Her şeye rağmen Olmert görevde

Erol Güney Köşe Yazısı
9 Ocak 2008 Çarşamba

İsrail Başbakanı Ehud Olmert, geçtiğimiz pazartesi yayınlanan Winograd Komisyonu’nun  geçici raporunun ardından  muhalefetin Knessette verdiği  güvensizlik önergesine rağmen hükümete yönelen tehditlerden kurtulmayı başardı. Kurduğu koalisyon hükümetinin on üyesinin karşı çıkmasına, II. Lübnan Savaşı’ndaki hatalı tutumu nedeniyle, kendisine güvensizlik göstermelerine karşın bu başarıyı kazandı. Knesset tarihinde ilk kez koalisyonun ana partilerden biri olan İşçi Partisi, üyelerine hükümetin lehinde ya da aleyhinde istedikleri oyu verme özgürlüğünü tanıdı. Buna rağmen 62 milletvekili hükümetin lehinde oy kullanırken, 28’i Likud’u destekledi. Şimdilik hükümeti tehdit eden en yakın tehlike,  bu ayın sonunda yapılması İşçi Partisi’nde yapılması planlanan başkanlık seçimi olacak. Şartlar böyle olsa bile Olmert, küçük bir dinci partinin desteği ile hükümetin ayakta kalabilmesi için gereken 61 oya ulaşabilir.
Yine de ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice’ın İsrail-Filistin görüşmelerinde ilerleme sağlama amaçlı bölgeye yapacağı olağan geziden son dakikada vazgeçmesi, kriz havasının yok olmadığının göstergesi. Rice, görüşmelerin gelişmesi konusunda gereken adımları atmak için Olmert’in daha fazla zamana ihtiyacı olduğunu anladı. Aynı zamanda Gazze’de yaşananlar, özellikle yeniden Sderot üzerine Kassam roket saldırılarının başlaması bölgede gerginlik yaratarak görüşmelerde ilerleme sağlanmasını engelleyebilir.

Dramatik gelişmeler
Hatırlayacağımız gibi komisyon, raporunda sorumlu kişilerin istifa etmesi gerekliliği üzerine  belirgin bir açıklama  getirmedi. Winograd yargıcı: “Biz sadece gerçekleri açığa çıkartıyoruz. Karar halkındır” dedi. Halk geçtiğimiz perşembe günü Tel-Aviv’de Rabin Meydanı’nda yapılan büyük bir mitingde sesini duyurdu. Ancak verdiği mesaj beklendiği kadar açık olmadı. Öncelikle hava çok kötü olmasına rağmen 150 bin kişi meydanı doldurdu. Ama hala İsrail halkının tümünün Olmert’in gitmesini istediğini söylemek mümkün değil. En önemlisi göstericilerin ikiye bölünmüş olmasıydı.
Bir kesim savaşın iyi yöneltilmediği ve daha şiddetli, daha kararlı olması gerektiği yönünde protestolarını dile getirirken, diğer kesim ise savaş aleyhtarı oldukları, Olmert’in bölgede barışın sağlanması için yeterince çaba göstermediği için protesto etti. Kimi  Araplarla asla barış olmayacağını savunurken, kimisi İsrail’in gerçek barış  için daha fazla taviz vermeye hazır olması gerektiği inancındaydı.

