Önemli gelişmelerle dolu bir hafta

Erol Güney Köşe Yazısı
9 Ocak 2008 Çarşamba
ABD’de 3000 kişinin yaşamına mal olan terör saldırısının 5. yıldönümünün anıldığı bu hafta İsrail’de de önemli gelişmelerin yaşandığı bir hafta oldu. Lübnan sınırında ateşkes kurallarına uyuldu. Uluslararası Barış Gücü yavaş yavaş birliklerini yolluyor ve bu haftanın sonuna kadar 3000 asker sınıra gelmiş olacak. İsrail Lübnan sınırında uyguladığı ablukayı kaldırırken, sınırdan silah sokulmasını engelleyecek bir çözüm bulunamadı. Suriye Lübnan sınırından içeri sızıp Hizbullah’a silah  temin edilmesini önleyecek uluslararası Barış Gücü’nün söz konusu sınırda görev yapmasına izin verecek mi? Valid Cumbalat’a göre daha şimdiden Suriye sınırından Hizbullah’a silah yardımı başladı.
Hamas tarafından esir alınan İsrail askeri ile Hizbullah tarafından kaçırılan iki İsrail askerinin kurtarılması yönünde yapılan çalışmalarda geçen haftaya oranla daha az ilerleme kaydedildi. Suriye’nin Şam’daki Hamas yönetimi ile arabuluculuğu ertelenirken, Kofi Annan’ın Hizbullah’la görüşmeler yapması için görevlendirdiği  arabulucu ancak yeni yeni işine başladı. Birleşmiş Milletlerin kaçırılan askerlerin şartsız serbest bırakılması yönündeki taleplerine karşın, Hizbullah tutukluların  iadesi konusunda ısrarcı davranıyor.Her halükarda Olmert’in  Abbas ile görüşmesi sırasında 9000 kadar Filistinli tutukluyu serbest bırakması bekleniyor. Tabii Gilad Şalit’in sağlıklı bir şekilde serbest bırakılması halinde bu gerçekleşecek.
Blair, Filistin -İsrail barış sürecinin yenilenmesini istedi.
Beyrut, Ramallah ve İsrail’i ziyaret eden İngiltere Başbakanı Tony Blair’in baskısı üzerine Olmert ve Mahmut Abbas  senelerdir sürüncemede kalan  barışı sağlamak  için bir araya geleceklerini açıkladılar. Her ne kadar zor olduğu ortada olsa da, bu karar haftanın en önemli gelişmesiydi. Herkes El Kaide’nin, başta İsrail olmak üzere  bölgede terörü tırmandırma çabasına karşı savaşmak için  barış sürecinde ilerleme kaydedilmesi gerektiğini biliyor.
İngiltere Başbakanı Tony Blair, İsrail’de yaptığı görüşmelerde Filistin sınırında barışın yeniden sağlanmasının ne denli önemli olduğunu vurguladı.
Blair “Aşırı uçlara  karşı  dünya çapında bir savaş vermeliyiz. Bu savaş çok uzun sürecek ve bizim gerçek bir seferberlik uygulamamız gerekecek. Çoğu liderler bunu anlıyorlar ama kamuoyu henüz aynı kanıda değil. Zamanla onlar da aynı sonuca varacak” dedi.
Bu global savaşı kazanmak için, ılımlılarla aşırı uçta olanları birbirinden ayırmak gerektiğini, bu nedenle Filistin sınırında barışı sağlamanın çok önemli olduğunu vurgulayan Blair, barış  gerçekleşirse  ılımlı olanların asla terörist olma eğilimine kapılmayacaklarını açıkladı.
Blair, kendisinin barışı sağlayacak kişi  olarak, İsrail’in dostu olduğunu ispatladığını ,bu nedenle partisi tarafından tenkit  edildiğini belirtti. Blair ayrıca : “ Lübnan’da böylesine soğuk karşılanmamın nedeni, İsrail’in dostu olmam ve güvenliğini tehdit edecek  hiçbir şartı  ileri sürmeyecek olmam” dedi.

