Hassas ateşkes ve kaygilar

Erol Güney Köşe Yazısı
9 Ocak 2008 Çarşamba

İsrailliler bu hafta iki gelişmeyi kaygıyla izlediler:  Nasrallah’ın Lübnan halkını hükümeti protestoya çağırması ve İsrail- Filistin ateşkesinin hassas durumu.
İsrail, Sinyora hükümetine elinden geldiği kadar yardım etmek istiyordu. Ancak herkes  nasıl olursa olsun bu yardımın Sinyora hükümetine yarardan çok zarar getireceğinin de bilincinde. Bunun için İsrail Lübnan’da yaşananları izlemekten başka bir şey yapacak durumda değil. Oysa Hizbullah planları uygularsa , son Lübnan Savaşı’ndan sonra yapılan anlaşmalar uygulanamayacak ve Lübnan İran’ın kontrolünde bir ülke olacak. Bu olasılık İsrail için bir felaket olarak niteleniyor.
Böyle bir gelişme kısa bir sürede  olmayabilir, çünkü bu günkü bunalım bir uzlaşma ile bitebilir.  Bu uzlaşmadan Hizbullah  bu güne oranla daha güçlü çıkacak. Bu da İran’ın Lübnan’ı kontrolü yolunda yeni bir adım olacak.   Lübnan’daki Şiilerin ve İran’ın zamanı var, zira demografi onların lehine.

Lubrani’nin  İran analizi
Bu hafta Haaretz gazetesinde çıkan bir söyleşi İsrail’de bir çok kişinin gözlerinin açılmasına neden oldu. Seksen yaşına rağmen hala Savunma Bakanın özel danışması olan Uri Lubrani, İsrail’de Şii sorunlarıyla ilgili  bir teşkilatın başında,  İran ve Şii’ler hakkında  da uzman.  Şaron döneminde 6,5 yıl İsrail’in Tahran’daki temsilcisiydi ve bu güne dek Şii’ler ve İran’la ilgili çalışmalarını sürdürdü. Lubrani’nin İranlılar hakkında, dikkat çekici ve ürkütücü görüşleri var.
Haaretz’deki  yazıda Lubrani: “İran’daki uzun kalışım süresince İranlıları daha iyi anlamayı öğrendim. Bir filin sabrına sahipler. Halı dokuyan bir ulus,   bir halı dokumak bir yıl alır. Aynı zamanda üç hamle ötesini görebilen iyi birer satranç oyuncusudurlar. Araplar ve Yahudiler gibi, bir an önce  tatmin edici sonuçlar almak için sabırsız davranış içinde değiller. Birinci Lübnan Savaşı’nda bile ne kadar kararlı bir tutuma sahip  olduklarını görmüştüm.O sırada  Lübnan’da  bir İslam Cumhuriyetinin kurulması çabasındaydılar ve hala bunun gerçekleşmesini görmek için bekleyecek sabra sahipler.Bana göre de başarmak  üzereler ve Lübnan’ın demografik yapısı onlara destek oluyor” dedi.
İran rejimini durdurmak için  alınacak önlem yok mu? İsrail Savunma Güçlerinin İran’ın  önümüzdeki on yıl içinde nükleer bomba yapabileceğine inandığı bu dönemde  ABD’nin İran’dan önce davranmaya niyeti yok. Lubrani’nin bu konuda başka bir önerisi var:
“Dünyanın, propaganda, psikolojik  savaş, rejim karşıtı kuruluşlara maddi yardım gibi elindeki  her yöntemi kullanarak İran rejimini değiştirmek üzere harekete geçmesi lazım. Halihazırda İran dışında yaşayan ve rejimin değişmesini arzulayan 4 milyon kişi olduğu gibi İran’da yaşayan  birçok kişi de aynı fikirde. İran’da bir yandan petrolden kaynaklanan büyük zenginlik varken, öte yandan da  hayret edilecek boyutta fakirlik, büyük oranlarda işsizlik ve %20’lere tırmanan enflasyon yaşanıyor. İran toplumu her ne kadar dinine  derinden bağlılık yaşasa da, dinin üzerlerinde baskı kurmasından yana değil. Özetleyecek olursak İran’da değişim  zamanı gelmiştir ve içerde  gösterilen çabayı somut bir şekilde desteklemek gerekmektedir. Fakat sürdürülecek bu kampanyada İsrail mutlaka arka planda kalmalıdır. Her ne olursa olsun İran’ın nükleer bomba elde etmesini önlemek için tek çözümün askeri bir  müdahale olmadığını düşünüyorum.Unutmamalıyız ki böyle bir karar İranlıları  birleştirir.Oysa biz tam tersinin olması çabasındayız” diyor.

