Tezatlar ülkesinde futbola yön verenler...

Yakir MİZRAHİ Köşe Yazısı
9 Ocak 2008 Çarşamba
Eğer ki bir konuyla ilgileniyorsanız ve o konudaki bilgi dağarcığınızı genişletmek istiyorsanız, o meseleyle alakalı olarak yazılı ve görsel tüm yayın organlarını takip edersiniz değil mi? Kendimden örnek vereyim. Spora ve özellikle futbola aşık bir zat olarak günlük gazetelerden aylık dergilere kadar her gazete ve dergiyi mümkün şartlar çerçevesinde takip etmeye çalışıyorum. Oradaki en ufak haber bile –eğer ki daha önceden okumamışsam– benim için büyük önem ifade ediyor. Tıpkı geçen hafta Cumhuriyet Gazetesi’nde rastladığım ufak bir haber gibi: “Alman Spor Gazetecileri Derneği (VDS), Bundesliga kulüplerinden Schalke 04’e karşı bir protesto başlattı. Haftalardır maç sonu açıklama yapmayan ve röportaj vermeyen futbolculara karşı boykotları en azından lig arasına kadar devam edecek.” Haberde ayrıca, karşılıklı boykotu ilk olarak kendileri hakkında yalan yanlış haberler yapan Schalkeli oyuncuların başlattığını okumuştum. Derken Alman Spor Yazarları Derneği başkanının kulübe ‘gerginliğin sona erdirilmesini, birkaç gazeteci yüzünden tüm basına böyle bir tavır alınamayacağını’ belirten bir mektup yazıp yolladığını da yine aynı haberden öğrenmiştim...
Birçok kez Türkiye Spor Yazarları Derneği’nin (TSYD) bu ülkede gazetecilerin veya sporcuların onurunu korumak adına ne gibi faaliyetlerde veya icraatlarda bulunduğunu hep sormuşumdur kendime ve  yakın çevreme... Başkanlığını 74 yaşındaki Turgay Şeren’in yaptığı Profesyonel Futbolcular Derneği’nin (PFD) ne işe yaradığını, profesyonel olarak futbol hayatına devam eden topçulara hangi konularda yardımcı olduklarını veya futbol emeklisi olmuş oyunculara ne gibi destekler verildiğini hep merak etmişimdir. Bir örnekten yola çıkarak konuya girelim. Tümer Metin’in bir basın toplantısında kendisine yöneltilen sorunun ardından “Hepiniz salaksınız” diyerek tüm gazetecileri aşağıladığını unutanlara hatırlatmak isterim. (Şu an için maksadım Tümer’i yargılamak değil, onu uyarması gerekenlerin ne gibi uygulamalarda bulunduğunu irdelemek...) Peki o hakaretin ardından TSYD ne gibi bir yaptırım uyguladı bu oyuncuya? Bu olayın üstü örtüldükten sonra neredeyse her gazetede boy boy Tümer Metin röportajları yer almadı mı yoksa? TSYD bu oyuncuyu PFD’ye şikayet etti mi? Şikayet etmediyse de yazılı bir açıklama yaparak bu olayı kınadı mı? Oyuncuya ne gibi bir tavır alındı ya da yaptırım uygulandı, hatırlayabiliyor musunuz? Tümer ya da başka biri, isim o kadar da önemli değil. Çünkü her durumda sonuç: Sıfıra sıfır, elde var sıfır... Başını sallayıp, maaşını alanların, olması gerektiği yerde olamayanların, az çalışanın çok, çok çalışanın az kazandığı, konuşmasını bilmeyenlerin susmak bilmediği, konuşması gerekenlerin susturulduğu, ayakların baş, başların ayak olduğu, hak yiyenin güçlü olduğu, hakkı yenenin ise güç duruma düştüğü insanların ülkesi değil miyiz? Siz istediğiniz kadar çırpınıp durun... Çark böyle işliyor ne de olsa!..
Bir de farklı pencereden bakalım. Anadolu kulüplerine en fazla desteği veren, sayfalarında onlara “Dört büyükler’in diğerleri” olarak değil de “Süper Lig’in Zaragoza’sı, Fulham’ı, Leverkusen’i” olarak yaklaşan bir futbol dergisinde çalışıyorum. Fakat bizim Anadolu kulüplerimiz ulusal basında kendilerine en çok desteği veren yazılı medya organına bile şüpheyle yaklaşmaktalar. Gerek oyuncularını röportaj vermemeleri konusunda yasaklayarak, gerekse çeşitli bahanelerle karşılarındakini aptal yerine koyduklarını sanarak!.. Oysa kendilerine yarım sütun bile ayırmayan, hatta çoğu zaman kaale bile almayan günlük gazetelerin spor sayfalarına haber olabilmek için aşınmadık kapı bırakmıyorlar. Günlük çıkarları için yaşamaktalar...
Kalitesizliğin hüküm sürdüğü topraklarda kaliteyi ortaya koyup fark yaratmaktansa, aynı bayağılın, aynı işleyişsizliğin, aynı gereksiz bürokrasinin üzerinde ısrarla durmakta futbol kulüplerimiz, Spor Yazarları Derneğimiz, Profesyonel Futbolcu Derneğimiz... Bilmem farkında mısınız?