Seçime dair öngörüler
Ayrıca Netanyahu ve Likud’u başa getirebilecek yeni seçimler, barışın daha da uzaklaşmasına sebep olabilir. Bu nedenle Olmert’ten pek hoşnut olmayanlar, Netanyahu’nun başa geçmesinden daha da rahatsız olacaklarından yeni seçimleri istemiyorlar. Kadima’nın liderliğinde İşçi Partisi’nin de bulunacağı benzer bir koalisyon ile yeni bir başbakan istiyorlar.
Savaşın ve nasıl  yönetildiğinin en önemli suçlusu eski Genelkurmay Başkanı Dan Halutz’dur. Halutz, istifa ederek ve Harvard’da okumaya gitti. Savunma Bakanı Amir Peretz mayıs ayında İşçi Partisi’nde yapılacak seçimlerin sonucunda görevini maliye yada başka bir bakanlık için bırakacağını söyledi. Şimdi problem Olmert’ten kurtulmak ve Kadima’yı temsilen başka birini Başbakan  seçmek. Bu isim normal olarak Kadima’da  ikinci kişi  niteliğinde olan Dışişleri Bakanı Tzipi Livni’dir. Ancak Livni’nin  son davranışları böyle zor bir zamanda hükümeti yönetebileceği konusunda şüphelere yol açtı.
Yine de bu konuda yorum yapmak için çok erken zira ABD Dışişleri Bakanı Rice’ın Time Dergisi’nde yayınlanan makalesinde Livni dünyayı etkileyen 100 önemli kişi arasında yer alıyor. Şimdilerde Olmert ile aralarındaki ilişki düzeldi ve birlikte çok daha iyi çalışıyorlar. Bu nedenle Olmert giderse şansı fazlalaşıyor.
Kadima’da başkanlık şansı olan diğer kişi ise yaşına rağmen  Şimon Peres’dir. Kimse onun iyi bir başbakan olacağından şüphe duymuyor ama bu  konuda çabuk karar vermesi gerekiyor. Ama hala tereddütleri olduğundan henüz kimse  bir sonraki Devlet başkanının kim olacağını bilmiyor. Tıpkı Türkiye’de yaşananlar gibi.Tek fark Türkiye’de Cumhurbaşkanlığı makamının yetkileri daha fazla olduğundan  seçim büyük önem taşıyor.

Sarkozy ve İsrail
Geçtiğimiz Pazartesi Yediot Ahronot gazetesinde çıkan bir makalede eski Başbakan ve muhalefet lideri Netanyahu: “Son altı yıldır Sarkozy ile Paris ve Kudüs’te defalarca görüştük.Uzun ve dostane konuşmalarımızda dünya problemlerini özellikle  küreselleşme sürecinde Olmert’in karşılaştığı  ekonomik sorunları tartıştık. Bu görüşmeler bizim birbirimizle ilişkilerimizde ne denli yakın olduğumuzu ortaya koydu”dedi.
Netanyahu bu görüşmelere özellikle seçim  kampanyaları sırasındaki son Paris görüşmesine dayanarak, Fransa ve İsrail arasındaki ilişkilerin son senelerde olduğundan çok daha yakın olacağına inandığını söyledi. İlişkilerde çok ani ve kökten değişimler beklenmese de,  İsrail’in problemleri ve tutumu  konusunda daha çok anlayış  gösterileceği umuluyor.
Amerika ve Fransa arasındaki ilişkilerin de iyileşmesi İsrail için olumlu sonuçlar getirebilir.
Netanyahu’nun söylediğine göre Sarkozy, İsrail’de son yıllarda  yapılan ekonomik reformların ülkeyi güçlendirdiğini ve bir dereceye kadar işsizliğin azaldığını ilgiyle izledi. İran tehlikesine gelince Netanyahu, Fransa’nın bu konuda da  sert tutumunu devam ettireceğini  düşünüyor.
Netanyahu- Sarkozy görüşmesinde Türkiye’nin AB üyeliği gündeme gelip gelemdiği konusunda bir bilgi yok. Şayet konuşulmuşsa Netanyahu: Türkiye’nin AB üyeliğinin İsrail’de diplomatik ve politik çevrelerde de görüşüldüğünü ifade etmiştir. Ayrıca  Türkiye’nin bu birliğe üyeliğinin Avrupa ülkelerinin aynı sıra İsrail içinde büyük önem taşıdığını belirtmiştir. Sarkozy’nin, bu konudaki tutumu İsrail’de onaylanmıyor.