Ateşkes ne durumda
Geçtiğimiz hafta Gazze bölgesinde İsrail- Filistin arasında bir ateşkes anlaşmasına varıldığını gördük. Bu anlaşmanın adım adım bir çok olumlu sonuca yol açacağı umut ediliyordu.  Öyle ki eninde sonunda Olmert ile Mahmud Abbas arasında İsrail’in komşusu olacak bir Filistin Devleti’nin kurulmasına yönelik konuşmalar başlayacaktı.
Ancak bu umutlar hala gerçekleşmedi ve ateşkes Gazze bölgesinden başlayarak bütün Batı Şeria’da uygulanamadı.   Bazı Filistin örgütleri memnuniyetsizliklerinin ifadesi olarak , her gün birkaç Kassam roketini Sderot’a ve civarına atıyorlar.  Bu salı sabahına kadar, atılan 17 Kassam roketi can kaybına ve hasara neden olmadı.
İsrail güvenlik güçleri ateşkesin Batı Şeria’da uygulanamamasının nedenini şöyle açıklıyorlar: “Nablus, Cenin ve Tul Karem gibi Batı Şeria kentlerinde faal olan bazı radikal örgütler var ve intihar saldırıları hazırlığındalar.  İsrail baskı uygulasaydı, tutuklamalar yapsaydı, ölü  ve yaralanmalara neden olan çatışmalar yaşanacaktı.”
 Bu nedenle Batı Şeria’da tam bir ateşkes uygulanamıyor.  Olmert, Dışişleri Bakanı Tsipi Livni’nin desteği ile Batı Şeria’da ılımlı ve ölçülü bir politika uyguluyor. Gazze bölgesinden  bir hafta içinde 17 Kassam roketi  atılmasına İsrail hiçbir tepki vermedi.  Netanyahu ve diğer sağ kesim politikacılarının eleştirilerine Olmert, şu yanıtı verdi: “ Kasım ayına oranla, atılan roket sayısında %90’lık bir azalma var. Bu çok önemli bir gelişme. Misilleme olarak ateş açsaydık ne olacaktı? Roketlerin atılmasını engelleyebilir miydik? Deneyim aksini gösteriyor. Bu nedenle roketlere tepki göstermeme kararı aldık. Bu karar, atılan roketlerin sayısını giderek azaltacak.”
 Zaten tam bir ateşkese varmak için, FÖY’de Ulusal Birlik Hükümeti’nin kurulması, tutukluların özgür bırakılması gibi bir çok koşulların yerine getirilmesi gerekiyor. Şimdilik bundan çok uzağız, azla yetinmek zorundayız.

İsrail ekonomisinde gelişmeler
Uzun seneler İsrailliler ordularından gurur duyarlarken ekonomik durumlarını hep eleştirirlerdi. Oysa günümüzde tam tersi yaşanıyor.
Günümüzde İsrail halkı  özellikle Baş Denetçi tarafından yayınlanan rapordan sonra orduyu eleştiriyor. Rapora göre  ordudaki yüksek rütbeli subayların performansının istenilen seviyede olmamasının nedeni kötü eğitim verilmesi.   Albay ve daha yüksek rütbeli subayların savaş yönetimi ile ilgili yüksek seviyedeki kursları  geçemediği, söz konusu subayların iş idaresi konusundaki kurslara gitmeyi tercih ettikleri açıklandı.
Belki de Lübnan Savaşı’na rağmen, ekonomi alanındaki bu ilgi sonucu İsrail ekonomisi yıl sonuna geldiğimiz bu günlerde şaşırtıcı sonuçlar gösteriyor. Şekel son derece kuvvet kazandı ve bundan 3 sene önce 5 şekel olan 1 dolar günümüzde sadece 4,23 şekel ediyor. Ama en şaşırtıcı olanı İsrail tarihinde ilk kez bütçe artı gösteriyor. Mal ve hizmet ihracatı 1,5 milyar Dolar’ı aştı. İsrail’deki yatırımlar 20 milyar Dolar’ı geçmiş durumda. Lübnan Savaşı bitiminden bu yana  İsrail borsası %23 artış gösterdi. Her ne kadar işsiz oranı hala %8,3 gibi yüksek bir rakam ise de %10,7 olan 3 sene öncesine göre düşüş gösterdi.Birçok ekonomiste göre böyle bir gelişmenin nedeni ekonomide yapılan reformlar ve liberal ekonomi uygulamasıdır.

Sinirlioğlu İsrail’den ayrılıyor
 4,5 yıllık görev süresini tamamlayan Türkiye’nin İsrail Büyükelçisi Feridun Sinirlioğlu, bu hafta Perşembe akşamı Kfar Shmaryahu’daki konutunda İsrail’de kazandığı dostlarına veda edecek.
Büyükelçi Sinirlioğlu, zaman zaman  zor dönemlerde ülkesini İsrail’de başarıyla temsil etti. Kendisinin görevde bulunduğu süreçte iki ülkede de iktidarlar değişti, bazı anlaşmazlıklar yaşandı. Ama öyle görünüyor ki, tüm güçlüklere çözümler bulundu ve iki devletin ilişkileri daha da pekiştirildi.
Bu sonuçta Sinirlioğlu’nun kuşkusuz önemli bir rolü var.  Deneyimli bir diplomat olan Büyükelçi, sıcak kişiliğiyle kendini sevdirdi.
Ayrıca  Şalom Gazetesi’nin sadık bir okuru olan Büyükelçi Sinirlioğlu “gazeteyi okurken çok şey öğreniyorum” diyor.