, genel anlamda Yahudi düşmanı bir çizgiye kadar taşan davranışları nasıl yorumlamak gerek? Avrupada, Ortadoğuda yaşananları eksik değerlendirmeye yönelik gayretleri nasıl adlandırmak gerek? Eski kıtada gitgide artan şekilde kendini gösteren ve oldukça etkin bir siyasi güç haline gelmeye başlayan Müslüman nüfusun bunda ne kadar katkısı var? Dünyanın birçok değişik yerinde yaşanan insanlık dramlarına kulak tıkayıp, iyi reyting yapan Ortadoğu konusuna endekslenmek, insanlığın refahını yükseltmeye ne kadar fayda sağlar?
Bu zor sorularla sıcak bir yaza doğru yelken açıyoruz.