İsrail politikasinda yeni gelişmeler

Erol Güney Köşe Yazısı
9 Ocak 2008 Çarşamba

Gazetecilik şansım yaver gitti, küçük bir ameliyat sonucu süregelen nekahat dönemim İsrail politikasında önemli gelişmelerin yaşandığı günde sona erdi.
İsrail Başbakanı Ehud Olmert bir imkansızı başararak, birbirinden çok farklı  görüşlere sahip solcu  İşçi Partisi ile çoğunluğu Rus mültecilerinin oluşturduğu   aşırı sağcı İsrael Beitenu (Evimiz İsrail Partisi’ni) aynı hükümette işbirliği yapmaya ikna etti. İsrael Beitenu Partisi’nin  kurucusu ve başkanı olan Avigdor Lieberman çok yetenekli ve programlı bir kişi.Ama bunun yanısıra  birçok konuda özellikle Filistinlilerin de dikkatini çeken ırkçı söylemlere sahip.

Lieberman’ın  görevi
Bu günlerde Olmert 120 üyelik mecliste, 78 gibi bir çoğunluğa sahip ve gözlemcilere göre en az bir yıl daha iktidarda kalacak. Bu da İsrail gündemi için uzunca bir süre oluyor.  Lieberman yeni koalisyona Başbakan yardımcılığı ve Stratejik Tehditlerden Sorumlu  Bakan  görevine getirmesi şartı ile katılmayı kabul etti.  Lieberman, kendisi için yaratılan bu görevde en çok İran’dan gelebilecek  stratejik tehlikelerin üstünde duracak.
Bu görev oldukça önemli görünüyor.Ama gerçekten önemli mi?
İran tehlikesi askeri bir sorun ve buna  ya ordu müdahele eder ya da diplomatik çareler aranır. Gerek Savunma Bakanı Amir Peretz, gerekse Dışişleri Bakanı Tsipi Livni, Lieberman’ın bu konuda müdahelesine izin vermeyeceklerini belirttiler.
Bu şartlarda Lieberman’ın görevi ne olacak? Belki işbirliği ve stratejik konularda bilgi alışverişi olabilecek.
Bundan 5 yıl önce hükümette bakan olarak görev alan Lieberman, Tahran’ın bombalanması gerektiğini ileri sürmüştü. Onun bu sözlerini hatırlayanlar özellikle “The New York Times” Lieberman’ı bu olumsuz  düşüncelerinden ötürü tehlikeli olarak nitelendiriyorlar.
Lieberman ise son 5 yılda durumun değiştiğini, artık İsrail’in güç gösterisine kalkışmadan önce beklemesi gerektiğini söylüyor. Ama aynı zamanda Olmert’in “İsrail’in İran nükleer güce sahip olana kadar bekleme lüksüne sahip değil” sözlerini de onaylıyor.
Herkes tarafından “Maraton Adam” diye adlandırılan Lieberman’ın,  değişik  öneriler getireceği bekleniyor. Hedefi ileride başbakanlık koltuğuna oturmak olan İsrael Beitenu partisi lideri  ilk adımı kendisine verilen görevle atmış oldu.
Geçmişte Lieberman, Netanyahu’nun başkanlık yolundaki ilk zaferini almasında önemli rol oynamıştı. Ama bu günlerde Netanyahu ile arası açıldı. Niyeti Likud Partisi’ni zayıflatarak, kendi partisinin güçlenmesini sağlamak. Bu nedenle Olmert hükümetinin ömrünü uzatmak için elinden geleni yapıyor.