İsrail’in tepkisi
İsrail’de hiç kimse İngiltere Başbakanı Tony Blair’in dostluğundan ve iyi niyetinden şüphe duymuyor.  Ancak Blair, hem İsrail’i hem de Filistinlileri tatmin edebilecek bir çözüm bulabilir mi?  Bunun çok zor olmasının nedeni son aylarda bölgede yaşanan gelişmeler.
Bilindiği gibi Kadima Partisi seçime giderken bir program yapmıştı; İsrail gerektiğinde tek yönlü olarak  Kuzey Batı Şeria’nın büyük bir kısmını tahliye edecek, bir çok köy ve kasabayı boşaltacak ve inşa ettiği Güvenlik Duvarı’nın arkasına çekilecekti.
Bu program bir çok imkan yaratabilirdi. Ancak İsrailliler, bundan 6 yıl önce Lübnan’dan ve bir yıl önce Gazze’den tek yönlü çekilmelerinden sonra düş kırıklığına uğradılar.
Filistinliler, Gazze’nin ekonomik ve sosyal sorunlarını çözmek yerine Kassam Roketleri üretip, Sderot kentine ve etrafındaki kibutzlara saldırılar düzenlemeyi ve birbirleriyle dalaşmayı tercih ettiler.
Güney Lübnan’da ise; İsrail’in umut ettiği gibi kontrolü Lübnan ordusu ele geçiremedi, bu görev Hizbullah’a verildi. Hizbullah da İsrail’e karşı bu süreci savaş hazırlığıyla geçirdi. Sonuç ortada…
Durum böyle olunca, İsrail kamuoyu yeni bir tekyönlü çekilmeye karşı çıktı. Olmert  programında açıkladığı kısmi çekilmenin artık uygulanamayacağını açıkça ifade etti. Başbakan Yardımcısı Şimon Peres ise, yeni bir çekilmeden söz etmek için en az 10 yılın geçmesi gerektiğini söyledi. O zamana dek İsrail, yeni yerleşim merkezleri kurmayacak, ama elinde kalmasını istediği büyük yerleşim birimlerinde inşaatlara devam edecek.  Böylece ABD’lilerin tüm protestolarına karşın,  Kudüs yakınındaki iki büyük yerleşimde 700 dairenin inşa edileceği ilan edildi.
Ayrıca Olmert koalisyonu sağa doğru genişletmeyi düşünüyor. Oysa sağcılar hiçbir topraktan vazgeçmek istemiyorlar.  Bu hava içinde İsrail’in çekilmesini içeren bir program bu günlerde kolay kolay kabul edilemez.  İsrail’de bu hava yaşanırken, bir yandan Suudi Arabistan ve Ürdün Kralı, diğer yandan kurulmakta olan yeni El Fetih ve Hamas Ulusal Birlik hükümeti  böyle bir programdan söz ediyor.  Bu gibi planlarda İsrail’in 1967 sınırına dönmesi öngörülüyor.   Suudi Arabistan’ın  programı, bundan iki yıl önce İsrail halkının %41 tarafından önerilmişti. Ancak Lübnan Savaşı’nın yarattığı şokun atlatılmasından sonra, ortaya atılan tüm programların ciddi bir şekilde incelenmesi mümkün olacak.

Filistin Ulusal Birlik Hükümeti
İsrail basını bu salı günü şimdi kurulmakta olan Filistin Ulusal Birlik hükümetine geniş yer verdi.
Haberlerde “Hamas kuşkusuz bazı ödünlerde bulunacak” deniliyor, ama bu ödünler yeterli mi? onların sayesinde ambargolar tamamen kaldırılacak mı? İsrail- Filistin diplomatik görüşmeleri başlayacak mı?  bunu söylemek için henüz çok erken.
Bilindiği gibi Hamas  üç koşulu kabul etmek zorunda: İsrail’i tanımalı; şiddetten vazgeçmeli ve imzalanan İsrail- Filistin anlaşmalarını kabul etmeli.
Oysa Hamas bu üç koşulu tümüyle kabul etmedi. Örneğin İsrail’i tanımıyor, ancak : “bölgemizde mevcut olan siyasi gerçeği tanıyoruz” ifadesini kullanıyor.  Bu ifade kuşkusuz bir olumlu bir gelişme ama yeterli değil.
Şiddet konusuna gelince, İsrail’e karşı saldırılara son vereceğini, Kassam Roketleri atmayacağını açıklarken, Batı Şeria’da İsrail’e karşı saldırılarına devam etme hakkını korumak istiyor.
İsrail- Filistin arasında geçmişte imzalanan anlaşmalara gelince, Hamas sadece FÖY çıkarlarına hizmet eden anlaşmaları kabul edecek. Böyle “şartlı bir kabul” tabi ki yeterli değil.
Filistinliler Gilad Şalit’in serbest bırakılması karşılığında bir çok Filistinli tutuklunun, Hamas parlamento üyelerinin ve hükümet üyelerinin özgürlüğüne kavuşturulmasını istiyor.  Zaten İsrail bu kişileri olası bir takas amacıyla tutuklamıştı.  Üç gün içinde üç Filistinli bakanın ve 18 parlamento üyesinin serbest bırakılabileceği açıklandı.
Yorumculara göre Hamas böyle bir anlaşmayı, ambargonun kaldırılması ve kamuoyu yoklamalarında ortaya çıkan düşüşünü durdurmak için kabul ediyor.

Herzlia’da teröre karşı konferans
11 Eylül günü  Herzlia’da  terör karşıtı uluslar arası bir konferans düzenlendi. ABD’deki terör saldırısından beri aynı tarihte ve aynı yerde birkaç yıldır düzenlenen bu konferans tüm dünyada büyük önem kazandı. Bu yıl kırk ülkeden konuyla ilgili uzmanlar konferansa katıldı.
Uluslar arası terörizme karşı mücadelenin durumunu özetlemek istersek, motivasyon açısından başarılı olunduğu söylenemez. Tam aksine  Batı Şeria’da büyüyüp orada eğitim gören gençlerin radikal uçlara doğru kaydığını görüyoruz. Bu gerçeğe karşı, bir takım ekonomik ve sosyopsikolojik önemler almak gerekir. 
Terör saldırılarını önlemede önemli bir ilerleme kaydedildi.  Güvenlik birimleri arasındaki işbirliği iyi sonuçlar verdi.