Futbol ve hoşgörü üzerine bir ikileme Farkimiz gücümü

Vedat LEVENT Köşe Yazısı
9 Ocak 2008 Çarşamba
Son 30 yılda çok ilerledik. Ama aynı oranda sancı çektik. ‘80 darbesini yaşadık, Susurluk’a tanık olduk, ışıkları yaktık kapadık. Avrupa Birliği’ne giriyoruz dedik, daha çantalarımızı toplamadan yolumuza taş değil kaya koydular… Biraz istikrar sağladık derken yine sarsıldık… Karıştık yine…
Ben iyimserim. Rotamızdan şaşmıyoruz. Büyük bir azimle, tüm engellere rağmen ayakta kalmayı ve ilerlemeyi sürdürüyoruz. Dünyanın en büyük 20 ekonomisi arasındayız. Her yıl ağırladığımız ortalama 20 milyon turistle en büyük sekizinci turizm ülkesiyiz.
Binlerce yıllık tarihin ve kültürün mirasçılarıyız. Dolayısıyla farklı ırklara, dinlere, kültürlere ve medeniyetlere saygı duyulan, ırkçılığın olmadığı topraklar üzerinde yaşıyoruz. Bu yüzden belki de futbolu bu kadar çok seviyoruz.
Altını kalın uçlu bir kalemle çizmek gerekirse futbol, farklı kültürleri bir araya getirir. Karşıdakini tanımamaktan doğan korku ve çekincenin yerine dostluk, anlayış ve hoşgörü tohumları eker. Futbol, aslında birçok spor gibi savaştan doğmuştur ve belki de savaş sanatının dünyaya kattığı en güzel şeydir…
Kapitalist sistemin son muhaliflerini de yuttuğu 1990’lardan sonra, futbol da küresel değişime ayak uydurmuş ve gerek ekonomik, gerek sosyal anlamda oldukça gelişmiştir.
Sosyal anlamda değişim, Avrupa liglerinde yabancı futbolcu sayısının arttırılmasıyla başlamıştır. Avrupa Birliği, kitleleri peşinden koşturan siyasi potansiyeli yüksek bu sporun önemini birçok siyasi oluşumdan daha iyi kavramış ve dünya futbol sektörünün lokomotifi olan Avrupa liglerine kanunlarını kabul ettirerek, Birlik vatandaşı olan sporcuların üye ülkeler arasında serbest dolaşımını sağlamıştır.
Artık futbol tamamen farklı milliyetlerden, kültürlerden ve coğrafyalardan gelen insanları takım ruhu altında birleştiren bir mozaik olmuştur. Ancak her tezin, bir antitezi vardır… Aynı dönemde futbol sahalarında ırkçılık da başlamıştır.
Dünyanın en büyük imparatorluklarının kurulduğu Anadolu topraklarında, sonsuz bir hoşgörü vardır. Öyle ki rengini sarının ve yeşilin en güzel tonlarından alan bu topraklarda hoşgörü, dünyanın diğer bölgelerinde anlaşıldığı üzere çoğunluk tarafından azınlığa gösterilen bir “lütuf” değil, kültürün bir parçasıdır. Futbolu, belki de bizimle aynı karakteri taşıdığı için bu kadar benimsedik… Kim bilir…
Gelişmiş Avrupa’ya karşı belki de en büyük farkımız, budur işte… Çünkü biz insanın insan gibi saygı gördüğü topraklarda yaşıyoruz… “Kim olursan ol yine gel” diyen Mevlana’nın soluduğu havayı içimize çekiyor, Naziler’e tek başına kafa tutup “Benim ülkemde din, dil, ırk ayrımı yoktur. Benim vatandaşlarıma bu muameleyi yapamazsınız.” diyen Behiç Erkin’in içtiği suyu içiyoruz…
Biz, neden sarsılmıyoruz? Neden sarsamıyorlar? Neden bunu başaramıyorlar? Mafya, terör, ekonomik krizler, suikastlar, siyasi krizler… Öyle basit değil… Bu sıkıntıların biri bile, onlarca ülkenin belini bükmüştür. Ama biz, emin ve hızlı adımlarla ilerlemeye devam ediyoruz. Çünkü biz farklıyız. Çünkü biz insan ilişkilerinin en güzelini, en değerlisini yaşarız. Çünkü biz birbirimize saygılıyız, değer veriyoruz. Birbirimizi seviyoruz, hoşgörümüz ve anlayış seviyemiz yüksek… En cahilimizden, en okumuşumuza kadar… En yaşlımızdan en gencimize kadar… Belki de bu yüzden, futbolu kendimize bu kadar yakın görüyoruz…
Ne var ki iki hafta önce İsrailli oyuncu Pini Balili’nin başına gelenler, birçoğumuzu korkuttu. Sırf yabancı olduğu için futbol mesleğinden parasını kazanan bu kişi, işini icra edemeyecek seviyeye getirildi. Sırf belli bir kimliğe ait olduğu için aşağılandı. Ailesine, küfür edildi. Onuru kırıldı.
Ama biz farklıyız! Bizim karakterimiz, atalarımızın bize aktardığı en güzel mirasın şekillendirdiği sapasağlam bir temelden oluşuyor. Bizi güçlü yapan, işte bu miras… Onu kaybetmeye başlarsak önce enerjimizi, daha sonra benliğimizi yitirmeye başlarız. Daha sonra sıkıntılarla baş edemeyecek duruma geliriz ki, işte o zaman çökeriz…
Futbol, dışarıdaki hayat savaşının, kafalardaki düşüncelerin, insan ilişkilerinin bir oyun kılığına bürünmüş birebir yansımasıdır.
Tedirginliğimizin esas sebebi budur…
Hepinize iyi haftalar dilerim.