Halkinin desteğini yitiren Olmert ne yapacak?

Erol Güney Köşe Yazısı
9 Ocak 2008 Çarşamba

Bir İsrail gazetesinde manşetten verildiği gibi İsrail Başbakanı Ehud Olmert ile Suudi Arabistan Kralı Abdullah arasında tarihi bir görüşme gerçekleşmedi. Ancak Amman’da Olmert ile Suudi kraliyet ailesinden politikada önemli rol oynayan Prens Bandar  arasında gizli bir görüşme gerçekleşti. Ayrıca Lübnan Savaşı sürerken  her iki ülke arasında birçok mesaj alıp verildi.
Uzun süre Suudi Arabistan’ın Washington Büyükelçisi olarak görev yapan Prens, gerek İsrailli büyükelçilerle,  gerekse Rabin ile Arafat’ın  barış anlaşması imzaladığında Şimon Peres ile tanışarak görüşmelerde bulundu. Ancak şimdi temaslar çok hayati bir konuda ve oldukça ciddi boyut taşıyor. Zira  her iki ülke de aynı tarafta yer alıyor. İki ülke de İran’ın nükleer güç olma yolundaki  hırsına, bu yolda attığı adımlara karşı. Lübnan’da Hizbullah kuvvetleri ile İsrail ordusu arasında yaşanan çatışmalar sonucunda, İran’ın Lübnan’da kendi menfaatlerini gözeten  ne denli kuvvetli bir güç yaratmak istediği ortaya çıktı. Bu hafta Beyrut’ta geniş kitlelerin yaptığı yürüyüş, Nasrallah’ın Lübnan hükümetine yönelttiği saldırgan tutum, Hizbullah’ın , dolayısı ile İran’ın isteklerine cevap verecek bir hükümet  kurulması talebi,  gerek Suudi Arabistan’ı gerekse İsrail’i tedirgin etti.
Ortak çıkarlar
Görülüyor ki her iki ülkenin menfaatleri benzerlik gösteriyor. Filistin meselesi bir çözüme ulaşabilirse  belki de İsrail, Suudi Arabistan dışında   direniş gösteren Mısır, Ürdün ve diğer Körfez ülkeleri tarafından kabul edilebilecek. Çünkü hiç bir ülke İran’ın güçlenmesine taraftar değil.
New York’ta gerçekleşen  Birleşmiş Milletler Genel Kurul  toplantısından dönen Dışişleri Bakanı Tsipi Livni ılımlı Arap ülkelerinin Ortadoğu’daki  radikal etkenlere karşı kendi menfaatleri doğrultusunda  İsrail’in tarafını tuttuklarını hissettiğini söyledi.

İsrail- Suudi yakınlaşması
Suudi Arabistan, Gazze  ve Batı Şeria’da sürekli yaşanan şiddetin  İran ve radikal çevrelerce istismar edildiğini düşünüyor. Bu nedenle  barış planını yeniden hayata geçirmek istiyor. Plana göre  İsrail, 1967 sınırlarına geri çekilirse, işgal ettiği bölgeleri boşaltırsa, tüm Arap ülkeleri ile ilişkileri normale dönebilecek.
Şaron kendi döneminde buna itiraz ederek, Gazze’den tek taraflı  çekilmeyi tercih etmişti. Fakat bu fikri başarılı olmadı. Olmert de  bu planı kabul etmiyor.
İsrail halkı Lübnan savaşından sonra  sağa kaydı. Çoğu İsrailli bu günlerde Netanyahu’yu Olmert’e tercih ediyor. Ama  öte yandan İsrailliler, Suudi Arabistan ile İsrail’in yakınlaşmasından son derece mutlular. Son yıllarda  Suudilerin, Avrupa şirketleri yoluyla İsrail şirketleri arasında ekonomik ilişkilerini arttırması oldukça sevindirici bir gelişme. Suudiler bu şirketler yolu ile İsrail’den yüksek teknoloji ve tarım teknolojisi satın alan iyi müşteri kitlesini oluşturuyorlar.

Savaş sonrası bölgede
diplomatik gelişmeler

Şimdi şu soruya yanıt bulmaya çalışalım:  İkinci Lübnan Savaşı’ndan sonra bölgemizde diplomatik alanda ne gibi gelişmeler bekleyebiliriz?
Öncelikle şunu vurgulamak gerekir; herkes bu savaştan olumlu  sonuçlar çıkması beklentisinde. Olmert seçim kampanyasında “ Batı Şeria’nın büyük bir kısmından tek yönlü çekileceğiz” demişti. Ancak bu plan şimdilik uzun bir süre için ertelendi.  Zira İsrail halkı tek yönlü çekilmelerin, ülkelerine pahallıya mal olduğunu gördü.  İsrail, Lübnan’dan çekildi ve sonucunda da Lübnan ile ikinci bir savaş yaşandı ve Hizbullah güçlendi. İsrail’in Gazze’den çekilmesinin ardından Hamas seçimleri kazandı ve Gazze’yi kontrolüne aldı. Her gün Gazze’den Sderot’a Kassam roket saldırıları sürüyor. Maddi hasar büyüyor, yaralı sayısı günbegün artıyor.
Olmert bu durumda ne yapabilir? Ya hiçbir şey yapmayarak, durumu devam ettirmeye çalışacak, ya da Kadima Partisi bölünecek.  Milletvekillerinin bir kısmı Kadima’dan ayrılarak diğer sağ partilerle birleşip yeni bir koalisyon kurabilir. Bu durumda oluşturulacak bu yeni koalisyonun başına da Netanyahu geçecek. Kamuoyu yoklamaları halkın %27’sinin ona oy verdiğini göstermişti. Oysa Olmert oyların sadece %7’sini alabiliyor. Yerinde kalmak onun için bir çare değil.
Suriye ile konuşmayı deneyebilir: Başer Esad görüşebileceği konusunda mesajlar verdi.  İsrailliler arasında da bu fikirde olanlar var.  Ancak Olmert buna taraftar değil, salı günü yaptığı konuşmada “İsrail Golan Tepeleri’nde daimi olarak kalacaktır” dedi. ABD ise  zaten bir Esad-Olmert görüşmesini istemiyor.
Tek çıkar yol Hamas’a rağmen Filistinlilerle konuşmak. Hamas ile El Fetih ortak bir Ulusal Birlik Hükümeti kuramazlarsa, konuşulacak tek kişi Mahmud Abbas’tır.  Hamas da, Abbas’ın İsrail ile resmen konuşmaya hakkı olduğunun bilincinde.

Rice Bush’a zemin hazırlayacak
İşte böyle olası bir Olmert-Abbas görüşmesinden olumlu bir sonuç çıkması için ABD Dışişleri Bakanı Condolezza Rice önümüzdeki hafta bölgeye bir ziyaret gerçekleştirecek. Rice aynı zamanda ortak bir Hamas- El Fetih hükümetinin programını da inceleyecek.
Bakan Rice’ın diğer bir görevi ise ABD Başkanı Bush’un Ortadoğu’ya yapmayı düşündüğü ziyaretinin zeminini hazırlamak.
 Kasım ayı içinde bölgeye gelecek olan Bush, barış için girişimlerde bulunacak ve İran’a karşı kurulan koalisyonu güçlendirmeye çalışacak.  Doğal olarak İsrail’den de bazı ödünlerde bulunmasını isteyecek.
Deneyim tüm bunlardan büyük beklenti içine girilmemesi gerektiğini gösteriyor. Tek yenilik İran’ın ve radikallerin korkusu. Bush ziyareti sayesinde belki de gelecek aylarda bazı olumlu sonuçlara varılabilir.