Olaylarla dolu bir hafta

Erol Güney Köşe Yazısı
9 Ocak 2008 Çarşamba

Bu hafta bir çok alanda önemli ve bazen dramatik olaylarla dolu geçti. Başbakan Ehud Olmert’in Amerika seyahati sonucu elde ettiği diplomatik ve genel alandaki başarıları; Filistin cephesinde Mahmut Abbas’ın sonucu henüz belli olmamasına rağmen ümit verici görünen Hamas’a çektiği  ültimatom. Askeri ve güvenlik alanlarında, İsrail’in Güney Lübnan’dan çekilmesinden sonra, Hizbullah ile İsrail askeri kuvvetleri arasında yaşanan şiddetli güç savaşı. İç politika alanında ise iki zıt gelişmeye tanık olduk. Bir yandan İsrail Başbakanı Olmert’in ABD’de elde ettiği başarılar  sonucunda   imajının ülke içinde ve  bütün dünyanın gözünde Ariel Şaron’un ardından aynı itibara ulaşması, öte yandan süregelen bütçe konuşmalarının yeni hükümetin kuruluşundan bu yana koalisyonda yaşanan  ilk ciddi  gerginliği yaratması.
Bu noktaların bazılarını yazımda açıklamaya çalışacağım.

Olmert’in ABD gezisinden izlenimler
Washington’a ilk ziyaretinde Olmert amacına ulaştı. ABD Başkanı Bush ile aralarında samimi ve güvene dayanan bir ilişki yaratabildi. Hatta denilebilir ki Bush - Olmert  ilişkisi, Bush-Şaron  diyalogundan daha dengeli. Şaron’un aksine hem Bush hem de Olmert fiziksel yapı olarak birbirlerini andırıyorlar. Her ikisi de spordan ve antreman yapmaktan hoşlanıyorlar. Aynı zamanda lisan problemleri de hiç yok. Şaron İngilizce konuşurken çok rahat değildi, oysa Olmert’in oldukça akıcı bir İngilizcesi var.
Görünüyor ki uzun seneler politik yaşamında çok yaratıcı olmayan Olmert, şimdilerde bir numara olma ve İsrail için olumlu girişimlerde bulunarak iyi bir miras bırakmak amacı güdüyor. Filistin- İsrail ilişkilerinin değişime uğramasını sağlamak, Bush gibi kararlı olmak, fakat ondan daha iyi sonuçlara ulaşabilmek istiyor.
Olmert, ABD’ye gitmeden önce bütün yorumcuların tahminleri Bush’un Olmert’e soğuk ve mesafeli davranacağı yönündeydi. Zira Olmert’in,  İsrail’in yeni çizilecek sınırlarıyla  ilgili  gelişmiş bir planı yoktu. Ama görülüyor ki Olmert, özel konuşmalarda çok başarılı oldu. Bush’a göre aralarında  yapıcı ve cesur bir görüşme gerçekleşti. Bu safhada Olmert daha fazla bir şey bekleyemez.
Başbakan Olmert, ABD Kongresi’nde Elie Wiesel ve  danışmanlarının tavsiyesine uygun olarak yaptığı konuşma  sıcak bir şekilde alkışlandı. Yaptığı konuşma çok açık, iyi ifade edilmiş fikirlerle ve yaşanmış dokunaklı öykülerle süslüydü. Olmert’in Kongre’deki güzel konuşması beklenen etkiyi yarattı. Sadece geri çekilme ve kesin sınırlarla ilgili sözcükler anlaşılamadığı ya da şüphe ile karşılandığı için o bölüm alkış almadı.
 ABD’nin New York Times ve Washington Post gibi etkili gazetelerinde Olmert’in ziyareti sonucu yazılan makalelere baktığımızda oldukça şüpheci bir yaklaşım ve Olmert’in tek yönlü çekilme planına itirazlar olduğunu görüyoruz. Onlara göre İsrail Başbakanın  planı çatışmayı çözmeyecek, aksine devam etmesine neden olacak. Bu itirazların sonucunda Ehud Olmert istemese de, FÖY Başkanı Abbas ile ortak bir anlaşmaya varmak zorunda kalacak. Başbakan, Batı Şeria’nın %10’unu elinde tutmaya devam etmek isterken, Abbas İsrail’in 1967 sınırlarına geri çekilmesinde ısrarcı. Bazı bölgelerde değiş tokuş yapmadıkları sürece  Abbas’ın fikrini değiştireceğini düşünmek zor. Hamas’a çektiği ültimatom El Fetih’in, tutukluların ve Hamas’ın 1967 sınırlarında anlaşmalarını içeriyor.