İşçi Partisi risk alamadı
Bütün bunlar Olmert’in Lieberman ile koalisyon yapma amacını açıklıyor. Aynı zamanda İşçi Partisi’nin de lehte oy kullanmasının nedeni hükümetin düşmesi ve yeniden seçimlere gitme riskini göze alamayışı. İşçi Partisi’nde sadece bir kişi ideolojik nedenlerden ötürü  Lieberman gibi ırkçı düşüncelere sahip biri ile aynı mecliste yer almayı reddetti. Bu nedenle Ofir Pines-Paz  Kültür ve Spor Bakanlığı görevinden istifa etti. Böylece Pines-Paz hükümetin önemli kararlar alan prestijli güvenlik kabinesi üyeliğini de terketmiş oldu. Amir Peretz’e şiddetli eleştiriler yönelten Ofir Pines-Paz , Mayıs 2007’de gerçekleşecek   İşçi Partisi başkanlığı seçimlerine adaylığını koyacağını söyleyerek meydan okudu.
Pines-Paz, partinin genç üyeleri arasında oldukça pöpüler bir kişilik ama Peretz’i yenebilecek şansa sahip mi?  bunu şimdiden söylemek mümkün değil. Zaten Peretz’e karşı adaylığını koyacak tek kişi o olmayacak. Halihazırda  emekli Amiral ve Şin-Bet üyesi, aynı zamanda hararetli bir barış eylemcisi  olan Ami Ayalon, ayrıca  Ben Gurion Üniversitesi’nde başarılı ekonomist Braverman  diğer  başkan adayları. Tabii Mayıs 2007’ye kadar her şey değişebilir.
İsrail politikasında, vekillerin makamlarına sıkı sıkıya sarıldıkları bir ortamda sadece ideolojik nedenlerle bir bakanın istifa edişi çok ender görülen bir olay.
Aynı gün Devlet Başkanı  Moşe Katsav Yargıtay’ın kararını reddederek, görevinden istifa etmedi. Katsav Yargıtay’ın kendisine ne yapması gerektiğini söyleme hakkına sahip olmadığını iddia ederek, kararlarını kabul etmedi. Görünen şu ki kanun da onun lehinde.
Yitshak Rabin’in ölüm yıldönümüne rast gelen  bugünlerde Rabin’in katili Yigal Amir’in eşi ile görüşmesine izni verildi. Hapiste evlenen Amir’in, çocuk sahibi olabileceği  açıklandı. Kısa vadede Amir’e merhamet gösterilip serbest bırakılması olasılığının da gündeme getirilebileceği endişesi var. Ona ömür boyu hapis cezası verilirken bir gün affedilebileceği  akla gelmedi çünkü İsrail yasalarına göre böyle bir hak yok. Anlaşılıyor ki İsrailliler, İsrail - Filistin ilişkilerinin kilitlenmesine neden olan bu politik cinayetin sonuçlarının ciddiyetinin farkında değil.
Komisyon sorumluları araştırıyor
İsrail- Filistin ilişkilerinden bahsedilirken Olmert, Knesset’te Savunma ve Dışişleri komisyonlarında yaptığı konuşmada “ durumun böyle çözülmez hale gelişinin nedeni  İsrail değil, Filistin teröristlerinin durmak bilmeyen çatışmalarıdır” dedi. Son bir ay içinde 300 teröristin öldüğünü belirten  Olmert, sınırı açacağını ve durumu düzeltmek için başka adımlar da atacağını açıkladı. Ama aynı zamanda silahların kaçakçılığının engellenmesi  için gerekli girişimlerde bulunulacağını söyledi.
Öte yandan Gilad Şalit’in birçok Filistinli tutuklunun serbest bırakılması şartı ile iadesi doğrultusunda çabalar devam ediyor.
ABD, Mahmut Abbas’ın başkanlığını desteklerken; Suriye’yi, Lübnan’a müdahale  ve Hizbullah’ı destekleme konusunda uyarıyor. Bu da İsrail halkını Lübnan  Savaş’ı  hakkında düşünmeye yönlendiriyor. Savaşta yapılan hataların sorumlusunun henüz kimler olduğu belli değil. Belki Genelkurmay başkanı olabilir, ama kendisi suçlamaları ve sorumluluğu kabul etmiyor. Winograd Soruşturma Komisyonu gizlilikle çalışarak önümüzdeki günlerde sorumluların kimler olduğunu açıkça ortaya koyabilecek.