Carpe Diem

Seda Şirem Köşe Yazısı
9 Ocak 2008 Çarşamba

Ölü Ozanlar Derneği’nde Kaptan Keating'in ifadesiyle: "yaşanan zaman dilimi yalnızca, an'dır" gibi, “carpe diem” “seize the day” ‘yaşadığın anı yakala’, ‘bugünü yaşa’ da aynı türevdendir. Yani ne geçmişe saplan ne de geleceği boş umutlarla bekle. Geçmiş zaten geride kaldı gelecek zaten henüz yaşanmadı; o yüzden zamana kavramı olarak aslında sadece bugün var, bugün yaşayacaklarımız, seçimlerimiz ve isteklerimiz var. Geriye bulunduğumuz anın tadını çıkararak bugünü yaşamak kalıyor.  Fakat; tabular, önyargılar, mantık vs. derken hangimiz sadece içinde olduğu anı yaşayabiliyor ki? Hep bir adım ötesi hesaba katılarak ya da öncesi düşünülerek, mantığımızla duygularımız arasında sıkışıp kalıp anımızı yaşamaktan uzaklaşıyoruz. Yaşam da adeta bir hesap kitap işine dönüşüyor. Bu yüzden geçmişin gölgesinden, geleceğin hesabından kurtulup bugüne odaklanmak, sadece o anı yaşamak nerdeyse imkansız oluyor. Sonunda da ya erteliyoruz ya da vazgeçiyoruz. Bu bazen yaptığımız bir kariyer planı, almak istediğimiz bir eğitim, görmek istediğimiz bir dost, uzun zamandır konuşmadığımız telefon açıp sesini duymak istediğimiz bir yakın ya da sevdiğimiz ama bunu bir türlü söyleyemediğimiz biri olabiliyor. Kim bilir belki korktuğumuz için, kendimizi hayal kırıklığına uğratmak istemediğimiz için belki de tembellikten ya da sürekli ilerisinin hesabını yapmaktan; ama yapmak istediklerimizi, hayallerimizi, söylemek istediklerimizi hep erteliyoruz. Aslında ertelediklerimiz sadece yapılacak işler ya da isteklerimiz listesi değil; mutluluk, önümüze çıkan fırsatlar ve hayat. Evet biz anı, bugünü yaşamayarak hayatı ve önümüze çıkan fırsatları da erteliyoruz farkında olmadan, sanki yaşam çok uzunmuş gibi. Sonra da zamanın ne kadar çabuk akıp geçtiğinden şikayet ediyoruz. Yapmak istediklerimizi, arzularımızı yaşayamadığımız zaman da hep pişmanlıklarla ve keşkelerle tekrar düne bakıyoruz ve gölgesinden kurtulmak da git gide zorlaşıyor. Mesela küçüklüğümden beri aklımda kalan annemin en büyük pişmanlığı zamanında gençken göç etmek istemesine rağmen ailesi yüzünden geri dönmesi. Geriye baktığında hep keşke orada kalsaydım der. Bu yüzden verdiğim her kararda beni destekler ve hayatın benim hayatım olduğunu, kendi yolumu benim çizeceğimi söyler. Bazen ne kadar ısrar etsem de, aslında konuyla ilişkin bir fikri olmasına rağmen, etkisinde kalmamam için konuşmaz.
 Hepimizin hayatında isteyip de yapamadıklarımız yüzünden yaşadığımız pişmanlıklar vardır. Bu bazen kendi düşüncemizden çok insanların ne düşündüğüne önem vermekten ya da mantığımız ile yüreğimiz arasında kalmaktan oluyor; ama malesef insan her zaman yüreğinin götürdüğü yere gidemiyor. “Carpe diem” de yalnızca sözde kalıyor.