Mahmut Abbas’ın ültimatomu
Mahmut Abbas’ın Hamas’a çektiği ültimatom Marwan Barghouti tarafından yapılan "tutukluların barış anlaşması" nı kabul etmesini de içeriyor. Bu da Hamas’ı çok nazik bir duruma sokuyor çünkü 1967 sınırlarını kabul etmek demek İsrail’in varlığını kabul etmek anlamına geliyor. Tabii bu da Hamas’ın Filistin topraklarında bir İslam devleti kurma hayallerinin sonu demek. Böylece Bush’un iki devletin yanyana yaşayabileceği fikrini de reddedemeyecek. Zaten bunu reddetmek "Tutukluların Planı"nın referanduma sunulması demek olacak ki, sonucunda Hamas’ın kaybedeceği aşikar. Çünkü Filistinlilerin %80’i bu söz konusu plana olumlu bakıyor.
Tartışmalar halen devam ediyor ve sonuçta taraflar taviz verecek. Eğer Abbas’ın isteklerine yaklaşılırsa,   bölgede yeni bir durum oluşacak. Acaba yeni hükümet  yerleşimcilerle ilgili tasarıları, onları bekleyen problemler  ile "Tutukluların Planı"nı nasıl kabul edecek?
Özetleyecek olursak olumlu bir sonuca varmak için birçok ciddi problemler çözülmek zorunda. Ümidimiz ileriki aylar ve yıllarda Lübnan-İsrail sınırında geçtiğimiz pazar yaşananların aksine, çatışmadan çok konuşma zemininin oluşması.

İsrail-Lübnan sınırında şiddetli çatışma
 Geçtiğimiz pazar günü İsrail-Lübnan sınırında 6 yıl önce İsrail askeri güçlerinin Güney Lübnan’ı boşaltmasından bu yana en şiddetli silahlı çatışma gerçekleşti.
Bunun iki nedeni vardı. Birincisi, Hizbullah’ın Lübnan’daki konumu oldukça eleştiri alıyordu ve bazı partiler artık İsrail ile savaş durumu olmadığından Hizbullah’ın silahsızlanmasını istiyorlardı. İran ve Suriye’den destek gören Hizbullah, İsrail karşıtı olduğunu ispat etmek istedi.
İsrail’in Olmert başkanlığındaki hükümeti ise ülkeyi savunmada, Şaron hükümeti kadar enerjik olduğunu göstermek istedi. İsrail Ordusu, Hizbullah’ın saldırısını bahane ederek; sınıra çok yakın inşa ettiği  ve sınıra yakın yerleşimcilere sorun teşkil eden 20 güçlendirilmiş hedefi yok etmek istedi. Bu hedefler yerleşimcilerin sürekli alarm halinde yaşamasını gerektiriyordu, çünkü Hizbullah’ın amacı İsrailli rehine yakalamak. İsrail güçleri geçtiğimiz pazar günü söz konusu 20 yeri imha etti.Şimdi soru Hizbullah’ın bu yerleri tekrar inşa edip etmeyeceği ve ederse İsrail’in nasıl davranacağı.
Bu arada İsrail askeri güçleri, Hizbullah’ın İran’dan aldığı 12bin roket hakkında ayrıntılı bilgi verdi. Roketlerin bazılarının menzili 75 km kadar. Bu da Hayfa Körfezi’ndeki endüstriyel kuruluşların tehlikede olması demek. Bazılarının menzili ise 200 km olup Berşeva’ya ulaşabilir. Bütün bu silahlar İran-İsrail arasındaki stratejik dengeyi bozabilir.

Salı sabahı son dakika haberi
Gazze’nin boşaltılmasından bu yana geçtiğimiz akşam ilk kez bir askeri birim Gazze’nin kuzeyine girerek İsrail’e Kassam füzeleri fırlatmak üzere olan 4 "İslam-i Cihad" üyesini öldürdü. Şimdiye kadar İsrail güvenlik güçleri Kassam füze atışlarına sadece top ateşi ya da hava saldırısı ile engel olmaya çalışıyordu.