Geçtiğimiz hafta başı Tahran, Cumhurbaşkanı Ahmedinecadın çağrısı ile düzenlenen Holokost Evrensel Vizyon başlıklı konferansa ev sahipliği yaptı. Dünyanın birçok ülkesinden buraya toplanan Holokost inkârcıları, II. Dünya Savaşı esnasında yaşanan insanlık trajedisinin şiddetini tartışmaya açarak, bundan çıkarılması gereken dersleri sulandıracak bir zemin oluşturdular
İsrail devletini haritadan silmek gibi, tarihin hiç de yabancısı olmadığı bir misyonu kendisine layık gören Ahmedinecadın amacı Ortadoğudaki Yahudi varlığının temelini sarsmak
İsrail devletinin meşruiyet zeminini Holokosta dayandırmak ve böylece Nazi rejimi esnasında yok edilen 6 milyon insanın ve Yahudi değerlerinin üzerinden siyaset yapmak: İsrail devletinin üzerinde kurulduğu toprakların, kendilerini yok eden Avrupa tarafından Yahudilere bir sus payı olarak verildiğini ve bunun olayla hiçbir ilgisi olmayan bölge Arap toplumlarının hilafına yapıldığını göstermek
Tarihçilerin Verimli Hilâl olarak adlandırdıkları yayın ortasında yer alan ve Torada Süt ve Bal Ülkesi olarak adlandırılan bölgede çağlar boyunca gözlenenler, günümüz antisemit söyleminin nerelere dayandığını gösteriyor aslında.
Babil kralı Nabukadnezarın orduları Kudüsü işgâl edip büyük tapınak Beit Hamigdaşı yaktığında amaç, dönemin Tek Tanrılı, tek dini Yahudiliği ve değerlerini yok etmekti
Babil nehirlerinin kıyısına oturduk ve Sionu hatırladığımızda ağladık
Bize acı çektirenler bizden şenlik istediler
Tanrının şarkısını yabancı topraklarda nasıl söyleyebiliriz? Eğer seni unutursam Ey Kudüs, sağ elim hünerini unutsun. Eğer seni anmazsam, eğer Kudüsü en büyük sevincimin üstünde tutmazsam, dilim damağıma yapışsın
(Mezmurlar: 137:1Lj)
Daha sonraları, Selevki Kralı Antiyohusun Yahudiliği yasaklayan baskıları söz konusu olur.
İbranice yasaklanır, Toranın ve dinin önemli temellerinden Şabat ile sünnetin uygulanmasına kısıtlamalar getirilir. Bu duruma karşı, Yehuda Makabinin başlattığı isyan, Yunan zulmüne bir yanıt teşkil eder.
Titus komutasındaki Roma ordularının Kudüsü ele geçirip Yahudileri mecburi göçe zorlamaları, daha sonraki dönemlerde, İspanyada görülen engizisyonlar, Rus steplerinde tanık olunan onlarca pogrom ve nihayet Holokost ve Yahudi kimliğinin toptan yok edilmesi arzusu tarihin derinliklerinden bize dersler vermektedir.
Bu anlamda bakacak olursak, Nabukadnezardan Ahmedinecada pek bir şeyin değişmemiş olduğunu görüyoruz. İran cumhurbaşkanının İsraile karşı olması, Tahranın bölgede İsraili düşman olarak görmesi, ulusal çıkarlar açısından şaşırılacak bir durum değildir.
Bu aşamada, üzerinde durulması gereken kamuoyuna aktarılan söylemin satırbaşlarıdır: İsraili haritadan silmekle başlayan, burada yaşayan Yahudileri geldikleri yerlere Avrupaya göndermekle devam eden ve Holokostu bir efsane olarak niteleme seviyesine ulaşan bir nefretin tüm Yahudilik ve insanlık için nasıl tehlikeler arz ettiğini anlamak için geriye bakmak ve ders almak yeter.
Konferans toplanırken batı dünyasının, Holokostun tartışılmasını ve inkâr edilmesini suç sayan yasağı hedef alındı. Cumhurbaşkanı Ahmedinecad açış konuşmasında bu yasaktan dolayı konuyla ilgili araştırma yapamayan tarihçi ve sosyologların Tahranda çalışmalarını sergileyebilecekleri bir ortam bulduklarını ifade etti. Oysa bu yasa, olaylara art niyetle bakan, Holokostun sonuçlarını çarpıtma sevdalısı olanların durdurulmasını hedefliyor
Bu şekilde insanlığın tekrar ırkçı çizgiye gelmesi ve benzer hatalara düşmemesi temenni edilebilir.