Sözler ve davranişlar

Avram VENTURA Köşe Yazısı
9 Ocak 2008 Çarşamba
Sam Clemens kimdir diye sorsam, bu ad birçoğumuza yabancı gelebilir; ama Mark Twain desem, mutlaka o dağınık saçları, gür bıyıklarıyla gözünüzün önüne gelecektir. Evet, Sam Clemens Mark Twain’ın takma adı. Bu, onun döneminde kullanılan bir deyim aynı zamanda, “iki kulaç” anlamına geliyormuş. Twain, Missisipi’deki gemilerde çalışırken bu deyimi sık sık duyarmış. Yolculuk sırasında sürekli suyun derinliği ölçülür ve “mark twain” diye bağırılırmış.
Yazar olarak tanınmaya başladığı sıralarda Twain, Olivia adında bir kıza âşık olmuş, bu arada ona birkaç kez evlenme teklifinde bulunmuş. Sürekli olumsuz yanıtlar almasına karşın girişimlerinden yılmamış. Sonunda kızın babası, onun hakkında bilgi edinebilmek için üç dostunun adını istemiş. Twain de, Missouri’deki üç rahibin adını vermiş. Birkaç gün sonra sevgilisi Olivia’nın babası onu yanına çağırtmış ve rahiplerin gönderdiği mektupları göstermiş. Tümü de onu olmadık sözlerle yerin dibine sokuyor, en ağır şekilde aşağılıyormuş. Meğer Twain, hakkında bilgi alınması için en amansız düşmanlarının adlarını vermiş. Kızın babası mektuplar elinde, damat adayına sormuş:
-Dost dedikleriniz bunlar mı? Sizin başka dostunuz yok mu?
Twain, olumsuz bir anlamda sıkılarak başını öne eğince, babası son zamanlarda onu iyi bir insan olarak tanıdığını, Olivia’yı ona eş olarak vereceğini, kendisini de yakın bir dost olarak kabul etmesini söylemiş.
Ne diyelim? Bir gülmece yazarının yaşamındaki bu çelişkili durumu, sanırım doğal karşılamalı! Kimi zaman olumsuz görünen kimi olaylar, Mark Twain’da olduğu gibi olumlu sonuçlar doğurabiliyor.
Bu öyküde ilgimi çeken şu oldu:
İstenen güven tanıklığına gelen yanıtlar, yazarı kötülemesine karşın onun, tanıştığı süre içerisinde gösterdiği davranışlarla, Olivia’nın babasının olumlu kararında etkili olmuştur.
Bizimle ilgili söylenenler, bir başkasının yargısını güçlendirebildiği gibi kuşkuya da düşürebilir. Bu yüzden önemli olan, sözlerimiz ya da bizim için söylenenler kadar, gösterdiğimiz davranışlardır. Bırakacağımız olumlu izlenimler, bir başkasının olumsuz sözlerini çürütebildiği gibi, tümüyle tersi de olabilir. Kuşku yok ki üstünde durduğumuz, erdemlere olan yaklaşımımızdır. İnsan olmanın onurunu taşımak için, başkalarının onayına hiç gereksinimimiz olmadığını söyleyebiliriz.
Aristotales, gerçeğin her zaman görünen gibi olmadığını söyler.
Gerçekten de bir insan için yargıya varmak oldukça güçtür. Yıllar yılı tanıdığımızı sandığımız birçok insanın yanlış bir davranışı, bizim, onun hakkında olumsuz düşünmemiz için yeterli olabiliyor.
Sözler önemlidir...
Davranışlar da...
Önemli olan her ikisinin de birbiriyle uygunluğudur!